Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucu: 06.02.2013 tarihli celsede Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla davaya bakılmasına karar veren Yerel mahkeme kararındaki niteleme kapsamında davanın 6183 Sayılı Yasanın 79'uncu maddesi kapsamında 1 yıllık sürede açılan ve Kuruma karşı 3. kişinin borçları nedeniyle işveren davacıya gönderilen haciz bildirisi nedeniyle, haciz bildirisine zamanında itiraz edilmemesi sonucu Kurumca borcun zimmetinde sayılmasına dair işlem nedeniyle menfi tespit istemine ilişkin olduğu anlaşılan uyuşmazlık hakkında, 2014 ve 2015 tarihli iş bölümünün de ... hukuk dairesine ait olan iş bölümü kısmında açıkça "6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanundan doğan ve diğer dairelerin görev alanına girmeyen her türlü davalara ilişkin hüküm ve kararlar" belitrildiği üzere menfi tespit istemine ilişkin olup, tanımlanan niteliği ile Yargıtay ......
Şti. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 14/01/2014 gününde verilen dilekçe ile 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan menfi tespit ve ödeme emrinin iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12/03/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA 12/11/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Ancak 6183 sayılı yasadan kaynaklanan menfi tespit davalarında dava kabul edilse bile davaya sebebiyet vermeyen davalı idare aleyhine vekalet ücreti takdir edilemez. Kaldı ki dava kısmen kabul kısmen reddedildiğine göre davanın reddedilen kısmı yönünden davalı idare yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. Mahkemece bu yönler gözardı edilerek hüküm kurulması doğru değil bozma nedeni ise de bu durum yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hüküm 6100 sayılı HMK'nun geçici 3/2 maddesi göndermesiyle HUMK'nun 438/7 maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir....
tarafından, davalı ... aleyhine 28/05/2015 gününde verilen dilekçe ile 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan menfi tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27/01/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA 07/12/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi....
AŞ vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 22/05/2012 gününde verilen dilekçe ile 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan menfi tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07/03/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava tarihinin 22/05/2012 olması gerekirken, 10/09/2015 tarihi olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak görülmekle bozma sebebi yapılmamıştır.Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA 12/11/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Dava, davacının ortağı olduğu ...1997/2 – 1997/9 aylarına ilişkin prim borçları nedeniyle 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip kapsamında gönderilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesidir. 03.07.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanunun 35’nci maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168’nci maddesine eklenen cümle uyarınca; “...hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.” hükmü öngörülmüş olduğundan, 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan işbu davada davacı lehine maktu vekâlet ücretine karar verilmesi gerekirken, nispi vekâlet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma...
Dava, davacının ortağı olduğu ... 1995/2 – 1998/3 aylarına ilişkin prim borçları nedeniyle 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip kapsamında gönderilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 6183 sayılı Kanunun 58’inci maddesidir. 03.07.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanunun 35’nci maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168’nci maddesine eklenen cümle uyarınca; “...hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.” hükmü öngörülmüş olduğundan, 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan işbu davada davacı lehine maktu vekâlet ücretine karar verilmesi gerekirken, nispi vekâlet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma...
Gerek 5510 sayılı SSGSS Kanunu, gerekse 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ise özel kanunlar olup, 6183 sayılı Kanundan sonra yürürlüğe girmişler ve özel düzenlemelere yer vermişlerdir. 9. Yukarda belirtilen görev ile ilgili düzenlemelerde açıkça kurumun taraf olduğu ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan ve açıkça primin 6183 sayılı Kanun uyarınca tahsili üzerine bu kanunun da uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin görevli olacağı belirtilmiştir. Burada Kurumun taraf olması ve uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanundan doğması yeterlidir. Karşı tarafın sigortalı veya üçüncü kişi olmasının önemi bulunmamaktadır. 10....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi Uyuşmazlık 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü hakkındaki Kanundan kaynaklanmış menfi tespit davasına ilişkin bulunmasına göre, temyiz inceleme görevi Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu kararı uyarınca Yargıtay Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine 26/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi...
Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır …” düzenlemesine yer verilmiştir. Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan, 5510 sayılı Kanun’un uygulanmasına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın temeli 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesi uyarınca üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczine ilişkindir. Ayrıca 6183 sayılı Kanun’un 79. maddesinin 4. fıkrasında menfi tespit davasında genel mahkemelerin yetkili olacağı açıkça belirtilmiştir. Bu durumda uyuşmazlık 5510 sayılı Kanun’dan kaynaklanmadığından ve Kanun’da yer alan açık düzenleme bulunduğundan görevli mahkeme genel mahkemedir....