Davacı, davalı ile 2004 yılında boşandığını, müşterek çocukları Kaan'ın velayetinin kendine bırakıldığını, en son 2007 tarihli mahkeme ilamıyla çocuk için 340.00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, müşterek çocuğun eğitimi ve sağlık giderlerine hükmedilen nafakanın yetmediğini ileri sürerek, iştirak nafakasının aylık 750,00 TL'ye artırılarak davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı, davacı tarafından daha önce açılan nafaka artırımı davasında TÜFE oranında nafakanın artışına karar verildiğini, talep edilen nafakayı ödeyecek maddi durumu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir....
Ancak, 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, nafakanın artırılması, kaldırılması veya nafakaya hükmedilmesine dair istemlerin kabulünde, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere karar verilmesi gerekir. Buna göre, mahkemece dava konusu talebin kısmen kabulüne karar verilirken, nafakanın dava tarihten itibaren artırılması yönünden hüküm kurulması gerekirken; nafakanın hangi tarihten itibaren artırıldığının hükümde gösterilmemiş olması doğru görülmemiştir. Ancak, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği ve "hakimin takdir yetkisi kapsamında" kalmadığından; hükmün düzeltilerek onanması HMUK’un 438/7 maddesi gereğidir. ./.....
Davalı; hükmedilen nafakanın yetersiz olması nedeniyle zaman zaman günlük işlerde çalıştığını, kendisinin ve çocuğunun maddi olarak zor durumda olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davacının ekonomik durumunda gerileme olduğu, davalının ise çalışmaya başladığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, yoksulluk nafakasının karar tarihinden itibaren aylık 200.TL'ye indirilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder (28.11.1956 gün, 15 E 15 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili, taraflar arasında ....Aile Mahkemesinin 2009/341 E, 574 K sayılı boşanma davasında davalı lehine takdir edilen 200 TL tedbir nafakasının, kararın 5.10.2009 tarihinde kesinleşmesine ve nafakanın sona ermesine rağmen, davacının kendisini borçlu sanarak davalıya 29.01.2013 tarihine kadar ödemeye devam edildiğini, ödenen nafakanın davalı tarafından da tahsil edildiğini, bu nedenle davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, 05.10.2009 ila 29.01.2013 tarihleri arasında fazladan ödenen 8,500 TL'nin nafakanın ayrı ayrı ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında, nafakanın takdir edildiği boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ileri sürülmemiştir. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir....
Sayılı ilamı ile boşandıklarını ve bu karar gereğince davalı babanın 100'er TL iştirak nafakası ödemekte olduğunu, ancak kendilerinin ... yaşının doldurmuş ve halen eğitimlerine devam ediyor olmaları sebebi ile bu nafakanın yetersiz kaldığını belirterek, 100'er TL iştirak nafakanın aylık 500'er TL'ye yükseltilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, talep edilen nafakanın fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, "dava tarihinden itibaren davacıların her birine 300,00 er TL nafaka bağlanmasına", karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; önceki iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile yasa gereği (TMK....
./2004 tarih ve 2004/175 sayılı ilamı ile 125,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, bilahare nafakanın arttırıldığını ve son olarak ..... .... Aile Mahkemesinin 2013/739 Esas sayılı dosyası ile nafakanın 450,00 TL'ye çıkarıldığını, ancak bu nafakanın günümüz koşullarında yetersiz olduğunu belirterek nafakanın ....500,00 TL'ye çıkarılmasını, hüküm altına alınan nafaka için bundan böyle nafaka arttırım davası açmamak için tefe-tüfe oranında otomatik arttırım kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı; talep edilen nafaka miktarının fahiş ve haksız olduğunu, emekli maaşının ....100,00 TL olduğunu, nafaka kesintilerinden sonra eline 480,00 TL geçtiğini, evli olduğunu, eşine de bakmakta olduğunu, davacının ekonomik durumunun iyi olduğunu, çocuğun nafakasına katılımının dikkate alınması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir....
Davacı vekili dilekçesinde, 2009 yılında davacı lehine boşanma ilamıyla hükmedilen 250 TL yoksulluk nafakasının 500 TL'ye yükseltilmesini, ayrıca nafakanın her yıl enflasyon oranında artırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevabında; ekonomik durumunun iyi olmaması nedeniyle nafaka artırım davasının reddini, karşı davasında ise kendi isteğiyle çalışmayan davacının ekonomik durumunun iyi olması nedeniyle, nafakanın kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece, nafaka artırım davasının kısmen kabulü ile nafakanın 350 TL'ye yükseltilmesine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Karar davacı ve davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir....
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, hali hazırda ödenen nafakanın belirlendiği tarihle eldeki davanın açıldığı tarih arasında 7 yıl gibi uzunca bir zamanın geçmesi, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında; artırılan nafaka miktarı az olup, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
.-15 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. Buna göre, nafakanın artırılmasına dava tarihinden itibaren hükmetmek gerekirken; nafakanın artırımına hangi tarihten itibaren başlanacağının belirtilmemiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır....