Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/300 E sayılı dosyasında görülen katkı payı alacak davasının niteliği itibariyle muvazaa davası olmadığının anlaşılmasına, dava dilekçesindeki ileri sürülüş ve yargılama aşamasındaki beyanlardan davacının davasının BK'nın 19. maddesine göre açılan muvazaa nedeniyle iptal davası olduğu ve İİK'nın 283/1. maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış isteme yetkisi istenildiğinin de anlaşılmasına ve gerekçede belirtilen sair sebeplere göre, davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 1.944,47 TL kalan onama harcının temyiz eden dvalılardan alınmasına 21/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kabulü ile satışın muvazaalı olması nedeniyle icra dosyasındaki tüm alacak miktarı kadar İİK 277 maddelerine göre iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki ileri sürülüşe göre dava İİK'nın 277 ve devamı maddelerine göre açılmıştır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler....
E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TBK'nun 19. Maddesi uyarınca muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalılar vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki davacı vekilinin sözlü ve yazılı açıklamalarına göre dava niteliği itibari ile TBK'nun 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öteye gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....
TBK'nun 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında zaman aşımı söz konusu olmaz ve İİK'nın 277 vd. maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz." Bu durumda, somut uyuşmazlıkta davalılarca ileri sürülen hak düşürücü sürenin eldeki davaya uygulanmayacağı açıktır. Yine, davacının icra takibine geçmesine ve aciz belgesi almasına da gerek yoktur. Kaldı ki, muvazaaya dayalı eldeki iptal davasında davalı borçlu hakkındaki takibe davalı borçlunun itirazı üzerine davacı şirket tarafından açılan itirazın iptaline ilişkin dava (Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/257 (E), 2019/129 (K) sayılı) kısmen kabul edilerek Yargıtay 11. HD'nin 2019/2103 E 2020/656 K sayılı ilamıyla onanmış ve kesinleşme şerhine göre 01/07/2020 tarihinde de kesinleşmiş, bütün davalarda dava şartı olarak öngörülen hukuki yarar, davacı bakımından gerçekleşmiştir....
Ancak; Türk Borçlar Kanununun 19. maddesinde genel muvazaa “…tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır” şeklinde düzenlenmiş olup, sözleşmenin bu biçimde yapıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanma olanağına sahiptir. Özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinin (mülga Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi) uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.05.2009 günlü ve 1999/4- 286 esas, 1999/293 karar sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir. Bu nedenle araçla ilgili Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi (mülga Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi) kapsamında değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekmekte olduğu değerlendirilmiştir....
a karşı taşınmaz yönünden husumet yöneltemeyeceği anlaşıldığından husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava BK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaa sebebine dayalı tapu iptali ve tescil davasına ilişkindir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....
Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığından ve hak düşürücü süre eldeki davada uygulanmayacağından, davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın İİK 277 maddesi anlamında tasarrufun iptali davası gibi değerlendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle davanın red edilmesi isabetli görülmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş davanın TBK 19. maddesi anlamında satış işleminin iptali davası olduğu göz önüne alınarak işin esasına girilmesi ve taraf delilleri değerlendirilerek karar verilmesinden ibarettir." şeklindeki gerekçeyle eksik inceleme yapıldığından mahkeme kararının HMK 353/1- a.(6) maddesi gereğince kaldırılması gerektiği belirtilmiştir....
Gerek yerel mahkeme gerekse Dairemizin bozma ilamında hukuki nitelendirmenin hatalı yapıldığı (iptali istenen tasarruf 19.11.2003 tarihinde yapılmış olup eldeki dava İİK'nun 284 maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü süre geçirilerek 15.8.2011 tarihinde açılmıştır.); dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu anlaşılmaktadır.Yüzelsel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir.İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılırken, muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar.Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı...
Dava TBK’nın 19. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratılanlar, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü, danışıklı olan bir hukuki işlem haksız eylem niteliğindedir. Muvazaalı muamele (danışıklı işlem) ile hakkın zarar gördüğünün benimsenebilmesi için danışıklı işlemde bulunandan bir alacağın olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir. İşlemin danışıklı olduğu kanıtlanırsa davacılar, işleme konu edilen maldan alacağını almak için yararlanabilecektir. Davacıların bu davadaki amacı, adi ortaklığın feshi davasındaki alacaklarını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olduğunu ileri sürdüğü işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi gereğince muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali istemli davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi mi, Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde ele alınması gereken muvazaa kavramı, tasarrufun iptali davası ve göreve ilişkin yasal düzenlemelere yönelik açıklamalara yer verilmesinde yarar görülmektedir. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi; (6098 sayılı TBK m. 19) “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır. Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz” hükmü ile genel muvazaa düzenlenmiştir....