Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

O halde davacı tarafından bu dava ile muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescilin talep edildiği, eşler arasındaki mal rejimini düzenleyen Türk Medeni Yasasının 202 ve devamı maddeleri ile aynı yasanın eşin diğer eşte kalan mallarının geri alınmasına ilişkin 226. maddesi ve değer artış payını düzenleyen 227. maddesine ilişkin bir talep olmaması, ayrıca davaya konu taşınmazın Urla'da bulunması nedeniyle uyuşmazlığın Urla Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nun 21 ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25 ve 26.) maddeleri gereğince Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 17.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muvazaa nedeni ile tapu iptal ve tescil davası Uyuşmazlık, alacağın tahsilini sağlamaya yönelik olarak alacaklı tarafından açılan muvazaa nedeni ile tapu iptali ve tescil istemidir. Uyuşmazlığın bu niteliği gereği, temyiz incelemesi Yargıtay 4. Hukuk Dairesine aittir. Bu durumda temyiz incelemesi için, dosyanın görevli Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 21.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı, dava dilekçesi ile davaya konu taşınmazda hissedar olduğunu belirterek, davalıya yapılan satışlar nedeniyle yasal önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil talebinde bulunmuş olup, davalı taraf ise cevap dilekçesi ile davacının tapu iptal ve tescile ilişkin talep sonucunu kabul ettiğini açıkça dile getirmiştir. Davacı, tapu iptal ve tescil talebinin yanında davaya konu satışlarda bedelde muvazaa yapıldığını da iddia etmiş ancak iddiaya konu miktarı dava dilekçesinde açıkça belirtmediği gibi davayı da tapuda gösterilen satış bedellerinin toplamı olan 825.000,00 TL üzerinden harçlandırmıştır. Davalı taraf ise, bedelde muvazaa iddiasına itiraz ederek, önalım hakkını kullanan tarafın, resmi satış senedinde gösterilmiş olan, satış bedellerinin ve tapu masraflarının toplamını ödemesi gerektiğini savunmuştur. Kural olarak önalım bedeli, tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir....

        Maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öteye gitmemektedir. İİK'nun 277. Maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeni ile hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. Kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3. Kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacı ile danışıklı bir işlem yapılması gerekir....

        Dava, ıslah edilmiş, ıslahla muvazaa sebebiyle iptal ve tescile, bunun kabul edilmemesi halinde katkı sebebiyle katkı oranında bedel isteğine dönüştürülmüş, mahkemece, muvazaanın varlığı kabul edilerek iptal ve tescile karar verilmiş, hüküm davalılardan Hamza tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, taşınmaz üzerinde ayni hakkı olmayan üçüncü kişinin, akit taraflarının muvazaası iddiasına dayandığına ve mahkemece de muvazaa sebebiyle iptal ve tescil olarak vasıflandırıldığına göre inceleme görevi Yargıtay 4. Hukuk Dairesine aittir. Ne var ki, dosya 1. Hukuk Dairesince dairemize gönderilmekle, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 4.2.2010 tarihli (3) sayılı kararı uyarınca bu durumda gönderme kararı verilmeyip, dosyanın görevli dairenin belirlenmesi için doğrudan Hukuk Başkanlar Kuruluna gönderilmesi gerektiğinden, 4. Hukuk Dairesine gönderilmeyip Başkanlar Kuruluna gönderilmesi gerekmiştir....

          Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....

            Mahkemece, davacı vekilinin hem tasarrufun iptalini hem de B.K.nun 19 md.ye dayalı muvazaa nedeniyle işlemin iptalini istediğini bildirdiğinden, işlemin yapıldığı tarih itibariyle davacının davalıdan alacaklı olduğunu dosyadaki belgelerle kanıtlayamadığı için B.K.nun 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle işlemin iptalini isteme hakkının bulunmadığı, yine İİK.nun 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptalinin de davalılar arasındaki tasarrufun borçtan önce yapılmış olması nedeniyle istenemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK.’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir....

              Komisyonu toplantısında, müvekkilimin idaresindeki Filiz Eczanesi'nin "muvazaalı işletildiği" kararına varıldığını, muvazaa kararıyla ilgili açmış olduğumuz iptal davası, İstanbul 4....

              E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı T4 tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Dava dilekçesindeki iddianın ileri sürülüş biçimi ve açıklamalara göre, davanın niteliği itibari ile TBK'nun 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu anlaşılmaktadır. Uygulamada anılan sözleşmeler gerek özü, gerekse işleyişi açısından, genelde muvazaa, özelde ise nam-ı müstear olarak nitelendirilmektedir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de, bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....

              Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler....

              UYAP Entegrasyonu