Ayıbın çok erken bir safhada tespit edilmiş olmasına rağmen tüketicinin uzun bir süre seçimlik haklarını kullanmamış olması duruma göre Türk Medenî Kanunu'nun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bir hakkın kötüye kullanılması itirazı ile karşılaşabilecektir. 2. Bu durumda 10 uncu madde gereğince ayıbın açık ya da gizli olduğu husususun bir öneminin bulunmadığı, malın teslim ya da taşınmazın devir tarihinden itibaren zamanaşımı süreleri içinde 6 ay içinde bildirilen ya da dava açılan uyuşmazlıklarda malın ayıplı olmadığının isbat yükünün satıcıda, 6 ay sonra bildirilen ya da açılan davalarda da malın ayıplı olduğunun isbatının alıcıda olduğunun kabulü gerekmiştir. Zamanaşımı sürelerinin değerlendirilmesinde de aynı kanunun 12/3 maddesinde açıklanan şekilde ayıbın ağır kusur ya da hile ile gizlenmesi durumunda satıcının zamanaşımı hükümlerinden yararlanamayacağının da gözden kaçırılmaması gerekecektir. 3....
Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz. (2) Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır. (3) Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Teknik düzenlemesine uygun olmayan ürünler ise hiçbir şekilde piyasaya arz edilemez....
Ayıplı mallarda zamanaşımı süresi 4077 sayılı Yasa'nın 4. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan yasa maddesinde; bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre, konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler, zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz biçiminde düzenleme yer almaktadır. Dava konusu uyuşmazlıkta, ayıplı malın neden olduğu zararın giderilmesi istenmiş olduğuna göre, 4077 sayılı Yasa'nın 4. maddesine göre uygulanması gereken zamanaşımı süresi üç yıldır....
bu dava ile talep edilen alacak kalemlerinin dava konusu malın satımı ile ilgili olmadığını, itiraz ettiklerini, talebe konu alacak kalemlerinin fahiş olduğunu talep edilemeyeceğini, dava konusunun ayıplı olup ayıplı maldan satıcı davacının sorumlu olduğunu, müvekkilinin TBK 220 maddesi uyarınca sözleşmeden dönme hakkının bulunduğunu, müvekkiline satılmış olan malın ayıplı olması nedeniyle oluşan zararın tazminine ilişkin hakları saklı tuttuklarını, malın ayıplı olmasına rağmen dava açmakta kötü niyetli davranan davacı olup HMK 329 maddesinin uygulaması talebinin yerinde olmadığını, müvekkili kötü niyetli olmadığından disiplin para cezasının uygulanmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, davanın öncelikle yetki yönünden ve esas yönünden reddine karar verilmesini savunmuştur....
Dava, ticari satımdan kaynaklanan malın ayıplı olması nedeniyle misli ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. TTK'nın 23/c maddesinde ''malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkca belli ise alıcı iki gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkca belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK 223.maddesi uygulanır'' hükmüne yer verilmiş olup, mahkemece madde hükmü gözönüne alınarak ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 11/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ne var ki, tüketici bu hakkını kullanırken 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2.maddesinde ifadesini objektif iyiniyet (dürüstlük) kuralları içerisinde hareket etmek zorundadır. 6502 sayılı Kanun'un 11/3. maddesinde; “Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.” düzenlemesi mevcuttur....
Bu tür ayıplar genelde malın yapısıyla ilgilidir ve kullanılmayla anlaşılırlar. 20. TKHK’nın 4/2. maddesinde malın ayıplı olması hâlinde alıcının seçimlik haklarının nelerden ibaret olduğu belirtilmiş olup tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm veya yaralanmaya yol açan ve kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hâllerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir. 21. Söz konusu talebin değerlendirilebilmesi için öncelikle ayıbın varlığının ispat edilmesi gereklidir. 4077 sayılı Kanun döneminde ayıpla ilgili olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ve devam eden maddelerinde düzenlenen genel ispat kuralları geçerlidir. 22....
Malın ayıplı olması halinde taraflara ait hak ve yükümlülüklerin nelerden ibaret olduğu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 8. maddesinde düzenlenmiş; hatta ayıbın ağır kusur veya hile ile gizlenmesi halinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı, açıkça ifade edilmiştir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı TKHK.’nun 10. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre; teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir, bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bir malın altı ay boyunca sorunsuz çalışması, hayatın olağan akışına uygun olarak kabul edilmiş ve bu süre içinde mal yine de bozulmuşsa, kaynağında yani teslim anında var olan bir ayıbın yattığı sonucuna varılmıştır. Kuşkusuz satıcının bunun aksini ispat etmesi imkânı her zaman vardır....
Dava, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.Davacı vekili, taraflar arasındaki anlaşma gereğince davalının müvekkilinden kağıt sipariş ettiğini, müvekkilinin de davalının sipariş ettiği ürünü temin ederek ithal ettiğini, anlaşma gereğince 1. ve 2. parti malın davalıya teslim edildiğini, 3. parti malın tesliminden önce davalının haksız olarak 2. parti malın ayıplı olduğunu ileri sürerek 3. parti siparişi iptal ettiğini ve 3. parti malı almadığını, buna ilişkin davalı adına düzenlenen faturayı haksız iade ettiğini belirterek, 3. parti mala ilişkin fatura bedeli olan 47.234,06 USD ile malın süresinde gümrükten alınmaması nedeniyle oluşacak zararın şimdilik 1.000 TL'sinin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı ise taraflar arasında 3 parti halinde kağıt ürünü ithal edilerek teslimi konusunda anlaşma yapıldığını, 1. parti malın davacı tarafça ithal edilerek sorunsuz teslim edildiğini, davacı tarafça teslim edilen 2. parti malın ayıplı çıkması...
Aracın ayıplı olduğunun tespitine, ayıplı malın davacı tarafından davalılara iadesine, aynı marka ve model ayıpsız yeni aracın davalılardan alınarak davacıya verilmesine...” şeklindeki ilamın 3. bendi uygulanmaksızın yalnızca, ayıplı aracın davacı tarafından davalılara iadesine şeklindeki 2. bendinin talep edilmesinin usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle icra emrinin iptalini talep etmiştir. Mahkemece, bu takibe yönelik şikayetlerin Mahkeme'nin 2013/322 E. sayılı dosyası üzerinden dile getirildiği, HMK'nun 114. maddesinin 1/ı bendine göre aynı konuda daha önce açılıp karara bağlanan bir talebin yeniden görülmesini talep etmenin davanın derdest olmasından ötürü reddini gerektireceğinden bahisle açılan davanın reddine karar verilmiştir....