Öte yandan; muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından ve yolsuz tescil niteliğinde olduğundan, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği sapma göstermeyen yargısal içtihatlar ve aynı yöndeki öğreti görüşü ile benimsenmiştir. Başka bir anlatımla muvazaalı işlem hiçbir hüküm doğurmaz ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zamanın geçmesi ile görünürdeki batıl işlem geçerli hâle gelmez. Tapu iptali yerine muris muvazaası nedeni ile tazminat istenilmesi de sonuca etkili değildir....
Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurularak takibe konu ilamdaki davanın konusunun muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescilin muris muvazaası nedeniyle tazminat olarak tashih edilmesini talep etmiştir. Şikayetçi borçlu T1 vekili 30/11/2020 tarihinde dosyaya vekaletnamesini sunmuştur. Aksaray 5. Asliye Hukuk Mahkemesince talep konusunun tashihinin değerlendirilmesi için 29/12/2020 tarihinde duruşma açılmış, duruşmada davalı vekili Av. T2 hazır bulunmuştur. Mahkemece davacı vekilinin talebinin kabulü ile, hüküm başlığı kısmının maddi hata sebebiyle "dava: tapu iptal ve tescil (muris muvazaası nedeniyle)" olan kısımının, "dava: tazminat (muris muvazaası nedeniyle)" olarak tashihine karar verilmiştir. Alacaklı T3 vekili bu tashih kararının icra müdürlüğüne sunarak borçlu T1'ya icra emri tebliğini talep etmiş, borçlu T1'ya icra emri 07/01/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir....
Dava; muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı alacak talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal sebebine dayalı olduğu ve davanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usûl ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 11/04/1990 tarihli, 1990/1- 152 esas-1990/236 karar sayılı kararında da aynı husus benimsenmiştir. Fakat dava dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere dava dilekçesinde birden fazla hukuki sebebe dayanılmamış, açıkça muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı olduğu belirtilmiştir. Nitekim ön inceleme duruşmasında da uyuşmazlığın muris muvazaası hukuksal sebebine ilişkin olduğu belirtilmiş ve taraflarca bu husus kabul edilerek imza altına alınmıştır....
Muris muvazaası yönünden yapılan inceleme; 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İBK’nda sözü edilen muris muvazaasında, mirasbırakan ile sözleşmenin karşı tarafı malın temliki hususunda anlaşmakta, ancak görünüşteki sözleşmenin niteliğinin değiştirilmektedir. Dolayısıyla muris muvazaası aynı zamanda tam muvazaa niteliğindedir. Muris muvazaasında mirasbırakan ile karşı taraf arasında yapılan muvazaa anlaşması mevcut olup, amaç mirasçıları aldatmaktır. Bu muvazaa türünün bünyesinde iki farklı sözleşmenin yer alması nedeniyle nisbi muvazaa niteliğindedir. Çeşitli şekillerde ortaya çıkar; gerçekte bağış olan işlemi satım sözleşmesi gibi, gerçekte bağışlamasına karşın ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ GEREKÇE : Açılan dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ve tazminat istemine ilişkindir. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir....
Dosya kapsamına göre; dava konusu taşınmaz tapuda davalı tarafından bizzat önceki malikinden edinilmiştir, dolayısıyla muris hiç bir zaman çekişme konusu olan ve davalı adına kayıtlı taşınmazın tapuda maliki olmamıştır. Davacının iddiası davalı adına kayıtlı taşınmazın bedelinin muris tarafından ödendiği olduğuna göre iddianın ispatlanması halinde doğrudan davalı adına tescil edilen taşınmazın parasının ödenmesi menkul bağışı niteliğindedir. Muris kendi adına kayıtlı olan bir taşınmazı gizli olarak bağışlamakla birlikte resmi işlemde satış, ölünceye kadar bakma akti vb bir sebeple temlik etmiş olsaydı olayda yukarıda ilkeleri belirtilen muris muvazaası hükümlerinin uygulanma imkânı olacaktı....
Muris muvazaasına ilişkin açılan tapu iptal ve tescil davalarının herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabileceği gerek Yargıtay ve gerekse doktrince kabul edilen yerleşik içtihatlardandır (özellikle davanın dayanağı olan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda 01/04/1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile hak düşürücü ve zamanaşımı süresi öngörülmediğinden). Ancak hemen belirtmek gerekir ki; muris muvazaası, sahtecilik, vekaletin kötüye kullanılması iddiasına dayalı davaların, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği tartışmasız olmasına rağmen, bu haller kadastro tespitinden önce ise ve on yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise buna ilişkin itiraz ve davalar dahi dinlenemez. 6....
Zira dosya konusu iddia ve talep; muris anne T6'ın 10.04.2001 tarihli satışının muris muvazaası hukuksal nedeniyle gerçek bir satış olup olmadığından, muris anne T6'ın mirastan mal kaçırma amacıyla hareket edip etmediğinden ve bu kapsamda tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tescil edilip edilmeyeceğinden ibarettir. 1986 tarihindeki satış bedelinin baba Yüksel tarafından ödendiği yönündeki düşünce ise muris anne T6'ın taşınmazı devir amacından tamamen bağımsız olarak; baba Yüksel'in 1986 yılında oğlu lehine bir kazandırma yapıp yapmadığı, bu kazandırmanın terekeye iade edilip edilmeyeceği ve baba Yüksel'in terekesine ilişkin mirasta denkleştirme kurumunun konusu olup olmayacağına ilişkindir. Bu kapsamda Yerel Mahkeme'nin muris muvazaası davasının kabulüne ilişkin açıkladığı gerekçe hatalı hukuki nitelendirme içermektedir....
Asliye Hukuk Mahkemeleri’nce ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar Bölge Adliye Mahkemeleri’nin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı Bölge Adliye Mahkemesi’nin yargı çevresinde kalan Mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanun'un 36/3. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan Adlî Yargı İlk Derece Hukuk Mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, muris muvazaası nedeniyle tazminat ve ecrimisil istemine ilişkindir. Bursa 11....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Asıl dava, muris muvazaasına dayalı olarak açılan davacıların miras hissesi oranında tapu iptali ve tescil; birleşen 2020/71 Esas sayılı dosyada açılan dava, muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı olarak açılan davacıların miras hissesi oranında tapu iptali ve tescil, terditli olarak, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal sebebine dayalı muris adına tescil, terditli olarak alacak; birleşen 2020/70 esas sayılı dosyada açılan dava, muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı olarak açılan davacıların miras hissesi oranında tapu iptali ve tescil; birleşen 2020/72 esas sayılı dosyada açılan dava, muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı olarak açılan davacıların miras hissesi oranında tapu iptali ve tescil talepli dava olup; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde "açılan davanın ve birleşen davalarının kabulü ile, davaya ve birleşen davaya konu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile muris T9 mirasçılarının miras payı oranında...