Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Taraflar arasında görülen ve kesinleşen boşanma ilamının kesinleşme tarihi itibari ile hükmedilen iştirak ve yoksulluk nafaka miktarlarının kararın kesinleşme tarihi olan 27/10/2008 tarihi baz alınarak her yıl ekim ayında ÜFE oranında artırılması gerektiğinden ,bu artış oranı uygulanarak aylık nafaka miktarının belirlenmesi ve davacı tarafça yapılan ödemelerin nafaka açıklaması ile yapılanlar veya nafaka miktarının katlarına tekabül eden ödemeler dikkate alınarak, takip tarihi itibari ile borç miktarının belirlenmesi için dairemizce bilirkişi raporu alınmış ,rapora taraflarca itiraz edilmesi üzerine ek rapor alınarak itirazların dikkate alınması istenilmiştir....

Tebliğname ile, borçlu sanık hakkında müşteki Sevda Albayrak'ın 07/07/2005 tarihli dilekçesi ile şikayeti üzerine nafaka yükümlülüğüne uymamak suçundan dava açılıp yargılamasının yapılmasına rağmen, hüküm fıkrasında 2004 sayılı Kanun'un 344. maddesi yerine, taahhüdü ihlâl suçunu yaptırıma bağlayan 340. maddesinin yazılmasının mahallinde düzeltilebilecek maddi hata kabul edilerek yapılan incelemede, Borçlu sanık hakkında nafaka borcu için Doğanhisar İcra Müdürlüğünün 2002/7 esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin 30/01/2002 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlunun nafaka borcunu ödemediğinden bahisle 07/07/2005 havale tarihli dilekçe ile şikayette bulunulduğu, nafaka borcunu ödememe eyleminde şikayet tarihinden geriye doğru bir aylık nafaka alacağının 17/06/2005 tarihinde muaccel hale geldiği ve aylık nafaka alacağının 60 yeni Türk Lirası olduğu nazara alındığında, borçlu sanığın 29/01/2009 tarihli ödeme makbuzu ile borcunu Doğanhisar İcra Müdürlüğünün 2008...

    Hukuk Dairesi içtihatlarında; nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına, bu miktara yakın ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir. Zira işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun yaptığı ödemelerin bu borç dışında ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olacaktır. Aksi düşünce, aşırı şekilcilik olup, hak zayiine ve mükerrer ödemelere neden olacağından kabulü mümkün değildir. Hesap bilirkişisi tarafından ibraz edilen rapora göre talep edilen nafaka miktarından sadece ocak 2008, şubat 2008, mart 2008, nisan 2008 ve mayıs 2008 aylarına ait aylık 100,00 TL olmak üzere toplam 500,00 TL miktarın iştirak nafakasına mahsuben davacı tarafından ödendiği, diğer aylara ait nafaka miktarlarının ödenmediği anlaşılmıştır....

      Nafaka borcunun ödendiğine ilişkin iddianın ispatı yönünde sunulan ödeme belgelerinin geçerli olabilmesi için, açıkça nafaka borcuna atfen yapıldığının belgede yazılı olması gerektiğine ilişkin Yargıtay'ın son içtihatları ile yumuşatılmış ve aylık nafaka miktarına ve bu miktarın katlarına denk gelecek şekilde düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin, nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmiştir. Bunun dışında, ödemenin okul ücreti, dershane, servis, kıyafet, telefon, elektirik, su faturası, kira, vb. gibi açıklamalar ile yapılması halinde ise nafakaya mahsup edilmesi mümkün değildir. Diğer yandan, nafaka açıklaması ile yapılsa dahi "nafaka alacaklısının" muvafakati olmadan 3. kişiye yapılan ödemelerin de nafaka borcuna mahsubu olanaklı değildir....

