Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadın hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Bu nedenle davalı kadın hakkında yoksulluk nafakasının kaldırılması hakkaniyete uygun bulunmamıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken davacının ekonomik durumu ve taraflar arasında mevcut olan denge durumu, ve davacının hastalığı da dikkate alınarak, TMK'nın 4. maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince, davalının yoksulluğunun da ortadan kalkmadığı kabul edilerek, (çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince) nafakadan uygun bir miktar indirime karar verilmesi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yoksulluk nafakasının kaldırılması hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Yukarıda açıklanan gerekçe çerçevesinde davacının istinaf talebi değerlendirildiğinde mahkemenin de kabulünde olduğu üzere iştirak nafakasının kaldırılması veya azaltılması şartlarının bulunmadığı, davacının çocuğuna bakma yükümlülüğünün yasal olarak devam ettiği anlaşılmakla; davacının istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmekle, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Dava, önceden hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması yahut indirilmesi talebine ilişkindir. (TMK'nun 176/4 m.si) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde: dosyadaki yazılara ve kanuni gerektirici sebeplere göre, ilk derece mahkemesince delillerin yeterince toplandığı, hukuki nitelendirmede ve kanunun olaya uygulanmasında hata yapılmadığı, somut olayda yoksulluk nafakasının kaldırılması veya azaltılması için TMK'nun 176/4 m.sinde aranılan yasal şartların oluşmadığı, bu yüzden ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 'nun 353/1- b-1 m.si uyarınca esastan reddine oy birliği ile karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Dava, önceden hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması yahut indirilmesi talebine ilişkindir. (TMK'nun 176/4 m.si) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde: dosyadaki yazılara ve kanuni gerektirici sebeplere göre, ilk derece mahkemesince delillerin yeterince toplandığı, hukuki nitelendirmede ve kanunun olaya uygulanmasında hata yapılmadığı, somut olayda yoksulluk nafakasının kaldırılması veya azaltılması için TMK'nun 176/4 m.sinde aranılan yasal şartların oluşmadığı, bu yüzden ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 'nun 353/1- b-1 m.si uyarınca esastan reddine oy birliği ile karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Kaldı ki, irad şeklinde ödenmesine karar verilen iştirak nafakasının kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunulmasının iyiniyet, doğruluk, dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı da açıktır. Bu durumda mahkemece, iştirak nafakasının TL karşılığı 400,00 TL'ye indirilmesi, bundan sonra TL cinsinden ödenmesine yönelik talebinin reddine karar verilmesinde ve red gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak, buna ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması uygun görülmüştür....
Davada; anlaşmalı boşanma ile kabul edilen 150 TL yoksulluk ve müşterek 2 çocuk için 50'şer TL'den 100 TL iştirak nafakasının her yıl temmuz ayında %50 artış şartının kaldırılması veya nafakaların 100 TL indirilmesi istenilmiş, mahkemece davanın reddi cihetine gdilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. TMK.mad.176/lV hükmüne göre: “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.” Aynı şekilde 331.madde uyarınca; “durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” Yukarıda sözüedilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir. Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler....
Davacının 11.11.2005 tarihinde yoksulluk nafakasının kaldırılması ile ilgili Kadıköy 3.Aile Mahkemesine açılan açtıgı önceki davada davacının ekonomik sıkıntı içinde olduğu belirtilmesine rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm dairemizin onama ilamı ile kesinleşmiştir. Davalı kadının boşanma davası sırasında da öğretmenlik yaptığı, davacının bunu bilerek dava konusu nafakayı ödemeyi kabul ettiği anlaşılmakta ise de davalının babasından miras yolu ile mali durumunda değişiklik olması halinde iradın azaltılması gerekebilir. Bu durumda mahkemece, davacının gelir durumu, mal varlığı ve yaşam satandardı yeniden araştırılarak davacının ve davalının mal varlığında önceki davadan sonra artışın meydana gelip gelmediği belirlendikten sonra oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile ve TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesine aykırı olacak şekilde nafakanın fazla indirilmesi doğru görülmemiştir....
Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK'nun 2. maddesinden yararlanması sözkonusu olamaz. Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa (örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki dengenin bozulması ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi (MK 2.md.) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır....
ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ TARİHİ : 06/05/2014 NUMARASI : 2012/211-2014/155 Uyuşmazlık, iştirak nafakasının azaltılması ve müşterek çocukla şahsi ilişki teminine yöneliktir. Davanın bu niteliğine göre inceleme görevi Yargıtay 2.Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 2.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 02.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne, dava tarihi olan 15/04/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Mahkememizin 2017/723 Esas - 2017/704 Karar sayılı ilamı ile davalı lehine takdir edilen aylık 660 TL yoksulluk nafakasının aylık 500 TL'ye indirilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. GEREKÇE : Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması aksi takdirde azaltılması talebine ilişkindir. Davacı erkek istinafında, anlaşmalı boşanma davasında eski eşine 2 katlı bina, 2 dükkan bıraktığını, aracın yarı parasını verdiğini, 600 TL yoksulluk nafakası ile %10 arttırım oranını kabul ettiğini, o tarihte Kandilli Belediyesi'nde işçi olarak çalıştığını, ancak şu an emekli olduğunu, davalı kadının ise SSK'dan yetim aylığı aldığını, bu sebeple yoksulluk nafakasının kaldırılması gerektiğini belirterek hatalı kararın kaldırılmasını talep etmiştir....