Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Dolayısı ile mahkemece davacının ödemekle yükümlü olduğu ortak gider miktarı bulunup bulunmadığının araştırılarak, yapılan fazla ödeme bulunup bulunmadığının tespiti ile yetinilmesi gerekir. İcra müdürlüğünce yapılan dosya hesabının hatalı olması durumunda taraf vekillerinin icra hukuk mahkemesine itiraz hakları bulunmaktadır....
Ne var ki; kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. 6183 sayılı Kanun'un 72. maddesine koşut bir hüküm bulunmaması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda menfi tespit veya itiraz davası açamayacaktır. 6183 sayılı Kanun'da menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanun'un 30.3.2006 gün ve 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde “....Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibariyle amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorunda...” olduğuna ilişkin düzenleme ile üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden...
Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı). 6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir....
Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı). 6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir....
Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı). 6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir....
Mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda bilirkişiden rapor aldırılarak taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekilinin 09.09.2014 tarihli celsedeki menfi tesbit talebi haricindeki taleplerini atiye bıraktığına ilişkin beyanı gözetilerek, menfi tesbit isteminin kabulüne, 1.000 TL nafaka alacağı ile takip nedeniyle ödenecek olan nafaka bedellerinin istirdadı ve kötüniyet tazminatına ilişkin taleplerinin atiye terk edilmesine, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazları yerinde değildir. 6100 sayılı HMK'da davanın atiye bırakılması şeklinde bir kavrama yer verilmemiştir. Davanın atiye bırakılması ifadesinden anlaşılması gereken, 6100 sayılı HMK'nun 123. maddesinde düzenlenen davanın geri alınmasıdır....
Somut olayda, davacı haciz bildirisinin 02.06.2006 tarihinde tebliğ edildiği tarihten itibaren 1 yıllık süre dolmadan 21.11.2006 tarihinde menfi tespit davasını açmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarihte davacı üçüncü kişinin takip borçlusuna (kamu borçlusuna) borcu bulunmadığı saptanmıştır. Mahkemece bu yönler gözetilerek menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (ONANMASINA), 13.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
tarafından kanıtlanamadığı, hükme elverişli olduğu, bilirkişi raporunda 3.946,80 TL brüt ücret alacağı hesaplandığı, takibe konu 4.125 TL maaş alacağı talebinden 3.946,80TL tenzil edildiğinde 178,20 TL maaş alacağı yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, davacının takip tarihinden önce temerrüde düşürüldüğünü gösterir ihtarname yahut başkaca bir delil davalı tarafça dosyaya sunulmadığından davalının (kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti ve maaş alacağı yönünden) işlemiş faiz alacağının bulunmayacağı, bu nedenle davacının takibe konu toplam 19.977,37 TL işlemiş faiz alacağı yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, davanın kısmen kabulü ve kısmen reddine karar verildiği ve davalının kötüniyetinin ispatlanamadığı, davalı tarafından başlatılan icra takibinin haksız ve kötüniyetli olmadığı kanaatiyle davacı tarafın tazminat talebinin reddine karar verildiği, 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 3/2....
Esas sayılı dosyasından genel haciz yoluyla takip başlatıldığını, anılan dosyada 30.04.2019 tarihli üçüncü haciz ihbarnamesi gönderildiğini 13.05.2019 tarihinde muhtara tebliğ edildiğini, dava dışı borçlu şirketin nezdinde herhangi bir alacağı yahut malı bulunmadığından yasal süresi içerisinde takip konusu alacağın ticari olması ve tarafına da dava dışı şirket ortağı ve yetkilisi olması nedeniyle işbu menfi tespit davası açıldığını, tebligatın usulüne uygun yapılmamış olması nedeniyle diğer ihbarnamelerden haberi olmamakla birlikte üçüncü haciz ihbarnamesinden de yeni haberdar olmasına rağmen muhtara tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasa süresi içerisinde "borçlu şirketin nezdinde herhangi bir hak ve alacağı olmaması nedeniyle işbu menfi tespit davası açıldığını, dava dışı ......
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre İİK' nun 89. maddesi gereğince 15 günlük süre içinde davacı şirketin menfi tespit davası açmadığı, bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmeyen davacının zimmetinde borcun bulunduğu, süresi içinde açılmayan menfi tespit davasında takip alacaklısı davalının husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Davacı İİK' nun 89. maddesi uyarınca çıkartılan 3. haciz bildiriminden sonra menfi tespit davası açmıştır. İİK' nun 89. maddesi uyarınca açılacak menfi tespit davasının üçüncü haciz bildiriminin tebliğinden itibaren 15 gün içinde açılması ve dava açıldığının 20 gün içinde icra dairesine bildirilmesi gerekir. Menfi tespit davasının haciz ihbarnamesi gönderilen 3. kişi tarafından takip alacaklısı aleyhine açılması gerekir....