Av. ... aralarındaki asıl davada menfi tespit - birleşen davada itirazın iptali davası hakkında ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08/10/2013 gün ve 2010/634 E. - 2013/407 K. sayılı hükmün süresi içinde davacı - birleşen dosyada davalı vekilince duruşmalı, davalı - birleşen dosyada davacı vekilince de duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu. -K A R A R- Birleşen her dava bağımsızlığını korur....
Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/900 esas sayılı dosyasının davalısı olduğu, uyuşmazlık konusun aynı genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve davanın kabulüne karar verildiği, verilen kararın henüz kesinleşmediği ve istinaf aşamasında olduğu, alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı anlaşılmakla; davanın hukuki yarar yokluğundan HMK madde 114/1,h gereğince usulden reddine" karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur....
Menfi tespit davasına konu itiraz ve def'ilerin açılan itirazın iptali davasında dile getirilmesi mümkün olduğu, bu durumda itirazın iptali davasından sonra aynı hususta menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmayıp, Yargıtay 19.HD'nin 2015/5790E 2015/14906K sayılı ilamında da belirtildiği gibi her iki davanın talep sonucu farklı olduğundan derdestlikten söz edilemez ise de itirazın iptali davası açıldıktan sonra menfi tespit davası açmakta davacının hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2017/188 Esas sayılı dosyasında verilen karar taraflar arasındaki uyuşmazlık için maddi anlamda kesin hüküm teşkil ettiğini bu nedenle itirazın iptali davası açılmasına gerek olmadan takibe devam edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de emsal kararda da belirtildiği üzere aynı alacak için menfi tespit davası açılmış olsa dahi itirazın iptali davası açmasında alacaklının hukuki yararı bulunduğu gibi menfi tespit davasının kısmen ya da tamamen reddedilmesinin alacaklıya duran takibe devam etme imkanı sağlamayacağından icra mahkemesince şikayetin reddine karar verilmesi yerinde olduğundan davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekir....
Yine itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü sürede açıldığı sabit olup itirazın iptali davasının asıl alacak yönünden kısmen kabulü yoluna gidilirken menfi tespit davasında icra takibi itiraz üzerine durduğundan davacısı ... yönünden hukuki yarar olmadığından menfi tespit davasının reddi yoluna gidilmiştir. İtirazın iptali davasında ...'ın itirazları haksız ve alacak likit olduğundan %20 icra inkar tazminatına hükmedilirken, menfi tespit davasında ...ın kötü niyeti olmadığı anlaşıldığından ayrıca ikinci bir tazminata hükmedilmemiştir. HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere; BİRLEŞEN ...17. AHM ...ESAS SAYILI DAVA 1-Birleşen ...17. Asliye Hukuk Mahkemesi ile açılan davacısı ...'nun davalısı ...'...
Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup,”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 15 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21- 198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı)....
Alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından, borçlunun itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir. Zira yapılan itiraz üzerine takip durmuşsa da, takibe itiraz sadece takip hukuku ile ilgili bir sonuç olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurmaz. Bu itibarla borçlu, itirazın iptali davası için alacaklıya tanınan bir yıl gibi uzun bir süreyi beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir....
Davacının açtığı menfi tespit açısından yapılan değerlendirmede ise; İtirazın iptali davasının genel hükümlere göre görülen bir dava olması sebebiyle borçlu takibe itirazında bildirdiği itiraz sebepleriyle bağlı olmadan bütün savunma sebeplerini itirazın iptali davasında ileri sürebilmek- tedir. Bu sebeple itirazın iptali davası açıldıktan sonra takip konusu borçla ilgili olarak borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira menfi tespit davasında ileri süre- bileceği borçla ilgili iddiasını itirazın iptali davasında savunma sebebi yapabilmekte ve savunmayla ilgili tüm delillerini gösterebilmektedir. (Yargıtay 19 HD'nin 2016/15783 E.- 2018/527 K. nolu 12.02.2018 tarihli, 2016/16979 E.- 2017/3718 K. nolu 11.05.2017 tarihli ve 2015/9828 E.- 2016/3214 K. nolu 26.02.2016 tarihli ilamları) Somut olaya gelindiğinde, davalı ...'ın dava konusu faturalarla ilgili olarak davacı borçlu aleyhine Büyükçekmece ... İcra Müdürlüğü'nün ... E....
Bu bakımdan arabuluculuk tutanağın iptali bakımından da davacının korunması gereken bir yararı bulunması gerekmektedir. Diğer taraftan yargı uygulamasında ticari dava niteliğindeki menfi tesbit davalarında farklı hükümler verilmesi nedeniyle uyuşmazlığın giderilmesi için yapılan başvuru neticesi Yargıtay 19 H.D. 'nin 04/06/2020 gün 2020/85 E. 2020/454 K. sayılı ilamı ile; "H.M.K’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir....
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir....