Bu durumda, şirket müdürü görevde olup yönetim boşluğu bulunmadığı, müdürün yetkisinin sınırlandırılmasının amacının müdürün yetkisi dahilinde yaptığı işlerin kayyım onayına tabi tutulması olmadığı gözetilerek mahkemece davacı vekilinin kayyım atanması talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin şirket müdürünün görevden alınarak dava sonuna kadar şirkete kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddi yönündeki ara kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Aksi halde müdürün şirkete karşı sorumluluğu sözkonusudur. Ticari Temsili (müdür), her zaman sözleşmeyi yani müdürlük görevini tek taraflı olarak sona erdirebilir (6098 sayılı TBK 512 md.). Zira limited şirkette müdürlük zorunlu bir görev değildir. Müdürlerin istifaları, tek taraflı olarak görevden ayrılmayı ifade ettiği içindir ki istifanın kabulü için herhangi bir makamın, örneğin ortaklar kurulunun onay ve kabulü aranmaz. İstifa keyfiyetinin şirkete bildirilmesi ve ortaklar kurulunca bu konuda karar alınması, müdürün şirkete karşı sorumluluğu yönünden önem arz etmekte olup, bu lazimenin yerine getirilmemesi, tek taraflı irade beyanı ile sonuç doğuran istifanın, geçerliliğine etkili değildir. Bununla birlikte somut uyuşmazlıkta davacı müdürün istifası, şirketin diğer müdür ve ortağına da tebliğ edilmiştir....
Ortak ve şirket yöneticileri arasındaki sorunların şirkete yönetim kayyımı atanmasına gerekçe yapılması olanaksızdır.Davacının, genel kurul kararı ile seçilen müdüre ilişkin genel kurul iptali, müdürün sorumluluğu sebebiyle yöneticinin sorumluluk davası açması imkanı olduğu gibi, bilgi ve belge talebine ilişkin genel kuruldan talepte bulunması ve TTK.nun 614 m. uyarınca bilgi alma ve inceleme haklarını kullanması imkan dahilindedir. Yine özel denetçi tayini isteminde bulunulabilir. Müdürü hasım göstererek TTK.nun 630. m. uyarınca müdürün azli davası açabilir. Ancak şirkete yöneltilen eldeki davada, kötü yönetim iddiası ile kayyım atanması siteminde bulunulamaz. Açıklanan sebeplerle davacının yönetim kayyımı, mümkün olmazsa denetim kayyımı atanması istemleri, yasal şartları oluşmadığından reddedilmiştir....
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, harçtan muaf olduklarından aleyhlerine harca hükmedilemeyeceği, söz konusu yönetmelik düzenlemesinden önce de istasyonlarda sorumlu müdür çalıştırma yükümlülüğü bulunduğu, düzenleme ile var olan uygulamaya açıklık getirildiği, sorumlu müdürün sorumlu müdür belgesi sahibi olması gerektiği, denetim sırasında geçerli bir sorumlu müdür belgesinin ibraz edilemediği ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır. DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir....
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, aleyhine harca hükmedilemeyeceği, söz konusu yönetmelik düzenlemesinden önce de istasyonlarda sorumlu müdür çalıştırma yükümlülüğü bulunduğu, düzenleme ile var olan uygulamaya açıklık getirildiği, sorumlu müdürün sorumlu müdür belgesi sahibi olması gerektiği, denetim sırasında geçerli bir sorumlu müdür belgesinin ibraz edilemediği ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir. DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir....
İlk derce mahkemesi gerekçesinde de işaret edildiği üzere; davalı müdürün azli davasının derdest olup devam ettiği, davacının ortağı olduğu dava dışı şirketin müdürünün davalı olup temsil yetkisinin henüz sona ermediği, buna göre dava dışı şirkette yönetim boşluğu bulunmadığı, somut olayda TMK'nın 426. maddesi kapsamında temsil kayyımı atanma şartlarının da bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemenin temsil kayyımı atanma talebinin reddi kararı isabetlidir. Davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiş olup, istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir....
