Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu ilke gereğince kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ancak çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince,muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tesbiti talebinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığını kabul etmek gerekmektedir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, davanın açıldığı tarihte davacının hukuki yararının olması ve iddianın kanıtlanması halinde muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilecek kararın icra ve infaz kabiliyeti yoktur. Bu nedenle uygulama alanı sınırlıdır. Tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması gerekir. ( 6100 sayılı HMK106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde eda davasının açılmasında hukuki yararın olmadığı kabul edilmektedir....

Temyize konu olan bu davada, taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davası bulunmadığı gibi taşınmaz ve muhdesatın kamulaştırmaya konu olduğuna dair herhangi bir iddia, savunma, bilgi ve belge de bulunmadığı dikkate alındığında, davacının muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı, bir başka deyişle dava şartının gerçekleşmediği dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerle anlaşılmıştır. Davacı tarafın 651 ada ... parsel üzerindeki muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici .... maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/... maddeleri gereğince ......

    Mahkemece taraflar arasındaki ihtilafın muhdesatın tesbiti isteğine ilişkin olduğundan hareketle taraf delilleri değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm verilmiş ise de davanın nitelendirilmesinde hataya düşülmüştür. Davacı vekilinin dava dilekçesindeki açıklamalarına göre, kesinleşen ortaklığın giderilmesi davası sonrası açılan bu davanın muhdesatın tespiti niteliğinde olmadığı,muhdesat bedeli sebebiyle davalıların hisselerine düşen miktarın fazla kısmı bakımından sebepsiz zenginleştikleri iddiasına dayalı olarak eda nitelikli alacak davası açıldığının kabulü gerekir. Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir tarafın mal varlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhine çoğalması gerekir. İade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu muhdesatın yapıldığı anda ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği ileri sürülmez....

      Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Somut olayda; dosyanın içeriğine, toplanan delillere ve tanık beyanlarına göre dava konusu binanın davacı tarafından meydana getirildiği sabit olmuştur. Mahkemece tribleks binanın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın aidiyetine karar verilmesi doğru değilse de, bu husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır....

        Mahkemece, “Toplanan delillere göre, davaya konu muhdesatın, davacı ...'in eşi Kazım Metin tarafından yapıldığı, davacı ... tarafından yapılmadığı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Dava, muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir. Mahkemece her ne kadar yazılı gerekçe ile, davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu gerekçesine katılma imkanı bulunmamaktadır. Muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin davalarda; Mahkemece araştırılması gereken husus muhdesatın kim tarafından, hangi gelirlerle, kimin adına ve hesabına yaptırıldığıdır. Her ne kadar yargılama sırasında dinlenilen davacı taraf tanıkları ve mahalli bilirkişilerce davaya konu binanın muris ....m tarafından yapıldığı beyan edilmiş ise de, dosya arasında bulunan ...'e ait veraset belgesinin incelenmesinden, muris...ın ve yargılama sırasında vefat eden davacı ...'nın ölümü ile,...nın mirasçıları olan ..., ... ve ...'...

          Bu ilke gereğince kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ancak çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince,muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tesbiti talebinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığını kabul etmek gerekmektedir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, davanın açıldığı tarihte davacının hukuki yararının olması ve iddianın kanıtlanması halinde muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilecek kararın icra ve infaz kabiliyeti yoktur. Bu nedenle uygulama alanı sınırlıdır. Tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması gerekir. ( 6100 sayılı HMK106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde eda davasının açılmasında hukuki yararın olmadığı kabul edilmektedir....

          Davacı, çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan aidiyetinin tespitini istediği evin babası Şakir Özhan tarafından yapıldığını söyledikten sonra evin kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davacının murisi Şakir Özhan’ın dosya içerisine bulunan nüfus kayıt örneğinden davacı dışında başka mirasçılarının da olduğu anlaşılmaktadır. Terekeye dahil bir malın tamamının mirasçılardan bir ya da birkaçı tarafından kendi namına istenmesi halinde ise söz konusu malda müstakil bir hakkın varlığının öncelikle ispat edilmesi ve bu suretle aktif dava ehliyetinin belirlenmesi gerekir. Mahkemece, çekişmeli muhdesatın davacıya müstakilen ne şekilde intikal ettiği (taksim, hibe, satış vs..) hususunda davacıdan izahat alınmaması ve buna yönelik olarak ispat hakkı tanınmaması hatalı olmuştur. Öte yandan; muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında, muhdesatın davacıya aidiyetini açıkça kabul edenler dışında kalan ve taşınmazda paydaş olan tüm maliklerin taraf olmaları zorunludur....

          Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/291 Esas sayılı dosyasıyla muhdesatın aidiyetinin tespiti istemiyle dava açıldığı anlaşılmakta ise de davanın sonuçlanıp sonuçlanmadığı bilinmemektedir. Bu durumda mahkemece, muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin davanın bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken anılan davanın sonuçlanması beklenilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ...'nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 26.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 16/12/2021 gün ve 2021/548- 590 E ve K sayılı kararı ile, açılan davanın kabulüne, 14.769,00 TL kamulaştırma bedeline hükmedilmesine, muhdesatın davacı belediyeye aidiyetinin tespitine karar verildiği, gerekçeli karar taraflara tebliğ edilerek süresi içinde davacı tarafça istinaf yoluna başvuru dilekçesi sunulduğu görülmüştür. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı idare vekilinin istinaf dilekçesi ile özetle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talep edilmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, 4650 SK ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi uyarınca zemini imar yolu niteliğindeki taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın kamulaştırma bedeli ile aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir....

            Değişik bir anlatımla, kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalarda, Kadastro Kanununun 19/2 maddesine dayanılarak muhdesatın kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi istenemez. Bu itibarla, muhdesatın aidiyetinin tespiti ile yetinilmesi gerekirken tapunun beyanlar hanesine de yazılmasına karar verilmesi doğru değildir. Ancak, bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir....

              UYAP Entegrasyonu