WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bölge Müdürlüğü'nce kamulaştırma sürecinde tutulan kayıt ve belgelerde de açıkça gözüktüğünü, davacıya ait olan zeytin ağaçları, su kuyusu ve çit bedeli olarak belirlenen kamulaştırma bedeli davacı T1 'a değil; hisseleri oranında tüm hissedarlara (muris Yusuf Karaşal mirasçılarından ölmüş olanların yasal mirasçılarına) ödendiğini, davacı kendi taşınmazına ait muhdesatın kamulaştırılmasından dolayı davalılar haksız olarak zenginleştiğini bu nedenlerle davacının hak etmiş olduğu bedellerin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalılardan tahsil edilmesi için iş bu davayı açtıklarını, sonuç olarak davacının "Muğla ili, Seydikemer İlçesi, Uğurlu Mahallesi, 115 ada 26 parsel'de" hissesi üzerinde bulunan muhdesatın kamulaştırılmasıyla sadece davacıya ödenmesi gereken ancak davalılara idare tarafından ödenen bedelin şimdilik 1.000,00TL tutarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini...

İddiada ileri sürülen maddi olgulara ve hukuki nitelendirmeye göre, kural olarak bu tür muhdesatın tespiti davaları, paylı mülkiyet ya da elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazlarda, tapu paydaşları arasında hukuki yararın bulunması durumunda görülen bir davadır. Malik olmayan davacıların, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunması mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yararları bulunmamaktadır. O halde; hukuki yarar yokluğu nedeniyle muhdesatın tespiti davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir....

    Katını davacının yaptırdığı, davalılardan T3 ortaklığın giderilmesi davası ikame etmiş olduğundan ve pek doğal ki tüm masrafları davacı tarafından karşılanarak inşa edilen muhtesatın az veya çok bir değerinin bulunacağı, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda taşınmazın üzerinde bulunan muhtesatla birlikte satılması halinde bu nitelikteki muhtesat nedeniyle satış bedelinin az veya çok artacağı, muhtesata değer verilmemesi halinde taşınmazın satışından pay alacak olan diğer paydaşların müvekkil tarafından yaptırılmış muhtesat nedeniyle meydana gelecek değer artışından haksız şekilde yararlanacakları gözetildiğinde muhtesat aidiyetinin tespiti davası açmada hukuki yararları bulunduğunu, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, ortaklığın giderilmesi davası yargılaması veya kamulaştırma işlemi sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerine karşı açılan bir gayrimenkul...

    Taşınmaz üzerine daha önce mevcut bir muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhtesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işlerdir. Bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini artıran faydalı giderlerdendir. İyileştirici nitelikteki giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını TBK'nin 77 ve onu izleyen maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği kuşkusuzdur....

      Mahkemece; dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunun 66. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak açılmış olan davalarda 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi ön görüldüğü, dava tarihi itibariyle bu sürenin geçirildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili talebine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre zamanaşımı süresi için kanunda 1 ve 10 yıllık süreler öngörülmüştür. Ancak bu sürenin işleyebilmesi için davacı tarafın verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrenmiş olması gerekir. Bu durumda zamanaşımı, davacının dava açmaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Alacak K A R A R Mahkeme tarafından yapılan nitelendirmeden de anlaşıldığı üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık, muhdesat bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak davalıdan tahsili isteğine ilişkin olup, davada muhdesatın tespitine yönelik bir talep bulunmadığına göre, Yargıtay Kanunu 14. maddesi uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 19.01.2015 tarih 2015/8 sayılı Kararı ile hazırlanıp, 22.01.2015 tarihli ve 29244 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (3.)...

          Davalı ... vekili, taşınmaz üzerindeki muhdesatın miras bırakan Hasan tarafından yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı ..., davacının davasında haklı olduğunu ve dava konusu taşınmazın davacı tarafından yapıldığını belirtmiştir. Mahkemece, “... dava konusu muhdesatın üzerinde bulunduğu 349 ada 9 parsel sayılı taşınmazda tarafların paydaş oldukları, taşınmazın kargir ev ve arsa niteliği ile tapuya kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu muhdesatın kadastro tespiti gününden önce meydana getirildiği ve kadastro tespitinin kesinleşmesi ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu..” gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

            Hukuk Dairesince; asıl davanın, muhdesatın aidiyetinin tespiti olarak nitelenip reddedilmesinin hatalı olduğu, talebin ıslahla sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak olarak belirlendiği, bu kapsamda dosya esasının incelenip karar verilmesi gerektiği; karşı davada ise, taşınmazda bulunan davaya konu bölümler dışındaki bölümlerin kimin kullanımında olduğunun duraksamasız olarak tespiti ile, kat irtifakı ya da mülkiyeti kurulu bulunmayan, paylı mülkiyete tabi taşınmazda oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuş, davalı-karşı davacı ... ve ... vekilinin karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bozma akabinde yapılan yargılamada asıl davanın kabulüne (43.861 TL alacak); karşı davada ise davalı- karşı davacılar ... ve ... tarafından açılan ecrimisil davasının reddine, davalı-karşı davacı ... tarafından açılan ecrimisil davasının feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir....

              Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan ve yüklenicinin üçüncü kişilere sattığı bağımsız bölümlerin tapu devrinin yapılmaması nedeniyle arsa sahiplerinden olan hak ve alacaklarının üçüncü kişilere temlikine dayalı alacak istemine ilişkin olup, mahkemece talebin sebepsiz zengileşme hükümlerine dayandığı ve bir yıllık zamanaşımı süresinden sonra açıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında daha önce Mustafakemalpaşa Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1996/257 esas sayılı dosyasında yargılama yapılmış olup, bu yargılama sonucunda yüklenici ile arsa sahipleri arasında sözlü bir sözleşmenin bulunduğu, 08.11.1991 tarihli vekaletnamenin de bu sözleşmenin yerine getirilmesini sağlamak için verildiği ancak, yüklenicinin edimlerini yerine getirmeden işi bıraktığından davacıların yükleniciden satın aldıkları bağımsız bölümler henüz hakedilmediğinden davacıların taşınmaza vaki müdahalelerinin menine karar verildiği anlaşılmaktadır....

                Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1-h, 115). Taşınmaz üzerine daha önce mevcut bir muhdesata yeni bölümler ilave edilmesi, muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhdesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işlerdir. Bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini artıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir. İyileştirici nitelikteki giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını TBK'nin 77 ve onu izleyen maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği kuşkusuzdur....

                  UYAP Entegrasyonu