WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu nedenle dava tarihine göre davacı tarafından açılan davanın kabulü ile kiracılığın tespitine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 26.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneğinin mülk sahibi olduğunu davalının aynı tapuda bulunan BB2'de kayıtlı taşınmazın maliki olduğunu, davalının müvekkilinin ortak kullanım alanlarını kullanmasına izin vermediğini, bu nedenle ortak yerlerden çatı arası merdivenler, bahçe, bodruma davalı tarafından yapılan haksız tecavüzün önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacının iddia ettiği ortak alanların kullanımının engellendiği yönündeki iddiasının ispat edilemediği, dinlenen tanığın da davacının eşi olmasından dolayı beyanlarının inandırıcı olmadığı, bilirkişi raporlarında da iddia edilen yerlerin kullanımının engellendiğine ilişkin somut bir verinin olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

      Dönem Toplu İş Sözleşmesinin geçici 4. maddesinde "29.10.2000 tarihli protokol ile geçici işçilikten daimi işçiliğe geçen işçilerin geçmiş parçalı hizmetleri yıllık ücretli izin hesabında dikkate alınır. Ancak önceki parçalı hizmetler için yıllık ücretli izin hakları doğmaz." şeklinde düzenleme mevcut olup bilirkişi tarafından da isabetli olarak geçmiş parçalı hizmetleri yıllık ücretli izin hesabında dikkate alınmıştır. Yasa koyucunun mevsimlik işte yıllık izin öngörmemiş olmasının temel gerekçesi de çalışılan süre itibarıyla dinlenme ihtiyacının ortaya çıkmamış oluşudur. Bu durumda, mevsimlik iş sözleşmesi kapsamında çalışan davacı işçinin 1999 yılına kadar olan çalışmaları için yıllık ücretli izin hakkının doğmadığı kabul edilmelidir....

        Dönem Toplu İş Sözleşmesinin geçici 4. maddesinde "29.10.2000 tarihli protokol ile geçici işçilikten daimi işçiliğe geçen işçilerin geçmiş parçalı hizmetleri yıllık ücretli izin hesabında dikkate alınır. Ancak önceki parçalı hizmetler için yıllık ücretli izin hakları doğmaz." şeklinde düzenleme mevcut olup bilirkişi tarafından da isabetli olarak geçmiş parçalı hizmetleri yıllık ücretli izin hesabında dikkate alınmıştır. Yasa koyucunun mevsimlik işte yıllık izin öngörmemiş olmasının temel gerekçesi de çalışılan süre itibarıyla dinlenme ihtiyacının ortaya çıkmamış oluşudur. Bu durumda, mevsimlik iş sözleşmesi kapsamında çalışan davacı işçinin 1999 yılına kadar olan çalışmaları için yıllık ücretli izin hakkının doğmadığı kabul edilmelidir....

          Ay ücret bordrosunda belirtilen 1.587,33 TL bedelin yıllık izin ücreti karşılığı davacıya ödenip ödenmediği hususunun tespitinden sonra davacının yıllık izin alacağı konusunda da karar vermekten ibarettir. Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece karar vermeye elverişli tüm deliller toplanmadan ve bu deliller değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla HMK 353/1- a-6. maddesi gereğince esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İzmir 6....

          Davalı baba tarafından yerel mahkeme kararına karşı davanın kabul kararının hatalı olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmakla, dosya üzerinde yapılan incelemede; her ne kadar yerel mahkemece, davanın kabulü ile, müşterek çocuk Çınar'ın "ÖRS soy isminin annenin soy ismi olan "BAKIROĞLU" olarak değiştirilmesine karar verilmiş ise de; çocuğun velayeti altında bulunduğu annenin kızlık soyadına kullanmasına izin verilmesi talebi yönünden çocuğun üstün yararının gözetilmesi ve çocuğun soyadının değiştirilmesinde haklı sebep bulunmadığı, bu durumun aksinin davacı tarafından ispat edilemediği göz önüne alındığında, davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmakla, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, yerel mahkeme kararının tümden kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davacının ispatlanamayan davasının reddi yönünde karar verilmesi gerektiği kanaat ve düşüncesiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

          Somut uyuşmazlıkta, bilirkişi raporunun 31.03.2015 tarihinde taraflara tebliğe çıktığı, davacı tarafa 08.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafa tebliğ edildiğine ilişkin ise dosya içerisinde tebligat parçası olmadığı ve yine uyap ekranında da tebligat parçasının olmadığı ve mahkemece 14.04.2015 tarihinde karar verildiği görülmekle bilirkişi raporuna iki haftalık itiraz süresi sona ermeden, Mahkemece dava hakkında karar verilmesi yukarıda açıklanan Anayasa ve Kanun maddelerine aykırıdır. Bu halde, mahkemenin davalı tarafın hukuki dinlenilme hakkını kullanmasına imkan tanıdığı ve adil bir yargılama yaparak sonuca ulaştığı söylenemez. Anılan sebeple, davalı vekiline bilirkişi raporuna karşı itirazları varsa sunması için imkan tanınmalı, itirazlarını sunması halinde bu itirazlar doğrultusunda değerlendirme yapılmalı ve sonuca göre bir karar verilmelidir. Yukarıda yazılı sebepten, usul ve kanuna aykırı karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir....

            AİHM'in, kişinin soyadını özel hayat kapsamında değerlendirerek evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul ettiği birçok kararında, soyadı kullanımı ile ilgili başvurular, Sözleşme'nin 8. maddesinde yer alan "özel hayatın ve aile hayatının korunması" ilkesi kapsamında incelenmiş ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, Sözleşmenin özel hayatın gizliliğini öngören 8. maddesiyle bağlantılı olarak, ayrımcılığı yasaklayan 14. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır...Anayasa'nın 90. maddenin beşinci fıkrası uyarınca, sözleşmeler hukuk sistemimizin bir parçası olup, kanunlar gibi uygulanma özelliğine sahiptir. Yine aynı fıkraya göre, uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde, sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur....

              Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile davanın mülga TTK'nın 551/2. maddesinde düzenlenen haklı nedenle şirketten çıkmaya izin verilmesi, bu mümkün olmadığı takdirde ise şirketin fesih ve tasfiyesi ile kâr payı da dahil olmak üzere ayrılma payı istemlerine ilişkin olup, davacının haklı nedenlerin varlığını kanıtlayamamış olmasına ve esasen çıkma ve fesih davalarında yasal hasmın şirket olup, bu davaların şirket tüzel kişiliği aleyhine açılması gerekmekle, ortaklara husumet yöneltilmesinin mümkün bulunmamasına göre de davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir....

                Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin eleştirilen husus dışında kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre,sanığın, atılı suçun unsurlarının oluşmadığına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak; Sanığın TCK'nın 53. maddenin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki velayet, vesayet, kayyımlık hak ve yetkilerini kullanmasına yönelik hak yoksunluğunun, kendi alt soyu açısından “koşullu salıverilme tarihine kadar” diğer kişiler yönünden “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” devamına karar verilmesi gerekirken, diğer kişiler yönünden karar verilmemesi suretiyle 53/3. maddesine muhalefet edilmesi, Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin...

                  UYAP Entegrasyonu