Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir....
Karşı davada ise davacılar, sebepsiz zenginleşme kapsamında yapılan faydalı masrafların ve muhdesat bedellerinin kendilerine ödenmesini istemişlerdir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve kal; karşı dava ise sebepsiz zenginleşme kapsamında muhdesat bedellerinin ve faydalı masrafların tahsili istemine ilişkindir ....
Mahkemece hükme esas alınan 20.10.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda muhdesat oranlaması yapılmış ise de; dairemizin bozma ilamında yapılması gereken muhdesat oranlamasının hangi yöntemle hesaplanacağı belirtilmesine rağmen; bilirkişiler tarafından oranlamanın muhdesat sahibi olmayan taraflara da muhdesattan pay verilecek şekilde hesaplandığı anlaşılmakla, söz konusu raporun bozma ilamındaki belirtilen ilkelere uygun olup olmadığı denetlenmeden hükme esas alınması doğru görülmemiştir. Mahkemece, uzman bilirkişilerden yukarıda açıklanan yönteme uygun şekilde muhdesat oranlaması yapılması istenerek açık, denetime uygun rapor alınması, satıştan elde edilecek gelirin bu oranlara göre paylaştırılması ve bu hususun açıkça hükümde gösterilmesi ve satış bedelinin tarafların ortak murisi ... ait mirasçılık belgesine göre dağıtılması gerekir....
Somut olayda, davalı T5 vekili 13.03.2020 tarihli dilekçesinde ve duruşma sırasında taşınmaz üzerindeki evlerden yeni olanın müvekkili tarafından yapıldığını belirterek muhdesat iddiasında bulunmuş, ancak bu hususta bütün paydaşlar ittifak etmemişlerdir. Mahkemece, 12.10.2020 tarihli celse 1 nolu ara kararıyla muhdesat iddiasında bulunan davalı vekiline muhdesatın aidiyeti davası açması için gelecek celseye kadarn süre verilmesine , duruşma tutanağının davalı vekiline tebliğine, duruşmanın 16.11.2020 tarihine bırakılmasına karar verilmiş, duruşma tutunağı davalı vekiline 18.10.2020 tarihinde tebliğ olunmuş, ancak davalı tarafça takip eden celseye kadar muhdesat ile ilgili bir dava açılmamıştır....
ek rapor alınması, satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesinde de bu oranlar esas alınarak muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılmasna yönelik karar verilmesi gerekirken davalı ... in muhdesat iddiası dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu parsel yönünden bozulması gerekmiştir....
Bu durumda yukarıda açıklandığı şekilde muhdesat ve arza isabet eden oranların bilirkişi raporunda belirlenmesi ve satış sonunda satış bedelinin bölüştürülmesinde muhdesata isabet eden kısım yönünden muhdesat sahibi paydaşlar lehine oran kurulması, geri kalan kısmın ise payları oranında paydaşlara dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde muhdesat oranı kurulmadan taşınmazın satışına karar verilmesi doğru olmadığı gibi; Öte yandan taşınmazın satış bedeli üzerinden alınmasına karar verilen binde 11,38 oranındaki harcın paydaşlardan hangi oranda alınacağının hüküm sonucunda gösterilmemesi de isabetli görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir....
Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır. Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. 6100 sayılı HMK'nın "Hükmün kapsamı" başlıklı 297/2. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Anılan yasa maddesine göre, hükmün infaza elverişli olarak kurulması gerekir....
Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır. Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Olayımıza gelince; Dava konusu olan ve satışına karar verilen ... ve ... parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki muhdesatlar konusunda yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde oran kurmak suretiyle satış bedelinin dağıtımına karar vermek gerekirken, yazılı şekilde bu taşınmazlar üzerinde bulunan bir katlı kargir ev, ahır, samanlık ve kilerin değerlerinin anılan parsellerdeki yapıları yapan muhdesat sahiplerine verildikten sonra kalan satış parasının tapu ve mirasçılık belgesindeki oranlar dahilinde taraflara verilmesi şeklinde hüküm kurulması doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır....
Gerçekten, gerek 766 sayılı Tapulama Kanununun 40. ve gerekse 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19. maddeleri uyarınca konulan bu gibi muhdesat şerhleri, muhdesat sahibinin kişisel hakkına aleniyet kazandırmak ve bu hakla üçüncü kişiye karşı ileri sürebilme olanağı dışında hiçbir hak bahşetmez. Muhdesat hakkı sahibi, kişisel hakkına dayanarak Medeni Kanunun 724. maddesince koşulları varsa taşınmazı adına tescil ettirmediği sürece taşınmazın maliki olan kimse onun elatmasının önlenmesini ve yıkımı isteyebileceği gibi muhdesat şerhinin kaldırılmasını da talep edebilir. Bütün bu açıklamalar karşısında; mahkemenin davacının kişisel hakkına ayni güç tanıyarak mülkiyet hakkı sahibi davalı hakkındaki davayı kabul etmesi yanlıştır. Ancak somut uyuşmazlıkta; davalı 1979 yılındaki tescil işleminden sonra (C) harfi nizalı yeri noterde düzenlenen 13.8.1981 ve 26.8.1981 tarihli sözleşmelerle davacının eşi Nursel'e devir ve temlik etmiş, bir bakıma davacıya intifa hakkı sağlamıştır....