Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşmayla belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse; kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun resmi taksim yapılana veya ortaklığın giderilmesine kadar “ahde vefa” (söze sadakat) kuralı doğrultusunda korunması gerekir. Somut olayda; dava konusu taşınmazın, bütün paydaşlarının katılması suretiyle kullanma taksimine tabi tutulmadığı, buna karşılık davacının 40 sayılı parsel içinde bir oda yaparak taşınmazı kullandığı bir bölüm bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı 40 sayılı parseldeki payı sebebiyle kullandığı bölüm bulunduğundan isteği reddolunmalıdır. Zira, belirtildiği üzere bu davanın elatmanın önlenmesi istemiyle değil, ortaklığın giderilmesi suretiyle çözümü gerekir. Mahkemece değinilen hususlar bir yana bırakılarak, davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından, hüküm bozulmalıdır....
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda açıklanan olgu ve ilkeler doğrultusunda hüküm vermeye yetecek derecede bir araştırma yapıdığından söz edilemez....
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa , fiili kullanma biçimi oluşmamış ise başka deyişle davacının payına karşılık kullandığı ve kullanabileceği bağımsız bölüm yok ise uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Ayrıca belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir....
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 689. maddesi gereği paylı mülkiyete tabi taşınmazlarda paydaşların, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme yapabilecekleri, yapılan anlaşmalar imzalarının noterlikçe onaylanması koşuluyla paydaşlardan birinin başvurusu üzerine tapu kütüğüne şerh verilebileceği, aynı Kanunun 695. maddesi gereği ise yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda paydaşların yaptıkları düzenleme ve aldıkları kararların tapu kütüğüne şerh edilmesi...
Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O hâlde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan keşifte yetersizdir....
Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....
Madde Uyarınca Yararlanma Ve Kullanım Şeklinin Belirlenmesi Uyuşmazlık Sona Erene Kadar Gerekli İşlemlerin Yürütülmesi İçin Kayyım Tayini İstemi TALEP TARİHİ : 15/10/2020 İSTİNAF KARAR TARİHİ : 12/01/2021 TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesince 16/10/2020 Tarih, 2020/55 D.iş. E, K sayılı değişik iş karar ile; İSTİNAF SEBEP VE GEREKÇESİ : Tedbir isteyen vekili istinaf başvuru dilekçesinde neticeten özetle; mahkemece "talebin TMK'nın 426 ve 431....
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 88 parsel sayılı taşınmazın davanın tarafları adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, taşınmazda taraflar arasında fiili kullanma biçiminin oluştuğu, bilirkişi raporuna ekli krokide A harfi ile gösterilen kısmın davacı, B ve C harfleri ile gösterilen kısımların ise davalılar tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz....
Hukuk Dairesinin 02.12.2014 tarihli ve 2013/15192 Esas, 2014/18829 Karar sayılı ilamı ile "…O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur....
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Açıklanan hukuki olgular ışığı altında somut olaya gelince; Mahkemece, hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; paydaşlar arasında fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı ya da davacıların kullanabileceği bir bölüm olup olmadığı üzerinde durulmamıştır....