Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde menfi tespit davasında arabucuya başvurulmasının dava şartı olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz....
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m.68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def'ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşme sırasında: İlk olarak, alacaklının elinde İİK'nun 68.maddesinde sayılan belgeler bulunmadan, borçlu hakkında başlattığı icra takibine, borçlunun itiraz etmek suretiyle takibi durdurabileceği gerekçesi ile, bu durumda borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı fikri ileri sürülmüş ise de; çoğunluk tarafından bu halde dahi borçlunun "borç tehdit"i altında olduğu, bu nedenle de menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle, bu görüş kabul görmemiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesinin gerekçeli kararında, davanın menfi tespit davası ile birleşen alacak davası olduğunun belirtildiğini, yapılan yargılama sonucunda menfi tespit davasının reddine, alacak davasının ise kabulüne karar verildiğini, borçlu aleyhine yapılan takibin birleşen alacak davası ile ilgili olduğunu, borçluya gönderilen ödeme emrinin menfi tespit davasına ilişkin olmayıp, o davayla birleşen ve mahkemece kabul edilen alacak davasında hükme bağlanan alacak kalemleri üzerine olduğunu, konuyla ilgili Yargıtay kararlarının menfi tespit davasıyla birleşen alacak davasının icraya konulabileceği yönünde olduğunu, borçluya gönderilen ödeme emrinde, yapılan icra takibinin birleşen alacak davası yönünden hükme bağlanan alacak kalemlerine ilişkin olmasına rağmen mahkemece menfi tespit davası olarak kabul edilerek hatalı hüküm kurulduğunu, dosya üzerinden karar veren mahkemenin bu hususları göz önünde bulundurmadan verdiği kararında, "davanın menfi tespit davası olduğunu ve bu nedenle...
HD, 06.11.2014, 2014/19925- 26312 E-K) Menfi tespit davasının reddi kararı ile ihtiyati tedbir kendiliğinden kalktığından, davanın reddi üzerine (ret kararının kesinleşmesini beklemeye gerek olmadan) hemen, (ihtiyati tedbir kararı ile durmuş olan) icra takibine kaldığı yerden (sonuna kadar) devam edilir. Menfi tespit davasının reddi kararını temyiz eden borçlu, icranın geri bırakılmasını isteyemez; başka bir deyişle, bu halde borçluya İİK madde 36' ya göre mühlet verilemez ve İstinaf mahkemesi ya da Yargıtay icranın geri bırakılmasına karar (HUMK md. 443,I) veremez. Çünkü, menfi tespit davasının reddi kararı, (İİK md. 36 ve HUMK md. 443,I anlamında) eda hükmünü içeren bir ilam değildir. Somut olayda; takip dosyası borçlularının açtığı menfi tespit davasında, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.11.2018 tarih ve 2015/679 Esas, 2018/1156 Karar sayılı ilamı ile asıl davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir....
Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....
GEREKÇE Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanın menfi tespit istemine ilişkindir. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Dava devam ederken borç ödenmiş davaya istirdat davası olarak devam edilir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava, çeklere karşı açılan menfi tesbit davasıdır. 15 adet çekte davacı ... . borçlu olarak ismi yer almadığından menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Davacı .... A.Ş 7.10.2002 tarihinde iflas etmiştir. Menfi tespit davası 30.5.2003 tarihinde açılmıştır. İİK.nun 191.maddesine göre iflasın açılmasından sonra müflisin masaya giren mal ve hakları üzerindeki tasarruf yetkisi kalkar iflasın açılmasından sonra masaya giren haklarla ilgili dava açma hakkı iflas masasının temsilcisi olan iflas idaresine geçer....
Zira, bu durumda dava kendiliğinden istirdada dönüştü diye istirdat hükmü kurmak, talep aşımına tekabül edeceğinden, menfi tespit talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar vermekle yetinilmesi isabetli bir çözüm tarzı olacaktır. Açıklanan nedenlerle “menfi tespit davasının kabulüne ve istirdada dair talep bulunmaması nedeniyle bu hususta karar vermeye yer olmadığına” şeklinde tesis edilen mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle, onama yönünde tezahür eden sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum....
Menfi tespit davasından sonra karşılık dava veya ayrı bir dava olarak itirazın iptali davası açılması mümkündür (Kuru, B.: Icra ve Iflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve Istirdat Davası, Ankara 2003,s. 87- 88, 119).İtirazın iptali davası, menfi tespit davasından daha geniş talepli bir dava olduğu için aralarında derdestlik anlamında bir ilişki bulunmamaktadır....
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icra takibinin durdurulması kararı verilemeyeceği ayrıca "Borçlu, icra takibinden sonra (takip sırasında) da (borç ödeninceye kadar) borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir. (1) Borçlunun, icra takibinden sonra menfi tespit davası açabilmesi için de borçlu olmadığının hemen tespit edilmesinde korunmaya değer bir hukuki yararın (menfaatinin) bulunması gerekir. (2) İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının icra takibine etkisi. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası, (aynı alacak için bu davadan önce yapılmış ve devam etmekte -derdest- olan) ilamsız icra takibine kendiliğinden durdurmaz. Yukarıda görüldüğü gibi icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası icra takibini kendiliğinden dur durmayacağı gibi, menfi tespit davasına bakan mahkeme, ihtiyati tedbir yolu ile dahi icra takibin durdurulmasına karar veremez....