Dosya kapsamı itibariyle incelendiğinde, davacı vekilinin dava dilekçesinde işçilik alacağının ödenmemesi nedeniyle yapılan tasarruf işleminin iptali talep edilmiş, mahkemece muvazaa hukuki sebebine dayalı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, davacının dava sebebinin açıklanmasından sonra hukuki nitelendirmenin mahkemece yapılacağı hususu bilinmekte olup, tasarrufun iptali davası olarak değerlendirilmesi halinde borçlu aleyhine girişilmiş herhangi bir icra takibi bulunmadığından ve dolayısıyla dava şartı olan "aciz vesikası" ya da "geçici aciz vesikası yerine geçecek belge" bulunamayacağından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekecektir....
Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; TBK'nin 19 uncu maddesi uyarınca muvazaa hukuki olgusuna dayanılarak açılan tasarrufun iptali davasının hak düşürücü süreye tabi olmadığından, tarafların ileri sürdükleri kanıtlar toplanıp değerlendirilerek, uyuşmazlığın esası hakkında nihai karar verilmesi gerekirken, eldeki davanın hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek tasarrufun iptali davasının ön koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur....
Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa hukuki sebebine dayanarak açılan tasarrufun iptali davaları İİK'nin 284 üncü maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye tâbi değildir. Muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali davalarında kıyasen uygulanabilecek nitelikte olan İİK'nin 281 inci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine teminatsız ihtiyati haciz kararı verilebileceği belirtilmiştir....
Dava Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı iptal istemine ilişkindir. Bir dava da öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir (HMK'nun madde 33). Somut olayda dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanununun 19 maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaaya nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir....
Mahkemece muvazaa iddiası kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. Borçlar Kanunun 18.maddesinde düzenlenen muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan bir işlem yapmaları, fakat görünüşteki bu işlemin kendi aralarında geçerli olmayacağı hususunda anlaşmalarıdır. Muvazaalı işlemde, tarafların üçüncü kişileri aldatmak için yapmış oldukları görünüşteki bir işlem ve bu işlemi sırf üçüncü kişileri aldatmak için yaptıklarına ve kendi aralarında hüküm ifade etmeyeceğine ilişkin yaptıkları muvazaa anlaşması ile bir gizli işlemin bulunması gerekir. Davacı şufa davası dava dilekçesinde, dava konusu 1381 parsel sayılı taşınmazı 1358 sayılı parsel olarak bildirilmesi nedeniyle tedbir kararının uygulanması için tapu sicil müdürlüğüne yazılan yazı infaz edilememiş, hatanın anlaşılması üzerine yeniden tedbirin uygulanması için yazı yazılmış ise de davalı ... tarafından diğer davalı ...'...
Bu halde İİK'nın 280. maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların davalıların alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceğine,toplanan delillere göre borçlunun ekonomik durumunun davalı tarafından bilinmesine göre; keza davalının bu satış nedeniyle herhangi bir para almadığını, kendisinden olan alacağına mahsuben devraldığını belirtmesine göre tasarrufun iptali gerekirken reddi yanlıştır. HMK'nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır....
Davalı ... vekili, davanın süresinde açılmadığını, tarafları ve konusu aynı olan 2009/48 esas saylı dava olduğundan derdestlik nedeniyle bu davanın reddi gerektiğini, dava konusu taşınmaz ihale ile dava dışı 3.kişiye satıldığından ve ihale kesinleştiğinden davanın konusuz kaldığını, ihale ile satışın başka bir alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptali davası sonucu yapıldığını, terditli dava açılamayacağını, ihale bedelinin muvazaa nedeniyle iptal davasına konu olamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tasarrufun iptali, ipoteğin kaldırılması ... ile ... ve ... aralarındaki tasarrufun iptali, ipoteğin kaldırılması davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... 2....
un borçlunun durumunu ve amacını bildiği ileri sürerek muvazaalı ve kötüniyetli yapılan taşınmaz devrinin iptali dava ve talep edildiği açıklanan ileri sürülüş biçimine göre, davanın İİK.nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, iptal davalarının borçlunun üçüncü kişi ile geçerli olarak yaptığı bazı tasarruf işlemlerinin alacaklı yönünden hükümsüz sayılması için açılan ayni sonuç doğurmayan kişisel davalar olduğu, dava sabit olursa davacı alacaklının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verileceği bu davaların İİK.nun 278, 279 ve 280 maddelerinde yazılı işlemlerin iptali için açılabileceği Mahkemece davacının, açıklanan talebinin Borçlar Kanunun 18.maddesinde düzenlenen muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası olarak değerlendirilip dava konusu taşınmazların borçlu adına yeniden tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş olmasının hukuki nitelendirmede hata olduğu, Mahkemece yapılması gereken işin davanın İİK.nun...
Eldeki dava da, İİK'nın 277 vd. maddeleri gereğince tasarrufun iptali olmadığı takdirde TBK'nın 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğuna göre, açılan dava aile hukukuna dayalı bir dava niteliğinde değildir. Taraflardan davacı ile davalı Yusuf'un daha önce evli olmaları da eldeki davanın aile hukukuna ilişkin olduğu sonucunu doğurmayacaktır. Esasen davacı mevcut boşanma davasının mali sonuçlarından doğan haklarını korumak gayesi ile borçlunun tasarrufunun iptalini talep ettiğinden dava, Yargıtay HGK ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatlarında açıklandığı üzere asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir....