İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI; Mahkemece yapılan değerlendirmede, borçlunun tasarrufun iptaline konu olan taşınmazı üçüncü kişiye satmakla meskeniyet iddiasından vazgeçmiş sayılacağı dolayısıyla meskeniyet şikayetinde bulunamayacağı, ( Yargıtay 12 Hukuk , 2008/17367 esas, 2008/21410 karar sayılı kararı, Yargıtay 12. Hukuk 2005/1234 esas, 2005/ 3437 karar, Yargıtay 12. Hukuk 2011/2422 esas, 2011/17379 karar sayılı kararları) Yargıtay içtihatları ile de kabul görmüş, bununla birlikte davacı borçlunun tasarrufun iptaline konu taşınmazın bir kısım hissesini satın almak suretiyle meskeniyet şikayetinde bulunulmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, taşınmaz bir kez satılmakla meskeniyet iddiasını ileri sürme hakkından vazgeçildiğinden bu işlemden sonra konulan yeni hacizler açısından da meskeniyet iddiasında bulunulamayacağından mahkemenin esas ve birleşen davaları yönünden davaların reddine karar vermiştir....
Bunun yanında mahkemece ödeme emrinin iptali talebinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de gerekçe kısmında sadece meskeniyet şikayeti yönünden değerlendirme yapıldığı, meskeniyet şikayetinin süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği yönündeki gerekçe ile her iki talebin de süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği görüldüğünden ödeme emrinin iptali talebinin süre aşımı nedeniyle reddi kararı yönünden gerekçede hata edildiği açıktır. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda ödeme emrinin iptali talebinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, meskeniyet şikayetinin süre aşımından reddi gerekçesi doğrultusunda ödeme emrinin iptali talebinin süre aşımından reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan gerekçenin düzeltilerek yeniden hüküm kurulması gereklidir....
Açılan davada 817 ve 818 parsel sayılı taşınmazlar yönünden meskeniyet şikayetinde bulunulmuştur. Dairemizin 2019/2279 Esas, 2020/660 Karar sayılı kaldırma kararından sonra mahkemece 16/09/2020 tarihli duruşmada davacı vekiline hangi taşınmaz yönünden meskeniyet iddiasında bulunduğunu açıklamak üzere 2 hafta kesin süre verilmiş, davacı vekili 30/09/2020 tarihli dilekçe ile dava konusu taşınmazlardan 818 parsel sayılı taşınmazda davacının kendisinin ikamet etmesi sebebiyle meskeniyet şikayetinde bulunulduğunu, 817 parsel sayılı taşınmazda ise birlikte yaşadığı oğlunun nişanlı olması sebebiyle eşi ile birlikte oturacağı yer olduğundan meskeniyet şikayetinde bulunulduğunu bildirmiş, açık ve net olarak tercih hakkının hangi taşınmazdan yana kullanıldığına dair beyanda bulunulmamıştır. Ancak 30/09/2020 tarihli dilekçe içeriği dikkate alındığında davacı yanın tercih hakkını kendisinin ailesi ile birlikte ikamet ettiği 818 parsel sayılı taşınmaz yönünden kullandığının kabulü gerekmiştir....
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı T2 borçlu olmadığından davasının reddi gerektiğini, davacı T1 taşınmazını ipotek ettirerek kredi çektiğini ve borcun hala devam ettiğini, bu nedenle meskeniyet iddiasında bulunamayacağını, davacı Betül'ün diğer borçlu olduğu dosyalardan konulan hacizler nedeniyle meskeniyet iddiasında bulunmamasının bu dosyadaki meskeniyet iddiasının iyi niyetli olmadığını gösterdiğini, dava konusu konut boş olup oturulmadığından meskeniyet iddiasında bulunulamayacağını, dava açılmasına neden olmayan davalının yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiğini, takip dosyasında tespit edilen değere yapılan itiraz sonucu açılan davada taşınmazın değerinin 521.539,20 TL olarak belirlendiğini, bu nedenle bu dosyada taşınmazın 650.000,00 TL'den aşağı satılamayacağına ilişkin kararın çelişkili olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir....
Bölge Adliye Mahkemesi kararında; meskeniyet şikayetinin, İİK'nın 16/1. maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreden sonra olduğu, borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiği için haciz safhası bulunmadığından ve meskeniyet şikayetine konu edilecek bir “haciz işlemi” de olmadığından, meskeniyet iddiasının dinlenmesinin mümkün olmadığı tespiti üzerine, İlk Derece Mahkemesi'nin ipoteğin zorunlu ipotek olmadığı ve şikayetçinin lehine ipotek kurulan bankaya kredi borcu olduğu gerekçesi ile meskeniyet şikayetinin reddi kararına ilişkin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi isabetsizdir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; meskeniyet iddiasında bulunan davacı T1 işbu meskeniyet iddiasına dair şikayetin hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra yapıldığını, davacı hakkında Bartın 1....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İncelenen tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin icra mahkemesine başvurusunda, , Büyükçekmece 2, İcra Dairesi 2019/1550 Talimat dosyasıyla 06.04.2021 tarihinde yapılan ihalenin feshine, karar verilmesini talep ettiği, mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf yoluna başvurduğu, borçlu hakkında haciz yoluyla baslatılan bir takibin olmadıgı, şikayete konu takibin ipotegin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip oldugu ve bu takip türünde meskeniyet sikayetine konu edilecek bir haciz işleminin bulunmadığı, davacının meskeniyet şikayetinde bulunma hakkı olmadığı gibi, meskeniyet iddiası ile açılan davada takibin durdurulmasına karar verilmediği için, ihale yapılmasına engel bir durumun bulunmadığı, ihale tarihi itibariyle meskeniyet şikayetinin derdest olduğu, davacının satış ilanının tebliği ile birlikte kıymet takdiri dahil tüm satışa hazırlık işlemlerinden haberdar...
Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Ancak, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir ( Yargıtay 12. HD'nin 02.07.2020 tarihli, 2019/10987 E, 2020/6214 K. sayılı içtihadı). Somut olayda, taşınmazın tapu kaydında Şekerbank A.Ş. lehine ipotek kaydının bulunduğu, mahkemece bankaya yazılan yazıya cevaben kredi son taksitinin 26.11.2011 tarihinde yatırıldığının, ipoteğin fekkinin yapıldığının, borcun ödendiğinin belirtildiği, ipoteğin meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetine engel olmadığı görülmüştür. İİK'nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi gereğince; borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir....
GEREKÇE: Uyuşmazlık, İİK.nın 82/1- 12.maddesi kapsamında meskeniyet iddiasına dayalı haczin kaldırılması talebine ilişkindir. Meskeniyet şikayeti, İİK'nın 16/1 maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre, öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlar. Takipte davacı borçluya 103 davetiyesinin tebliğ edilmediği, davacının şikayet tarihinde muttali olduğunun kabul edildiği, daha evvel bir tarihte öğrendiğine dair delil bulunmadığından meskeniyet şikayetinin yasal süresinde yapıldığı anlaşılmıştır. Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır....
Somut olayda; borçlu hakkında alacaklı tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibine geçildiği için bu takip yolunda haciz safhası bulunmadığından ve meskeniyet şikayetine konu edilecek bir “haciz işlemi” de olmadığından" gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir....