Eldeki davada, prim borçlarının ödenmesinin mirasın reddi kararının iptali sonucunu doğurmadığı, bu halde, davanın konusuz kalmadığı belirgindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 617. maddesinin ilk fıkrasının “Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.” hükmü gereği, ret tarihinden itibaren 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde reddin iptali için dava açılması gerekir....
tan intikal eden mirası reddettiğini bildiren dilekçesini mahkemeye vermiş, 22.09.2021 tarihli celsede ise "mirasın reddinden vazgeçtim" beyanınında bulunması ile bu celsede mirasın reddine ilişkin talebin reddine karar vermiştir. Talebin reddine ilişkin kararın mirasçı Muzaffer tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince kararın kaldırıldığı, kaldırma kararı sonrası dava konusu iptali istenen Ardahan Sulh Hukuk Mahkemesi 16.02.2022 tarih ve 2022/1 Esas, 2022/105 Karar sayılı kararı ile ...'un mirasbırakan ...'tan intikal eden mirası reddettiğinin tespiti ile özel kütüğe tesciline karar verilmiştir....
Sayılı kararının kaldırılmasına, böylece açılan davanın kabulü ve TMK 610.maddesi uyarınca davalıların mirası ret hakkından mahrum olduklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, murisin alacaklısı tarafından açılan mirasın reddinin iptali istemine ilişkindir. Mirasın reddinin iptali davası, mirasbırakanın alacaklılarının, mirası reddeden mirasçıların buna haklarının olmadığının tespiti için açtığı davadır. Mirasın reddinin iptaline karar verilmesi için; reddeden mirasçıların terekeden bir kısım malı kendilerine mal edindiklerinin, olağan yönetimi aşan işlerin yapıldığının, terekenin açık veya zımnen kabul edildiğinin vs. (Türk Medeni Kanunu 610/2. maddedeki hususların) kanıtlanması gerekir. Ayrıca, mirasçıların tamamının mirası reddetmiş olması gerekir. Bir mirasçı dahi mirası kabul ederse, reddin iptali istenemez....
Türk Medeni Kanunu, “hakiki redde” süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu “hükmi reddin” sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması, ya da dava yolu öngörmemiştir. Öyle ki; reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip, mirasın açılması ile kendiliğinden mirasçılara intikal edeceği (TMK.m.599)yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Eğer mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla, ya da Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş ise, zaten yapılabilecek bir işlem kalmamıştır. Mirası hükmen red etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebileceği gibi, bunu def’i yolu ile de ileri sürebilir. ./.... Somut olayda, davalı def’i yolunu tercih etmiştir. Açılan bu davada mirasbırakanın ödemeden aciz olduğunu dile getirmiştir. İşte bu halde mirasın reddedilmiş olduğunun kabulü gerekir....
Bu nedenlerle mirası reddeden (TMK m. 605/1) mirascı veya mirasçılar varsa düzenlenecek mirasçılık belgesinde mirasçılık sıfatına sahip olan kişi veya kişiler ile miras paylarının gösterilmesi ve mirası ret durumuna işaret edilmekle yetinilmemesi; mirası ret nedeniyle mirasçılık sıfatını kaybedenlerin ve bunların payının akibetinin, kime kalacağının da gösterilmesi gerekir. Bu bakımdan verilen mirasçılık belgesinde yasal mirasçılar ile bunların miras paylarının gösterilmesi yerinde ise de "mirası reddin hukuki sonuçlarının terekenin paylaştırılmasında gözetileceğine" şeklindeki kabul hatalı olmuştur. Yasal mirasçılar muris ...'ın mirasçıları mirası reddettiklerine göre Türk Kanunu Medenisinin 551/1 maddesindeki “...vefat edenin mirasçılarından birisi mirası reddederse bunun hissesi murisin vefatında hayatta değil imiş gibi diğer mirasçılara intikal eder..." hükmü uyarınca, mirası reddedenlerin miras paylarının diğer mirasçılara intikal şeklinin kararda gösterilmesi gerekir....