Davacı eldeki .../.... esas sayılı dosya kapsamında şirket müdürüne husumet yönelterek müdürün azli talepli bir dava açmamış, yine şirketi hasım göstererek .../... esas sayılı dosyada derdest fesih yargılamasının kapsamına giren bir tedbir talebinde bulunmuştur. Dolayısıyla .../.... esas sayılı bu dava diğer davadan bağımsız ayrı bir talep niteliğinde değildir. Talebin özü fesih davası uyarınca TTK nun 636/4 maddesi doğrultusunda tedbir kararı verilmesi ve şirkete onay ve denetim kayyımı atanmasıdır. Limited şirket müdürünün azli davası ilgili müdür aleyhinde açılması gereken ayrı bir davadır. Eldeki dava ise yine şirket aleyhinde açılmış ve müstakil bir talep şeklinde müdürün azli istenmemiştir. Mahkemeler taleple ve açılan dava ile bağlıdır....
Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin %50 oranda payına sahip olduğunu, TTK 630/1.m. uyarınca limited şirket ortağının şirket müdürünün haklı sebeple azli konusunda mahkemeye başvurma hakkı bulunduğunu, azil davasının şirket tüzel kişiliğine yönlendirilmesinin zorunlu olmadığım, müdüre yöneltilmesinin yeterli olduğunu, davalı müdürün TTK m. 626 uyarınca özen yükümlülüğü bulunduğunu, ancak adı geçenin söz konusu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, hakkaniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak hareket etmiş olduğunu, davalının şirketin kuruluşundan bu yana münferiden yetki verilmiş müdürü olduğunu, “bu yetkinin ne amaçla ve nasıl kullanıldığına dair davacıya bir değerlendirme yapmadığım, rapor sunmadığım ve davacı ortağa hiçbir şekilde bilgi vermediğini, davacının davalı müdüre şirket hesaplarım incelemek için TTK m. 614 uyarınca talepte bulunduğunu, ihtarname çekmiş olduğunu, ancak davalının bu talebi kabul etmediğini, davalı müdürün görevlerini yerine getirmediğini, mali bilançoları...
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun Basın Kanunu'na göre yapılacak tebligata ilişkin 20.03.2018 tarihli, 2016/19-1119 E. 2018/105 K. sayılı kararında özetle; "...5187 sayılı Kanunun "Tebligat” başlıklı 29. maddesindeki “Süreli yayının yönetim yeri, tebligat işlemleri yönünden, yayın sahibinin ve temsilcisinin, görevi devam ettiği sürece sorumlu müdürün yerleşim yeri sayılır” şeklindeki düzenleme uyarınca düzeltme ve cevap yazısına ilişkin tebligatın, ilgili gazetenin künyesinde belirtilen adreste tebliğ edilmek üzere gönderilmesi gerekmektedir. Sorumlu müdüre yüklenen yükümlülük ve cezai sorumluluk gereği düzeltme ve cevap yazısının sorumlu müdüre tebliğ edilmesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte, 5187 sayılı Kanunda tebligatın bizzat sorumlu müdüre yapılması gerektiğine, kendisine ulaşılamadığı takdirde başka bir kişiye tebligat yapılamayacağına dair bir hüküm bulunmamakta olup öğretide de tebliğ evrakının sorumlu müdür adına olacak şekilde hazırlanması yeterli görülmektedir....
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun Basın Kanunu'na göre yapılacak tebligata ilişkin 20.03.2018 tarihli, 2016/19-1119 E. 2018/105 K. sayılı kararında özetle; "...5187 sayılı Kanunun "Tebligat” başlıklı 29. maddesindeki “Süreli yayının yönetim yeri, tebligat işlemleri yönünden, yayın sahibinin ve temsilcisinin, görevi devam ettiği sürece sorumlu müdürün yerleşim yeri sayılır” şeklindeki düzenleme uyarınca düzeltme ve cevap yazısına ilişkin tebligatın, ilgili gazetenin künyesinde belirtilen adreste tebliğ edilmek üzere gönderilmesi gerekmektedir. Sorumlu müdüre yüklenen yükümlülük ve cezai sorumluluk gereği düzeltme ve cevap yazısının sorumlu müdüre tebliğ edilmesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte, 5187 sayılı Kanunda tebligatın bizzat sorumlu müdüre yapılması gerektiğine, kendisine ulaşılamadığı takdirde başka bir kişiye tebligat yapılamayacağına dair bir hüküm bulunmamakta olup öğretide de tebliğ evrakının sorumlu müdür adına olacak şekilde hazırlanması yeterli görülmektedir....