Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Noterin hukuki sorumluluğunun olabilmesi için; noterin veya çalışanının bir eyleminin bulunması, bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Noter kusurunun bulunmadığını veya çalışanına gereken özeni gösterdiğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulamaz. Ancak noterin noterlik faaliyeti ile doğan zarar arasında nedensellik bağının bulunmadığını ispatlayarak sorumluluktan kurtulması mümkündür. Nedensellik bağını kesen sebepler sadece kusur sorumluluğunda değil, kusursuz sorumluluk hallerinde de uygulama alanı bulur. Buna göre, üçüncü kişinin veya zarar görenin fiili ya da mücbir sebep uygun nedensellik bağını kestiği takdirde noterin sorumluluğu söz konusu olmaz. Kural olarak, 6098 Sayılı TBK. 74 maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değildir....

yahut haklarını isteme noktasında dava ve şikayet hakkına sahip gerekçesiyle; "1- ASIL DAVA YÖNÜNDEN; Davacının maddi tazminat isteminin reddine, davacının manevi tazminat isteminin reddine, 2- KARŞI DAVA YÖNÜNDEN; Karşı davacının maddi tazminat isteminin reddine, karşı davacının manevi tazminat isteminin reddine," karar vermiştir....

Dava;noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. Noterlik Kanunu'nun 162.maddesi uyarınca; noterlerin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için kusurlu olmalarının gerekmediği tartışmasızdır. Diğer bir anlatımla, tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu üzere, zarar gören, davalının kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Kusursuz sorumluluğun, kusurlu sorumluluktan tek farkı bu noktada toplanmaktadır. Bu bağlamda, zarar gören kusurlu sorumlulukta olduğu üzere zararını, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. Kusursuz sorumluluğun tüm hallerinde, uygun illiyet bağının zarar görenin veya 3.kişinin ağır kusuru ile mücbir sebebin varlığı durumunda kesileceği, teoride ve yargısal kararlarda kabul edilmiş bulunmaktadır. Aksi halde, risk veya şart nazariyesi öne çıkacak ve zararın varolduğu her halde, kusursuz sorumlu olanın sorumluluğu yoluna gidilecektir ki, böyle bir sonuç hukukumuzda kabul edilmemiştir....

    Dava, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesine dayalı noterin sorumluluğuna ilişkin maddi tazminat davasıdır. Yargıtay uygulamasında; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Ancak, bu sorumluluktan mutlak kusursuz sorumluluk olarak benimsendiği sonucu çıkarılmamalıdır. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir. Noterin bir kamu hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak, sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen noterlik mesleğinde çalışan bir kişinin göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır....

      Anılan madde uyarınca noterlerin sorumluluğu için noterin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin görevleriyle ilgili bir eylemleri olmalı; bir zarar bulunmalı; zarar doğuran eylem hukuka aykırı olmalı ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen noterin sorumluluğu, ancak zarar ile uygun nedensellik bağının kesildiğinin kanıtlanması durumunda ortadan kalkacaktır. Yani zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep halleri gibi illiyet bağını kesen bir durumun varlığının kanıtlanması halinde sorumluluktan kurtulunabilecektir (Tekinay S., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, 1985 İst., Sayfa 764 vd; Kartal B., Noterlerin Hukukî Sorumluluğu ve Kusursuz Sorumluluk, Yargıtay Dergisi, Cilt 24, Sayı 3, Sayfa 340 vd). Uygun illiyet bağı ile belirtilmek istenen noterin veya çalıştırdığı kişilerin yaptığı noterlik işlemlerinden dolayı zarar doğmuş olmasıdır....

        Bu maddeye göre, noterlerin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumlulukta ise, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur, aksine kusursuz sorumlu olan davalının (noterin) olayla zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir. Somut olayda; satışa konu aracın halen davacı elinde olduğu, öte yandan davaya konu sahtecilik eylemine ilişkin kovuşturmanın ise, ... Ağır Ceza Mahkemesi' nin... sayılı dosyasında devam ettiği, anlaşılmaktadır. Noterin sorumluluğunun doğabilmesi için, söz konusu sahtecilik eyleminden davacının zararının doğmuş olması şarttır. O halde, mahkemece; ceza yargılamasının sonucu beklenilerek, sahte kimlik belgesi kullanılarak davalı noterlikte satılan aracın davacının elinden alınıp alınmadığı tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli olmamış bozmayı gerektirmiştir....

          Doktrinde; ağırlıklı görüş maddedeki bu düzenlemenin noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, hatta başka bir ifadeyle ağırlaştırılmış özen sorumluluğu olduğu şeklindedir. 20. Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Ancak, bu sorumluluktan mutlak kusursuz sorumluluk olarak benimsendiği sonucu da çıkarılmamalıdır. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir. 21....

            Noterliği tarafından gerçekleştirilmiş olan araç satışında, davalı noterin gerekli tetkik ve resmi araştırmaları yapmayarak, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak tazminat sorumluluğunun doğduğunu iddia etmiş ise de; Yargıtay uygulamasına göre, belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstasın belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmaması hususu olduğunu, Yargıtay'ın bir çok kararında aldatma (iğfal) yeteneği bulunan belgelerin kullanılması halini üçüncü kişinin ağır kusuru olarak nitelendirdiğini, ve noterin sorumluluğu bakımından illiyet bağını kestiğinin kabul edildiğini, zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerektiğini, oysaki somut olayda söz konusu araç satışında Muhammet Aka adına düzenlenen ve araç satışı sırasında Sakarya 6....

            hukuki sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir....

              Somut olayda dava; noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup mahkemece tarafların kusur durumlarını ve noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığını tespit etmek hususunda herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece yapılacak iş; olayın oluş şekline göre, noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığı, tarafların kusur durumu ve müterafik kusurunun olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti açısından, haksız fiil failleri aleyhine yürütülen ceza dosyaları da değerlendirilerek, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan her iki davalı açısından ayrı ayrı değerlendirme içeren, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesidir....

                UYAP Entegrasyonu