ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 22/10/2020 NUMARASI : 2018/601 ESAS - 2020/457 KARAR DAVA KONUSU : Menfi Tespit (Rehin Karşılığı Ödünç Verme İşinden Kaynaklanan) KARAR : İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi'nin, ihtisas mahkemelerinin berilenmesine ilişkin 25/11/2021 tarihli ve 1232 sayılı kararı ile Finans ile ilgili açılacak davalara bakacak mahkemeler nezdinde ihtisas mahkemelerinin belirlenmesi ile ilgili olarak; 1)13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden, 2)22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinden, 3)19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Tefecilik HÜKÜM : Zincirleme biçimde tefecilik suçundan mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/07/1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlendiği, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 241. maddesinde ise atılı suçun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,...” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Tefecilik HÜKÜM : Beraat Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü: TCK'nın 241. maddesinde tanımlanan tefecilik suçunun oluşabilmesi için kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin yeterli oluşu, ayrıca birden fazla kişiye sistemli olarak faiz karşılığı ödünç para verilmesinin suçun unsuru olarak aranmaması, kişiler arasında doğmuş bir alacak borç ilişkisine dayanmayan kazanç elde etme amaçlı ödünç para verme eylemlerinin tefecilik suçu kapsamında bulunması ve aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında günün ekonomik koşulları nazara alındığında yüksek sayılabilecek miktarda paranın karşılıksız verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, bu bağlamda, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, sanığın, tefecilik yapıp yapmadığı hususunda ayrıntılı ve gizli kolluk araştırması yaptırılması...
Mahkemece senedin tefecilik ilişkisi nedeniyle tanzim edildiği ve davalının bundan dolayı Ceza Mahkemesinde hüküm giydiğinden bahisle menfi tespit ve istirdata karar verildiği görülmekte ise de dava konusu senedin taraflar arasında ödünç para verme işleri karşılığında düzenlendiği her iki tarafında kabulündedir. Ne var ki davacı bu senetle birlikte eşine ait aracın da rehin olarak davalıya verildiğini daha sonra rehin kaldırılırken borcun ödenmesine rağmen bedelsiz hale gelen senedin takibe konulduğunu iddia etmiş ise de takip öncesinde senet bedelinin ödendiğini usulüne uygun delillerle ispatlayamamıştır. Ancak senedin takibe konulmasından sonra cebri icra yoluyla bir kısım alacağın tahsil edildiği daha sonra bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; "Davalı, davacıya Western Union kanalı ile ödünç para verdiğini ancak bu paranın davacıya olan kira borcundan mahsup edilmediğini iddia ederek verdiği ödünç paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili için davacı hakkında icra takibi başlatmış, davacı ise menfi tespit davası açarak gönderilen paranın dava dışı kiracılardan toplanan paralar olduğunu , davalının gönderdiği paranın zaten kendisine ait olduğunu belirterek ödünç akdi ilişkisini inkar etmek suretiyle vasıflı ikrar bir başka deyişle gerekçeli inkârda bulunmuştur. Bu ikrar bölünemez ve ikrar edenin aleyhine delil de teşkil etmez. Hal böyle olunca TMK.' nun 6. maddesi ve HMK. hükümleri gereğince, yapılan ödemenin ödünç ilişkisine dayalı olarak yapıldığını ispat yükü davalıya ait olup, davalı ödünç ilişkisini yasal delillerle kanıtlamakla yükümlüdür....
Bu itibarla; 1) 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden, 2) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinden, 3) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142. maddesinde düzenlenenler hariç), 4) 23/02/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndan, 5) 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’ndan, 6) 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan, 7) 20/06/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’dan Kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere; İzmir’de yedi asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6 numaralı...
Esas sayılı takip dosyası gereğince rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiğini, ödeme emrine yapılan itiraz gereğince icra takibi durdurulduğunu, davacı/davalı banka müvekkili şirket aleyhine itirazın iptali davası açtığını, müvekkili şirketin bulunduğu itiraz da rehin hakkına açıkça itiraz edilmemiş olduğunu, alacaklının rehin hakkının bulunmadığından icra takibinden ve dayanak rehin sözleşmesinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti ile aracın kaydındaki rehin şerhinin kaldırılması için Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, ... Esas sayılı dosya ile menfi tespit davası açıldığını, açılan bu dava alacaklının açmış olduğu işbu itirazın iptali davası ile birleştirildiğini, birleşen menfi tespit davasında rehin şerhinin kaldırılması talebi gözardı edildiğini, yerel mahkemenin red kararları kesinleştiği takdirde alacaklının rehin hakkı bulunmadığı da kesinleşmiş olacağını, ancak araç üzerindeki rehin şerhinin kaldırılmasının mümkün olmayacağını, bu nedenlerle Adana 3....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin matbaa mürekkebi ve teknik boya tacirliği işi ile iştigal ettiğini, bir kısım iptidai maddenin temini için bu işin komisyonculuğunu yapan davalı ile anlaşarak 50.000 TL bedelli çekin verildiğini, davalının çek karşılığı malları teslim etmediğini belirterek, borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, çekin müvekkiline mal karşılığı değil, ödünç para karşılığı olarak verildiğini, borcun ödenmediğini, çekin tahsili amacıyla icra takibi yapıldığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....
Yukarıda anılan 90 Sayılı KHK’ya göre tefecilik “yetkili makamdan izin alınmadan faiz veya her ne ad altında olursa olsun, bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işlemlerinin yapılması veya bu işlerin meslek olarak kabul edilmesi ve KHK uyarınca alınan izin iptal edildiği halde ödünç para verme işlerine devam edilmesi” dir. TCK'nın 241. maddesindeki tanım bakımından da bu hükmün aynen geçerli olduğu söylenebilir. Anılan suçun hareket unsuru bir miktar paranın ivaz karşılığı, yani belirli bir miktar fazlasıyla geri ödenmek üzere borç olarak verilmesidir. Kanun açıkça “para”dan bahsetmesi nedeniyle tefecilik suçunun konusunu ancak para oluşturur. Para haricindeki diğer misli şeylerin yani altın veya menkul kıymet değerlerinin kazanç elde etme gayesiyle olsa dahi verilmesi tefecilik sucunu oluşturmaz. Öğretideki genel görüş de bu merkezdedir....