Davalı kadın vekili, cevap dilekçesinde; mutlak butlan nedeniyle iptal davası ile akıl hastalığı sebebine dayalı boşanma davasının reddine, davalı yararına aylık 800,00- TL ve müşterek çocuk yararına aylık 400,00- TL tedbir nafakasına, mahkemenin boşanmaya karar vermesi halinde bu nafakaların yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devamına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davacının mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali ve akıl hastalığı sebebiyle açılan boşanma davalarının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Davacı erkek vekili; kararın tümüne yönelik istinaf talebinde bulunmuştur. Dava; akıl hastalığı (TMK md. 165) nedeniyle boşanma davası ve mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davasına ilişkindir....
Mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davası, boşanma davası açısından bekletici sorun oluşturur. Mutlak butlan davasının sonucu beklenmeksizin, kadının açtığı boşanma davasının esasının incelenmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş, mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davasının sonucu beklenildikten ve boşanma davasının konusunun kalıp kalmadığının da mutlak butlan davasının sonucuna bağlı olduğu gözetildikten sonra, kadının boşanma davası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermekten ibarettir. Bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
Hakim, olayların davacı tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi belirler (HMK m. 33) Davacılar, evliliğin mutlak butlan sebebiyle iptaline ilişkin kararın “davalı sağ eşin mirasçı olup olmayacağı konusunda duraksama doğurduğunu ve icrasında tereddüt hasıl ettiğini” ileri sürerek, davalının mirasçı olamayacağı yönünde karar verilmesini istediklerine göre; istek, bu haliyle evliliğin mutlak butlanına ilişkin kesinleşmiş hükmün tavzihi (HMK m. 305) niteliğindedir. Verilen butlan hükmü, yenilik doğurucu (inşai nitelikte) bir hüküm olup, hükümde icrası gereken bir husus ve çelişki mevcut değildir. Tavzihle açıklığa kavuşturulacak müphem bir husus bulunmamaktadır. Mahkemece verilen ek karar, evliliğin mutlak butlan sebebiyle iptali kararını genişletme ve hükme yeni bir hüküm ilavesi niteliğindedir....
le evlenenin davacı ... değil, kardeşi Asiye olduğu ileri sürüldüğüne ve nüfus kayıtlarının düzeltilmesi istendiğine göre, dava ilk açılmış şekliyle evliliğin mutlak butlan sebebiyle iptali niteliğinde değil, iki ayrı kişinin evlenmesine ilişkin nüfus olaylarının, nüfus kayıtlarına “aynı kişinin ikinci kez evlenmesi” şeklinde hatalı olarak tescilinden kaynaklanan ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. ve devamı maddelerine dayanan “nüfus kaydının düzeltilmesi” mahiyetinde olduğu görülmektedir. Ne var ki davacı vekili, davayı ıslah etmiş ve dava ıslah edilmiş şekliyle “evliliğin mutlak butlan sebebiyle iptali” olarak görülüp Türk Medeni Kanunun 152. maddesinde yer alan hak düşürücü süreden reddedilmiştir. Türk Medeni Kanununun 152. maddesinde yer alan iptal davası açma hakkını hak düşürücü süreye bağlayan hükmün, mutlak butlan halleri için değil, nisbi butlan sebepleriyle ilgili olduğu gözetilmeksizin (2. H.D.'...
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-karşı davalı kadın, Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma davası açmış, davalı-davacı erkek ise birleşen davasında, davacı-karşı davalı kadının evlenme sırasında akıl hastası olduğunu, evlenmeden önce hipofiz bezinin alındığını ve çocuk sahibi olamayacağını kendisinden gizlediğini iddia ederek evlenmenin mutlak butlan sebebiyle iptaline, olmazsa evlenmenin nisbi butlan sebebiyle iptaline, olmazsa tarafların Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuksal sebebine dayalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece; davalı-karşı davacı erkeğin evlenmenin mutlak butlan sebebiyle iptaline, olmazsa evlenmenin nisbi butlan sebebiyle iptaline ilişkin talepleri konusunda her hangi bir araştırma yapılmaksızın, her iki boşanma davasının da kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı-karşı...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Evlenmenin Mutlak Butlan Sebebiyle İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, evliyken yeniden evlenen kimsenin ikinci evliliğinin mutlak butlan sebebiyle iptali isteğine ilişkin olup, Cumhuriyet savcısı tarafından 23.7.2013 tarihnde düzenlenen davaname ile re'sen açılmıştır. İptali istenen, ... ile ...'in evliliğinin, ...'in 9.12.2001 tarihinde ölümüyle sona erdiği görülmektedir. Sona ermiş bir evliliğin mutlak butlanı Cumhuriyet savcısı tarafından dava edilemez (TMK. m. 147/1). Bu durumda Cumhuriyet savcısının dava açma hakkı bulunmamaktadır....
Hal böyleyken, mahkemece davalı-davacı erkeğin kusurlu olarak kabul edilmesi ve şartları oluşmadığı halde TMK 174/1-2 maddeleri uyarınca davacı-davalı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. 3- Davacı-davalı kadın tarafından erkeğin akıl hastalığı sebebiyle mutlak butlan ile evliliğin iptali, olmazsa "Evlilik birliğinin sarsılması" (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı boşanma davası açılmış, davalı-davacı erkek tarafından ise birleşen evlilik birliğinin sarsılması" (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı boşanma davası açılmış olup, davaların yapılan yargılaması sonucunda ise mahkemece davacı-davalı kadının davasının kabulü ile evliliğin mutlak butlan sebebi ile iptaline, davalı-davacı erkeğin boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir. Mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davası, boşanma davası açısından bekletici sorun oluşturur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Evliliğin Mutlak Butlan Sebebiyle İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlık bulunduğu iddiasına dayanan eviliğin mutlak butlan sebebiyle iptali isteğine ilişkin olup, Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen açılmış (TMK. m. 146/1); mahkemece de, butlan kararı verilmiştir. Talep doğrultusunda karar verildiğine göre, Cumhuriyet savcısının, "davaya katılımının sağlanmadığını" ileri sürerek kararı temyiz etmekte kamu açısından hukuksal bir yararı bulunmamaktadır. Temyiz talebinin bu sebeple reddine karar verilmesi gerekmiştir....
maddesi uyarınca evliliğin mutlak butlan sebebiyle iptali istemine ilişkindir. Aşağıdaki hâllerde evlenme mutlak butlanla batıldır: 1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması, 2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması, 3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması, 4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması (TMK md.145). (1)Mutlak butlan davası, Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen açılır. (2)Bu dava, ilgisi olan herkes tarafından da açılabilir (TMK md.146)....
Öte yandan, evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olan eş, evlenmenin nisbî butlan sebebiyle iptalini dava edebilir (TMK m. 148). Nisbî butlan sebebiyle dava açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her hâlde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer (TMK m. 152). Bu düzenlemelere göre de nisbî butlan davasını ancak eşlerin açabileceği, eşlerin dava açma haklarının da kanunda belirlenen hak düşürücü sürelerle (TMK m. 152) sınırlı olduğu açıktır. Somut olayda, ölen eşin süresinde açtığı bir nisbî veya mutlak butlan davası bulunmamaktadır. Dava, uyuşmazlığın niteliği gereği dava açma hakkı olmayan mirasçı tarafından açılmıştır. Bu durumda, eldeki davanın sebebi, mutlak butlan olarak nitelendirilse de nisbî butlan olarak niteledirilse de davanın reddi sonucuna varılacağı kanun gereğidir. Diğer yandan, olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme ise hâkime aittir....