Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, davalı babanın gelir durumu, adına nafaka talep edilenin rahatsızlığı nedeniyle çalışamayacağı nazara alındığında hükmedilen nafaka miktarı az olup, Türk Medeni Kanunu'nun .... maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiştir. Bu itibarla davacı tarafın temyiz itirazları yerinde görülerek hükmün bozulması gerekmiştir. O halde mahkemece yapılacak iş; adına nafaka talep edilenin giderleriyle, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı şekilde, hakkaniyet ilkesi de gözetilerek daha ... miktarda nafakaya hükmetmek olmalıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Yine birikmiş nafaka borçları için emekli maaş haczinde de uygulanması gerekli, İİK'nun 83. maddesinde; borçlunun ve ailesinin geçimi için icra müdürlüğünce zorunlu olarak taktir edilen miktar tenzil olunduktan sonra kalan bölümünün haczedilebileceği ve bu miktarın maaşın ¼'ünden az olamayacağı belirtilmiştir. Somut olayda takibe konu edilen alacağın nafaka alacağı olduğuna ve aylık nafaka miktarı Mahkeme tarafından belirlendiğine göre, işleyen aylık nafakanın tamamı için ve birikmiş nafaka alacağı için de bakiye maaşın ¼’ü oranında haczinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. O halde Mahkemece şikayetin reddi yerine yazılı şekilde şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul BAM 10.Hukuk Dairesinin 2018/2053 Esas 2019/915 Karar sayılı ilamı ile yerel mahkemenin karar tarihi olan 13/02/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere davalıya aylık 6.500,00 TL tedbir nafakasının ödenmesine karar verildiği, davacının yerel mahkemenin açıldığı günden beri nafaka alamadığı ve İstanbul BAM ilamı gereği nafaka alacağını İstanbul 18.İcra Müdürlüğünün 2019/39981 Esas sayılı dosyasıyla takibe koyulduğu, davacının nafaka kararı çıkmadan önceki zamanlarda yaptığı ödemeleri nafaka ödemesi olarak yaptığını iddia ettiği ödemelerinin ahlaki ödemeler olduğu, yerleşik Yargıtay kararlarında nafaka ödemesi olarak belirtilmeyen ödemelerin nafaka ödemesi olarak kabul edilemeyeceği, haksız ve hukuka aykırı davanın reddi ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir....
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı Nevin Ergen vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, cevap dilekçesinde sunduğu beyanları tekrar ettiğini, ikinci bilirkişi raporunda hesap hareketlerinin dikkate alınmadığını , birinci bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hüküm için yeterli olmasına rağmen mahkemece bu raporun hükmünün dikkate alınmadığını, Müvekkilinin daha önce yapılan ödemeleri vadesi gelen muaccel nafaka borçlarından mahsubunu yaparak, bakiye kalan nafaka alacakları için icra takibi yaptığını, davacının takipten önce birikmiş nafaka borçlarını eksik ödediğini ve eksik ödediği birikmiş nafaka borçlarını ödediğini ispat edemediğini, banka dekontlarında ödendiği iddia edilen nafaka borçları geçmiş aylara ait nafaka borçları olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. GEREKÇE:Mersin 2....
İcra Ceza Mahkemesinin 20/09/2018 tarihli ve 2018/364 esas, 2018/814 sayılı kararı ile 2018 yılı Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayları dahil olmak üzere ödeme yapılan tarihe kadarki geciken tüm aylara ilişkin nafaka borcunun ödenmesi durumunda ya da şikayetçinin feragat etmesi halinde düşme kararı verileceğinin hükme bağlandığı ve henüz cezanın infaz edilmediği bu nedenle aynı fiil ve dönemlere ilişkin mükerrer mahkumiyet hükmü kurulmasının yasal olarak mümkün olmayacağı gerekçesi ile açılan davanın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/7. maddesi gereğince reddine kararı verilmiş ise de, ödenmeyen her güncel aylık nafaka için yeni şikâyet süresinin başlayacağı, nafaka hükmüne uymamak suçunun varlığı için icra ödeme emrinin tebliği ile şikayet tarihi arasında işlemiş en az bir aylık cari nafaka borcunun bulunması gerektiği cihetle, şikâyetçi tarafından 2018 yılı Aralık ayı ile 2019 yılı Ocak ve Şubat ayları nafaka borcunun ödenmediğinden bahisle 01/03/2019 tarihinde şikâyet dilekçesi verildiği...
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ileri sürülmemiştir. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir....
Davalının, bu süreç içerisinde aldığı 125 TL nafaka ile geçinmesinin mümkün olmadığı gözetildiğinde; çalışmasının bir zorunluk olduğu ortadır. Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarına göre; asgari üret seviyesinde gelir elde edilmesi, yoksulluk nafakasının bağlanmasına engel teşkil edici bir durum değildir. Artırım davasında gözönünde tutulacak husus; geçen süreçte tarafların ekonomik ve sosyal durumlarındaki değişikliğin, önceki kurulan dengeyi bozup bozmadığıdır. Davalının şirket sahibi olduğu ve geliri dikkate alındığında; davacının çalıştığı işyerinden aldığı ücretle, nafaka miktarı toplamının, onu, yoksulluktan kurtarmayacağı sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle, mahkemece; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçlarını karşılayacak nafaka yükümlüsü davalının gelir durumu ile orantılı olacak biçimde, hakkaniyet ölçüsünde nafaka artırılmalıdır. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştr....
Kural olarak, nafaka miktarının yeniden belirlenebilmesi için yasada belli bir zamanın geçmesi aranmamıştır. TMK'nın 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılmasına veya azaltılmasına karar verilebilir. Bu yasal hüküm gereğince iradın artırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen Dairemiz uygulamasına göre nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; taraflar 26/10/2011 tarihinde kesinleşen karar ile boşanmışlar, huzurdaki nafaka artırım davası 21/05/2015 tarihinde açılmıştır....
TMK'nın 331. maddesi gereğince durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler. Yasada nafakanın yeniden belirlenebilmesi için belli bir zamanın geçmesi aranmamıştır. Buna göre mahkemece iradın arttırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi ya da hakkaniyetin artırımı zorunlu kılması gerekmektedir. Artırım davasında; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarındaki değişikliğin, önce kurulan dengeyi bozup bozmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle mahkeme, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarını karşılayacak, nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyet ölçüsünde nafakayı artırmalıdır. Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsünün gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. ./......
Mahkemece; davalının nafaka alacaklısının eşi olduğu, kurumun eşe karşı dava açma, davacı taraf ehliyeti bulunmadığından usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. TMK'nun 364-366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır. TMK'nun 365/3. maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği, TMK'nun 366. maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır....