Buna göre uyuşmazlığın, tapulu taşınmazın geçerli olmayan harici satış sözleşmesine dayalı TBK 77 madde uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacak davasından kaynaklandığı, YARGITAY BÜYÜK GENEL KURULUNun Yargıtay daireleri arasındaki işbölümüne ilişkin 09 / 02 / 2012 tarih ve 2012 / 1 Sayılı Kararı, 12/02/2016 tarih ve 2016/1 sayılı kararı ve benzeri kararları ile Yargıtay ÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİnin İhtisas Alanı: Borçlar-Ticaret Hukuku ve Temel Görevi : Sebepsiz Zenginleşme / Kusursuz Sorumluluk / Kira Tespiti olarak belirlenmiş ve sözkonusu işbölümüne göre Yargıtay 3.HD.nin 2020/3476E-2020/7133K, 2020/2161- 2020/3496, 2019/3688- 2020/903, 2019/5630- 10470, 2018/3854- 2019/10458, 2019/3688- 2020903, 2017/9774- 2019/983, 2018/2152- 13301, 2016/10096- 2018/4370, 2016/14324- 2018/2929 karar sayılı kararları ve benzer mahiyetteki kararlarında " Dava; davalılara (satıcı) ait tapulu taşınmazın, davacıya (alıcı) satışı için haricen imzalanan sözleşme nedeniyle ödenilen bedelin,...
Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesat aidiyeti davası açılamayacağı, iyileştirici nitelikteki giderlerden paya düşenden fazlasını ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanununun 61 ve devam eden maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği kuşkusuzdur. Eda davası açma hakkının bulunduğu hallerde bu davaya öncü olacak bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğundan söz edilemez. Hemen belirtmek gerekir ki hukuki yarar dava koşuludur. Somut olaya gelince; mahallinde yapılan keşif sonucunda, dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporlarına göre; aidiyetinin tespiti istenen ve Mahkemece kabulüne karar verilen, 8 metre tel çit, bir adet demir bahçe kapısı taşınmazın bütünleyici parçası, dolayısıyla muhdesat niteliğinde değildir....
Paydaş olmayan muhdesat sahibi veya mirasçıları ancak zenginleşme hükümlerine dayanarak tazminat yahut alacak davası açabilir. Somut olaya gelince, davaya konu 136/1 parsel sayılı taşınmazın paydaşları olan davacı ve davalılar arasında görülen ortaklığın giderilmesi davasında, taşınmazda payı olmayan muhdesat sahipleri ... ve ... harç yatırarak müdahale talep ettikleri, mahkemece müdahilliklerine karar verilerek muhdesat bedelinin kendilerine ödenmesi doğru değildir. Hemen belirtilmelidir ki ortaklığın giderilmesi davasında paydaşlar arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisinin sona erdirilmesi ve ferdi mülkiyete geçilmesi amaçlanmaktadır. Yalnızca muhdesat üzerinde bazı paydaşların hak iddia etmeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanununun 165. maddesi uyarınca uygun süre verilmelidir. Paydaş olmayıp, yalnızca muhdesat sahibi olanların sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dava açmları ve muhdesat bedelini talep etmeleri mümkündür....
Dava; muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 684/1. maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. 718. maddeye göre de, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Diğer yandan, aynı kanunun “Beyanlar” başlıklı 1012/2, 3. maddesine göre ise, taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır. Tapu Sicili Tüzüğü'nün 60. maddesine göre de, kütüğün beyanlar sütununa, mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar tarih ve yevmiye numarası belirtilerek yazılır....
Öğretide ve Yargıtayın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; muhdesata yapılan her katkı, muhdesatın aidiyeti sonucunu doğurmayacaktır. Muhdesatın yapımına katkı sağlanması bu işleri yapan kişiye ait olması sonucunu doğurmayacağı gibi koşullarının varlığı halinde bu katkıdan paylarına düşen kısmını TBK'nın 77 ve onu izleyen maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile diğer maliklerinden isteyebileceği kuşkusuzdur....
Alacak hakkının kaynağının tespiti neticesinde belirtilen sebeplerden birinden kaynaklı olarak ortaya çıkan alacak hakkı için kanunlarda özel bir zamanaşımı süresi alacakla ilgili on yıllık genel zamanaşımı süresi uygulama alanı bulur. 6. Nitekim 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinde haksız fiil, aynı Kanun'un 82 nci maddesinde ise sebepsiz zenginleşmeden ... alacak/tazminat talepleri bakımından zamanaşımına ilişkin farklı düzenlemeler mevcuttur. Yine 818 sayılı Kanun'un haksız fiil bakımından 60 ncı maddesi, sebepsiz zenginleşme bakımından ise 66 ncı maddesinde özel zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. 7. Sözleşmeden ... alacaklar bakımında da sözleşmenin türüne göre kanunlarda özel bir zamanaşımı süresinin öngörülmemesi hâlinde 818 sayılı Kanun'un 125 inci (6098 sayılı Kanun'un 146 ncı) maddesi kapsamında on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır....
Hukuk Dairesinin 2014/14176 Esas - 2015/23312 Karar) Kabule göre de, kural olarak taşınmaz üzerindeki muhdesatın tespiti davalarında husumetin muhdesatın bulunduğu taşınmaz maliki ya da maliklerine yöneltilmesi zorunludur. Muhdesatın tespiti davalarında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul ederek uyuşmazlık çıkarmayanlar dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan diğer tüm tapu kayıt maliklerinin veya mirasçılarının davada taraf olmaları zorunludur. Yukarıda açıklandığı üzere dava açılırken taraf teşkili sağlanmamış ise de; davanın mahiyeti gereği ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiasını açıkça kabul edenler dışında kalan tapu kayıt malikleri arasında "zorunlu dava arkadaşlığı"nın (6100 s....
Açıklanan bu ilke ve esaslara göre kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Arz malikinden başkası bir şey meydana getirmişse iyileştirici nitelikteki faydalı ve zorunlu masrafların sebepsiz zenginleşme kurallarına göre eda niteliğindeki alacak davası ile talebi mümkündür. Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olması gerekir. 02/02/1991 tarihli 1990/1 E - 1991/1 K sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararında vurgulandığı üzere; iade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanı tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın mal varlığının diğer tarafın mal varlığı aleyhine çoğalması gerekir....
Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteği, muhdesatı meydana getirenin tespiti isteğini de kapsadığı kabul edilmelidir. Bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteğinin kabulüne, karar verilmesi gerekir. Taşınmaz üzerine daha önce mevcut bir muhdesata yeni bölümler ilave edilmesi, muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhtesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işlerdir. Bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini artıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir....
Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesat aidiyeti davası açılamayacağı, iyileştirici nitelikteki giderlerden paya düşenden fazlasını ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanunu hükümlerine göre sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği kuşkusuzdur. Somut olayda, davacı vekili, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan direklerden oluşan elektrik tesisatının davacı adına tespitini istemiş ve Mahkemece muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiği kabul edilmiş ise de bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, az yukarıda yapılan açıklamalar ışığında elektrik tesisatının taşınmazın bütünleyici parçası niteliğinde olmayıp her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşya niteliğinde olduğu başka bir deyişle teferruat olup muhdesat niteliğinde olmadığı açıktır....