WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece takdir edilen nafaka miktarının fahiş olması yönünden yerel mahkeme kararının kaldırılması, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise nafakanın miktar itibariyle indirilmesi istemi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur. HMK'nın 355. maddesine göre resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Dava; nafakanın arttırımı talebine ilişkindir. Yargıtay HGK'nun 06/04/2005 tarih ve 2005/3- 169 Esas-235 karar sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde yıllık nafaka miktarının (farkı) dikkate alınacağı açıklanmıştır. HMK 352.maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabul edilebilmesi için miktar itibariyle kararın kesin nitelikte olmaması gerekir....

Dava; iştirak nafakasının indirilmesi talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 176/... hükmü gereğince; tarafların mali durumlarının değişmesi ve hakkaniyetin gerektirdiği hallerde irat şeklinde hükmedilen nafakanın azaltılmasına karar verilebilir. Aynı yasanın 331. maddesi uyarınca durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler. Bu bağlamda; iradın azaltılması için ya tarafların mali durumunun değişmesi ya da hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekir. Nafaka iradı tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebilir....

    Davalı vekili, davacının açmış olduğu davanın yersiz, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin asgari ücretle özel sektörde çalışarak, kendisi ve müşterek çocukları için çabaladığını, davacının iddia ettiği 1.141,62 TL maaş almadığını, bu bedelin brüt maaşı olduğunu, net olarak 850,00 TL maaş aldığını, kaldı ki müvekkilinin elde ettiği iş ve gelirin her an için sona erebilecek nitelikte olduğunu, sabit ve güvenceli olmadığını, müşterek çocukların sürekli büyüdüklerini, ihtiyaçlarının arttığını, bu nedenle nafakanın indirilmesi yerine arttırılmasının gerektiğini, beyanla davanın reddini talep etmiştir. Yerel Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; açılan davanın kısmen kabulü ile, yoksulluk nafakasının dava açıldığı tarihten itibaren geçerli olmak üzere kaldırılmasına, iştirak nafakasının kaldırılmasına ilişkin davanın ise subut bulmadığından reddine hükmolunmuş; sözkonusu hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

      Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyacı, nafakanın hükmedildiği tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında geçen süre ve nafaka yükümlüsünün (davacı babanın) gelir durumu nazara alındığında, TMK.nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine göre müşterek çocukları adına hükmedilen iştirak nafakasının indirilmesi talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde iştirak nafakalarının ayrı ayrı 100,00 TL'ye indirilmesine yönelik hüküm kurulması hatalı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; "Toplanan delillere ve dosya kapsamına göre; davacının yoksulluk nafakasının belirlendiği tarihte ve halen polis memuru olduğu, aylık 783,75 TL nafaka kesintisinden sonra eline geçen net aylık maaşının 2.774,86 TL olduğu, yeniden evlendiği, bu evliliğinden boşanma öncesi dünyaya gelmiş iki çocuğunun daha bulunduğu, davalının ise nafakanın belirlendiği tarihte ve halen işçi olarak asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiği bir işte çalıştığı, nafakanın belirlendiği tarihe göre ekonomik ve sosyal durumunda gözetilmesi gereken kayda değer bir değişikliğin yaşanmadığı anlaşılmıştır. Buna göre davacı tarafın, davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı yönündeki iddiasını ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde nafakanın artırılmasına veya azaltılmasına karar verilebilir....

        Mahkemece takdir edilen 2.000,00 TL nafakanın mahkemece kabul edilen artış tarihi ve artış uygulaması dikkate alındığında mevcut dava tarihi itibariyle 8.709,00 TL ye ulaştığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamındaki tarafların ekonomik sosyal durumları, nafakanın niteliği, paranın alım gücü ve nafakanın anlaşmalı boşanma davası gereği hükmedildiği dikkate alınarak mahkemece takdir edilen nafaka miktarlarının Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre indirilmesi ile yetinilmesi gerekirken tümden kaldırılması isabetsizdir. Yukarıda anlatılan gerekçelerle davalı lehine hükmedilen nafakanın indirilmesine karar vermek gerekmiş, önceki ilamda nafakaya artış uygulandığı değerlendirilerek söz konusu nafaka miktarına kararın kesinleştiği tarihi takip eden yıllarda TÜİK’in yayınladığı yıllık ÜFE oranında artış uygulanmasına karar verilmesi gerekmiştir....

        Her ne kadar davacı vekili, müvekkilinin ekonomik durumu bozulduğu, davalının ekonomik durumunun müvekkilin daha iyi olduğundan bahisle nafakanın kaldırılması , olmadığı takdirde indirilmesi isteminde bulunmuş ise de, geçen zaman içerisinde davalının ihtiyaçlarının artması ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı, paranın değer kaybetmesi, davalının gelirinin bulunmaması hususunda bir değişikliğin olmadığı, Takbis kayıtları ,davacının dosyaya yansıyan ekonomik durumu ve dosyada tanık dahil tüm kanıtlar değerlendirildiğinde , nafakanın uyarlanmasını gerektirecek bir durum olmadığından mahkemenin kararında yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesinde usul, yasa dosya kapsamına göre bir aykırılık görülmemiştir. Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazları haklı görülmediğinden istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur....

        Tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın alım gücündeki azalma, nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşıeğitim durumu, ihtiyaçları ile özellikle nafaka yükümlüsünün gelir durumu, iştirak nafakasına her yıl TÜFE (DİE) oranında uygulanan artışlar sonucu güncel nafaka miktarı birlikte değerlendirildiğinde; iştirak nafakasının indirilmesi koşullarının oluşmadığı, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği, ilk derece mahkemesince de davanın reddine yönelik verilen kararın isabetli olduğu ve yine ilk derece mahkemesince davalı yararına karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca iştirak nafakasının indirilmesi davasının reddi nedeniyle vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmış olup tarafların tüm istinaf itirazlarının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

        O halde mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre davacı-karşı davalının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı, gelirinin yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasına neden olmayıp, indirmeye karar verilmesi gerektiği gözetilerek hakkaniyet ölçüsünde nafakanın indirilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçelerle nafakanın kaldırılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Madde uyarınca yoksulluğun ortadan kalktığının kabulüne imkan bulunmadığı, bu itibarla, nafakanın kaldırılması ve makul seviyeye indirilmesi koşullarının oluşmadığı, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın bu itibarla isabetsiz olduğu, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verildiği, davalı kadın vekilinin istinaf talebinin izah edilen nedenlerle yerinde olduğu değerlendirilerek, HMK 353/1- b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılıp, davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

          UYAP Entegrasyonu