Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3. kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda İİK'nın 277 ve devamı madde hükümlerine dayalı tasarrufun iptali davalarından farklı olarak, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK'nın 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkân verdiği tasarruflardır....
dayalı rücuen tazminat nedeniyle tasarrufun iptali” olarak tanımlamış, davalılar arasındaki muvazaalı ilişkinin ispatı için delillerinin toplanmasını istemiştir....
ye sattığını,ancak satışların gerçek bir satış olmayıp muvazaaya dayandığını taşınmazın halen borçlu tarafından kullanıldığını, tarım desteğinin borçlunun eşi ... tarafından alındığını belirterek son malikler..... ve ... adına tapuda kayıtlı hisseler üzerinde muvazaa nedeniyle satış yetkisi verilmesine veya davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiş, ........2011 tarihli duruşmada taşınmazın bir kısmının davalı ... bir kısmınında davalı ...'de olduğunu, bu hisseleri dava konusu yaptıklarını, davanın kabulüne karar verilmesini ayrıca değil ise ... . yönünden davayı atiye terk ettiklerini sadece ....'ye ait olan hisseye ilişkin davaya devam ettiklerini beyan etmiş ........2011 tarihli dilekçe ile de davayı terditli açtıklarını öncelikle BK ... madde kapsamında muvazaa nedeniyle haciz ve satış yetkisi verilmesini olmazsa tasarrufun iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalılardan borçlu ..., ..., ..., ... davanın reddini savunmuştur....
Bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmemelidir. Ne var ki mahkemece, davanın İİK'nın 277 ve devamı madde hükümlerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali davası mı, yoksa TBK'nın 19.maddesinde düzenlenen muvazaa nedenine dayalı iptal davası mı olduğu konusunda somut bir açıklama yapılmadan, gerekçede İİK'nın 277 ve devamı madde hükümlerinde açıklanan tasarrufu iptali nedenlerinden bahsedildiği, buna karşılık muvazaa hukuksal nedenine ilişkin herhangi bir değerleme ve belirleme yapılmadığı görülmüştür. Bundan ayrı, yerleşmiş yargısal içtihatlara göre; tasarrufun iptali davaları, terditli olarak açılabilir ise de, böyle bir durumda dava dilekçesinde asli talebin ve feri talebin ne olduğu belirtilmelidir. Terditli bir dava açıldığında mahkemece öncelikle asıl istek incelenecek ve karara bağlanacaktır....
Davalı T3 ve T4 vekili cevap dilekçesinde özetle; İKK. 282. madde vd. Hükümleri gereğince tasarrufun iptali davası açılamayacağını, müvekkilleri aleyhine ikame olunan işbu davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesini istemiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/338 esas sayılı dosyasındaki tasarrufun iptali davasına konu olan ve dava şartı olan takipteki alacağın kesinleştiği, kesinleşmiş alacağın varlığı kabul edilerek görülen tasarrufun iptali davasının kabul ile sonuçlanıp münderecattan geçerek kesinleştiği, davacının söz konusu tasarrufun iptali davasına 3. kişi olarak katılarak davanın tarafı olan davacının alacağın muvazaalı olduğunu ileri sürmediği, artık aynı alacak için muvazaa iddiasında bulunulamayacağı gözetilmeden yanılgılı gerekçeyle istemin kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Kabule göre de; haksız fiil her türlü delille ispatlanabileceğinden davanın çözümü için önem taşıyan konularda yemin deliline başvurulabilir ise de haksız fiil failine yemin teklif edilemez. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; mahkemece, davacının davalılara yemin teklif etmesi üzerine, davalı...'...
Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince; tarafların tacir olup davanın ticari nitelikte olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Asliye Ticaret Mahkemesi ise;davalının iş bölümü itirazında bulunmadığı ayrıca,uyuşmazlığın kesinleşen icra takibine dayalı olarak davalıların mal kaçırma kastıyla hareket etmeleri nedeniyle muvazaa hukuksal nedenine dayanan tasarrufun iptali isteminden kaynaklanmakta olup, tarafların tamamının doğrudan ticari işletmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde görüleceğinden bahisle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....
Muvazaalı işlemler ile kendisinin zararlandırıldığını ileri süren davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Çünkü, danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarara verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak üçüncü kişilerin danışıklı işlem ile haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için, onların, danışıklı işlemde bulunandan alacakları bulunmalı ve danışıklı işlem o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunmalıdır. Muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali davaları her zaman açılabilecek olup, muvazaa iddialarında hak düşürücü süre ya da zaman aşımı süresi söz konusu olmaz. Bu, hükümsüzlüğün doğal bir sonucudur. Tasarrufun iptali davasında tasarrufun, borcun doğum tarihinden sonra yapılması dava açılabilmesinin sebeplerinden biriyken, muvazaa davalarında işlemin ne zaman yapıldığının bir önemi yoktur....
Öte taraftan bu tür davalarda dava değerini, davacının alacağının miktarı ile iptali istenilen tasarruf konusu malın değerinden hangisi az ise o değer oluşturur. (Yargıtay 4. HD., 2020/1479 E., 2021/2039 K.) Mahkemece davacının alacağının tasarruf tarihinden sonra doğduğu, bu suretle önkoşulunun oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de davanın 6098 sayılı TBK’nın 19. maddesine dayalı olarak açılan nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaa nedeniyle satış işleminin iptali istemine ilişkin olduğu, tasarrufun iptali davasında tasarrufun, borcun doğum tarihinden sonra yapılması dava açılabilmesinin sebeplerinden biriyken, muvazaa davalarında işlemin ne zaman yapıldığının bir önemi yoktur. Nitekim, kesin hükümsüz sayılan bir işlemin ne zaman yapıldığının bir önemi de bulunmamaktadır. Zira işlem, yapıldığı andan itibaren geçersiz sayılır. Davaya konu edilen muvazaalı işlem, borcun doğumundan önce veya sonra yapılmış olsa da butlan yaptırımına tabidir....
Yerel mahkemece de iddia bu şekilde değerlendirilerek taraflar arasındaki işlemin, İİK.nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlemesi bulunan tasarrufun iptali davası kapsamında kaldığı gerekçesiyle davacıya cebr-i icra yetkisi tanınmasına yönelik karar verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere taraflar arasındaki dava İİK.nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlemesi bulunan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Olay niteliği itibariyle TBK.nın 19.maddesinde düzenlenmesi bulunan muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali niteliğinde değildir. Mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Somut olayda, 3. Hukuk Dairesinin görevine giren bu talep nedeniyle yerel mahkemece istinaf incelemesi için dosya 3. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. 3. Hukuk Dairesi tarafından görevsizlik kararı verilerek dosyanın dairemize gönderilmesi isabetsizdir....