Söz konusu alacak kalemleri sözleşmenin karşı tarafça yerine getirileceği inancıyla resmi kurumlara yatırılmış giderler olup, güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarar, menfi zarar niteğindedir. Sözleşme iş sahibinin temerrüdü ve kusuru sebebiyle fesh edildiğinden davacı yüklenici BK'nın 108/II. maddesi hükmünce menfi zararlarının da ödetilmesini isteyebilir. Bu durumda davacının kanıtladığı menfi zarar kalemleri ile ilgili isteminin de kabulüne karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu bu talebin reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince davacıların temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 2547 Sayılı Yasanın 56/b maddesi gereğince davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 02.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, dava, İİK'nın 89.maddesine göre gönderilen 3.haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davası olup, 3.haciz ihbarnamesini alan 3.kişinin icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde menfi tespit davası açabileceği, davacının yerleşim yerinin ... olduğu ve ... mahkemelerinin davaya bakmakla yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. İİK'nın 89/3. maddeye göre 3. haciz bildirimini alan üçüncü kişi, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde 15 gün içinde menfi tespit davası açabilir. Görüldüğü gibi İİK'nın 89/3. maddesinde aynı yasanın 72/son maddesinden farklı olarak yetki düzenlemesi yapılmış ve bu tür davaların icra takibinin yapıldığı yer veya davayı açan üçüncü kişinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği hükme bağlanmıştır. Dosya kapsamından ve icra dosyasından davanın İİK'nın 89/3. maddesine dayalı menfi tespit davası olduğu anlaşılmaktadır....
Mahkemece, İİK 72/5. maddesi gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı verilmemiş veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borç alacaklıya ödenmiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edileceği gerekçesiyle davacının borçlu olmadığının tespiti ile ödeme yaptığı 4.860,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Dava, kambiyo senedine dayanan icra takibinde menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı keşideci, senedin sulama bedeli için teminat olarak verildiğini ve borcu ödediğini iddia etmiş olmasına göre ispat yükü davacıya aittir. Şu halde, mahkemece, ispat yükünün davalı tarafa yüklenmiş olması ve buna göre sonuca gidilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Mahkemece, menfi tespit davasında yetkili mahkemenin HMK.nun 6. maddesinde düzenlenen genel yetki kuralına göre davalının yerleşim yeri itibariyle Karaçoban ilçesinin bağlı olduğu Hınıs Mahkemesi'nin yetkili olduğu gerekçesiyle, yetkisizlik kararı verilmiştir. Dava, icra takibinden sonra açılan, menfi tespit davasına ilişkindir. İİK.nun 72/son maddesinde özel bir yetki kuralı öngörülmüş olup, menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı borçlu da, davalı alacaklıların, icra takibine başlamış oldukları Erzurum yetkili mahkemesinde seçimlik hakkını kullanarak işbu davayı açmıştır. Bu durumda mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir....
-YTL.nin kaçak su faturası düzenlediğini, müvekkilinin davalıya fatura bedeli taksitlendirme yoluyla ödediğini, müvekkilinin davalı aleyhinde Üsküdar 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan menfi tespit davası sonucunda mahkemenin 2001/1361 Esas, 2005/328 Karar sayılı ve 01.12.2005 tarihli ilamıyla müvekkilinin davalıya 12.117.376.135.-TL. borçlu olmadığına karar verildiğini ileri sürerek bu miktarın 12.000.00.-YTL.lik kısmının menfi tespit davasının açıldığı 07.12.2001 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı hakkında tahakkuk ettirilen kaçak su kullanımına ilişkin fatura bedelinin mevzuata uygun olarak belirlendiğini, davacının açtığı menfi tespit davası sonucunda verilen kararın temyiz edildiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacıdan davalının kaçak su kullanım bedeli olarak 18.559.00....
Somut olayda, davacı haciz bildirisinin 02.06.2006 tarihinde tebliğ edildiği tarihten itibaren 1 yıllık süre dolmadan 21.11.2006 tarihinde menfi tespit davasını açmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarihte davacı üçüncü kişinin takip borçlusuna (kamu borçlusuna) borcu bulunmadığı saptanmıştır. Mahkemece bu yönler gözetilerek menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (ONANMASINA), 13.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle; hakkında kesinleşen icra takibi olmaksızın yaşlılık aylığına haciz konulan davacının, menfi tespit isteminin, yaşlılık aylığına konan hacze ve yapılan kesintilerin istirdadı amacına yönelik olduğu anlaşılmakla, yaşlılık aylığına konan haczin kaldırılması ve kesintilerin iadesine karar verilmesiyle birlikte buna ilişkin menfi tespit istemininde kabul edildiğinin; gönderilen herhangibir ödeme emri olmayan 2006/10402 takip sayılı icra dosyasına karşı menfi tespit isteminde herhangibir hukuki yarar olmadığının belirgin olması ile temyiz nedenlerine göre, tüm temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıdan alınmasına, 30.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) Her ne kadar istinaf incelemesi için dosya Dairemize gönderilmiş ise de, inceleme konusu ilk derece mahkemesi kararına konu uyuşmazlık, hukuki niteliği itibariyle kıymetli evraka dayalı icra takibine karşı açılmış bir menfi tespit davasıdır. Davacının menfi tespit talebi herhangi bir temel ilişkiye dayanmamaktadır. Bononun sahte olarak doldurulduğu iddiasına dayalıdır. Dava, bu haliyle ticari dava niteliğinde menfi tespit davası olduğundan, Hakimler ve Savcılar Kurulunun 25.06.2020 gün ve 564-586 sayılı iş bölümü kararına göre istinaf talebini inceleme görevi İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16-44. Hukuk Dairesine ait olduğundan, dava dosyasının görevli daireye gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir. KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Dosyanın istinaf incelemesi bakımından görevli İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16....