Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yüzeysel bakıldığında İİK 277 ve devamında düzenlenen iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

    Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı açılmış tasarrufun iptali davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir....

    Somut olayda; hükmün Dairemizce bozulmasından sonra borçlular hakkında haciz işlemi sürdürülmüş ve 25.01.2010 tarihinde yapılan iki ayrı hacizde haciz tutanağına icra müdürü tarafından “borçlunun haczi kabil ve yeterli malı bulunmadığına” dair tespit yazılmıştır. Bu saptama yukarıda sözü edildiği üzere İcra ve İflas Kanununun 105. maddesinde zikredilen “geçici aciz belgesi” yerine geçer. Dolayısıyla, dava şartı olan aciz belgesinin varlığı gerçekleşmiştir. Ne var ki; yukarıda belirtildiği gibi dava genel muvazaa iddiasına değil, niteliği itibariyle İcra ve İflas Kanununun 277. ve devamındaki maddeleri hükümleri kapsamına giren tasarrufun iptali davasıdır. Davanın nitelendirilmesinde yanılgılı değerlendirme ile hatalı sonuca ulaşılmıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; orta yerde İcra ve İflas Kanununun 277. ve devamı maddelerinde sıralanan tasarrufun iptali sebeplerinin bulunup bulunmadığını incelemek ve değerlendirmek, bunun sonucuna uygun bir hüküm kurmak olmalıdır....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptaline ilişkin davada ... 1.Asliye Hukuk ve ... 1.Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesince,davalı ...'nın yetki itirazında buluduğu ve yerleşim yerinin ... ilçesi olduğu gerekçesiyle, yetsizlik kararı verilmiştir. ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesi ise, eldeki davanın İ.İ.K 277.vd mad gereğince açılan tasarrufun iptaline ilişkin olup,davanın basit yargılama usulüne tabii olduğu, sadece bir davalı tarafından yapılan yetki itirazı sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle, görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....

        Sonuç olarak; toplanan delillerin ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi ile birlikte, istinaf başvuru nedenleri de göz önüne alınmak suretiyle incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre ilk derece mahkemesince delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile çıkarılan sonuç ve oluşturulan hükümde usul ve yasaya aykırılık olmamasına, davaya konu taşınmazla ilgili aynı takip dosyaları nedeniyle ve aynı iddialarla açılan ve yetkisizlik kararı sonucu İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/440 esasında görülen dosyada, tasarrufun iptali davasının reddine dair verilen kararın kesinleşmiş olması nedeniyle söz konusu kararın elde ki dava yönünden güçlü delil teşkil etmesine, muvazaa iddiasının ispat edilememiş olmasına göre, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin HMK'nun 353/1- b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır....

        İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK'nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır....

        Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir....

          Yukarıda belirtilen emsal içtihat ışığında tüm dosya kapsamı ve dava dilekçesi içeriği incelendiğinde, davacının talebinin İ.İ.K 277 ve devamı maddelerde düzenlenen tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, bu davanın TTK. 4 ve 5. maddelerinde düzenlenen davalardan olmadığı, tarafları tacir dahi olsa genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gereken davalardan olduğu anlaşıldığından davacının davasının görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

            Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur.Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda Mahkemece dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de Mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmamaktadır....

              E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, muvazaa nedeniyle tapu iptal tescil istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, karar davacı ve davalı T3 vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dava dilekçesi ile davacının dava değerini 100.000 TL olarak belirlediği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki davacı vekilinin sözlü ve yazılı açıklamalarına göre dava niteliği itibari ile TBK'nun 19. Maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öteye gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....

              UYAP Entegrasyonu