      Aynı sırada birden fazla nafaka yükümlüsü varsa, ödenecek olan nafaka miktarı, ödeme güçleri oranında paylaştırılır. Zira nafaka yükümlülüğü müteselsil bir borç doğurmaz. Nafaka alacaklısı, çocuklarının ve anne babasının ödeme gücü olmadığını ispat etmedikçe, refah içerisinde olan kardeşinden yardım nafakası talep edemez....

      lira nafaka gelirinin hayat standardı esasının tesbitinde izah nedeni olarak kabul edilmediğinin anlaşıldığı, her ne kadar yukarıda açıklanan madde hükmünde nafaka geliri hayat standardı esasına göre kazancın tesbitinde izah nedeni olarak kabul edilen gelirlerin arasında sayılmamakta ise de, nafaka geliri, maddede sayılanların benzeri aylıklardan olduğundan, hayat standardı esasına göre kazancın tesbitinde izah nedeni olarak kabulü gerektiği gerekçesiyle kabul ederek tahakkuk işleminin nafaka gelirine isabet eden 29.400.000 liralık kısmını iptal eden … Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının; Gelir Vergisi Kanununun geçici 35.maddesinin 7.bendinde her gelirin adının ayrı ayrı belirtildiği ve "benzeri" deyiminin kullanılmadığı, ayrıca nafaka üzerinden Gelir Vergisi tevkifatı yapılmadığından, hayat standardı esasına göre kazancın tesbitinde izah nedeni gelir olarak kabul edilemeyeceği ileri sürülerek bozulması istemidir....

        Ancak Dairemizce oluşturulan yeni İçtihat gereğince borçlunun, somut olayda da gözlendiği gibi birbirini takip eden tarihlerde, tüm nafaka borçlarını kapsamasa dahi birtakım ödemeler yaptığı ve yapılan bu ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama olmasa bile, ödenen miktar nispetinde nafaka borcundan kurtulacağının kabulü gerekmektedir. Zira işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun, yaptığı ödemelerin, bu borç dışında, ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olmaktadır. Kaldı ki, zorunlu olsa dahi, nafaka borcu da nitelik itibariyle temelde ahlaki bir ödemedir. Açıklanan nedenlerle Dairemizce içtihat değişikliğine gidilmiş ve az yukarıda belirlenen ilkeler kabul edilmiştir....

          Mahkemece; nafakaya hükmedildiği tarih ile bu dava tarihi arasında davalının ekonomik ve sosyal durumunda fazla bir değişikliğin olmadığı, davalının aylık 100 TL nafakayı dahi ödemekte zorluk çektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanununun 176.maddesi uyarınca irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda arttırılıp, azaltılabilir.Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile nafaka artırım talebinin reddine karar verilmiş ise de, bu tür davalarda tarafların ekonomik ve sosyal durumları yanında günün ekonomik koşulları ve özellikle önceki nafaka takdiri üzerinden geçen sürenin dikkate alınması gerekmektedir.Somut olayda, önceki nafaka takdirinden itibaren üç yıl gibi bir sürenin geçtiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır....

            Yine birikmiş nafaka borçları için emekli maaş haczinde de uygulanması gerekli, İİK'nun 83. maddesinde; borçlunun ve ailesinin geçimi için icra müdürlüğünce zorunlu olarak takdir edilen miktar tenzil olunduktan sonra kalan bölümünün haczedilebileceği ve bu miktarın, maaşın ¼'ünden az olamayacağı belirtilmiştir. Somut olayda, takibe konu edilen alacağın nafaka alacağı olduğuna ve aylık nafaka miktarı da mahkeme tarafından belirlendiğine göre, işleyen aylık nafakanın tamamı için ve birikmiş nafaka alacağı için de bakiye maaşın ¼’ü oranında haczinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. O halde mahkemece, şikayetin reddi gerekirken şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....

              Geçici 3. maddede, 1086 sayılı Kanunun 5236 sayılı Kanunla değişiklikden önceki 427 ila 454'ncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığına göre, temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde 5236 sayılı Kanunun Ek 4. maddesindeki “yeniden değerleme oranına göre artışa” ilişkin düzenleme dikkate alınmamıştır Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2005 gün ve 196-239 sayılı kararında da nafaka davalarında temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde, bağlanan yıllık nafaka miktarının gözetileceğini açıklanmıştır. Benimsenen bu ilkeler doğrultusunda gerek temyiz, gerekse karar düzeltmeler de üst sınır yıllık nafaka miktarıyla belirlenmelidir. Somut olayda hükmedilen yıllık nafaka miktarı 1.890 TL.'yi aşmadığından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/2. maddesi gereğince temyiz edilebilme sınırı altında kalan nafaka takdirine ilişkin karar kesindir. Bu itibarla, temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerekmiştir....

                UYAP Entegrasyonu