Hüküm, davacı tarafından mirası kabul etmek istediği, davadan vazgeçtiği belirtilerek temyiz edilmiştir. Yasal koşulların gerçekleşmesi halinde mirasçılar Türk Medeni Kanununun 605/1 maddesine dayalı dava açabilecekleri gibi, Türk Medeni Kanununun 605/2 maddesine dayalı dava da açabilirler. Gerçek ret, mirasçıların sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanı ile yapılır. (TMK m. 609) Yasal mirasçıların murisin ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde mirası reddetmeleri gerekir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir. Böyle bir davada sulh hukuk mahkemesi hakiminin görevi reddin süresinde olup olmadığı ve ret edenin mirasçılık sıfatı bulunup bulunmadığını incelemek, süre koşulu ile mirasçılık sıfatının gerçekleşmesi halinde ise, Türk Medeni Kanununun 609. maddesi uyarınca ret beyanını tespit ve tescil etmekten ibarettir....
Hüküm, davacı tarafından mirası kabul etmek istediği, davadan vazgeçtiği belirtilerek temyiz edilmiştir. Yasal koşulların gerçekleşmesi halinde mirasçılar Türk Medeni Kanununun 605/1 maddesine dayalı dava açabilecekleri gibi, Türk Medeni Kanununun 605/2 maddesine dayalı dava da açabilirler. Gerçek ret, mirasçıların sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanı ile yapılır. (TMK m. 609) Yasal mirasçıların murisin ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde mirası reddetmeleri gerekir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir. Böyle bir davada sulh hukuk mahkemesi hakiminin görevi reddin süresinde olup olmadığı ve ret edenin mirasçılık sıfatı bulunup bulunmadığını incelemek, süre koşulu ile mirasçılık sıfatının gerçekleşmesi halinde ise, Türk Medeni Kanununun 609. maddesi uyarınca ret beyanını tespit ve tescil etmekten ibarettir....
Altı aylık sürenin başlangıcı, red beyanının mahkemeye sunulduğu tarih olduğunu, oysa ki gerekçeli kararda, "06.03.2017 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafça reddin kötü niyetle yapıldığı iddiasıyla 04.07.2017 tarihinde reddin iptaline yönelik süresinde dava açıldığı anlaşılmıştır. " ifadesiyle, altı aylık sürenin başlangıcı olarak kararın kesinleşme tarihinin esas alındığını, Müvekkilinin mirasın reddi talebinin tescil edildiği, Dörtyol Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2017/133 sayılı kararında, "Davacı 14/12/2016 havale tarihli dilekçesinde murisi olan babası T5 26/11/2016 tarihinde evli ve çocuklu olarak vefat ettiğini, kendisinin murisin yasal mirasçısı olduğunu, muristen kalan mirası kayıtsız ve şartsız reddettiğini beyan ederek reddin tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir." denildiğini, Buna göre, müvekkilinin mirası red beyanının havale tarihinin 14.12.2016 olduğunu, işbu davanın açılabileceği son tarih ise 14.06.2017 olduğunu, davanın açılma tarihi 04.07.2017 olduğuna göre...
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/4- 1496 Esas - 2021/58 Karar) Somut olaya gelince; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının davasının (((dava mirası reddin iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalıdan alacaklı olduğunu, davalının miras bırakanı Fevzi Akcan'dan kalan mirasın reddini içeren Sakarya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14/06/2019 tarih ve 2019/926 Esas, 2019/626 Karar sayılı mirasın reddi kararının iptalini talep etmiştir. Bu dava TMK 617/1 maddesine göre açılan bir davadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 617. maddesinde" Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir....
Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse, alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler (TMK m. 617/1). Şu halde, kötüniyetle redden söz edilebilmesi için, reddeden mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yetmediğinin sabit olması gerekir (TMK m. 617). Onun için her şeyden önce davalı durumunda bulunan mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yeterli olup olmadığı hususunun etraflı şekilde araştırılıp tespit edilmesi zorunludur. İcra takibinin uzun süre devam etmesi, tek başına acze delalet etmez. Zira aczin ne suretle gerçekleşeceği İcra İflas Kanununda gösterilmiştir (İİK m. 105 ve 143). Somut olayda, davacı tarafından borçlu mirasçı hakkında “aciz vesikası” alınmamış olduğu sabittir....