"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Torunla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı 2010 doğumlu torunu ile arasında kişisel ilişki kurulmasını istemiştir. Olağanüstü haller mevcutsa çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı, diğer kişilere özellikle hısımlarına da tanınabilir. Ana ve baba için öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır (TMK. 325 md.). Küçük Çilek Asya'nın annesi ile davacının oğlu olan babası boşanmışlar, velayet anneye verilmiş, küçük ile baba arasında kişisel ilişki kurulmuştur. Küçüğün babası ve davacı İzmir'de oturmaktadır. Davacının, babanın kişisel görüş günlerinde torununu görme imkanı bulunmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Çocuğun üstün yararı gerektiriyorsa, üçüncü kişilerin gözetiminde kişisel ilişki öngörülebilir (Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi md.4/3)....
Mahkemece, her ayın ikinci ve dördüncü haftalarında kurulan yatılı kişisel ilişki yanında; dini bayramlarda kurulan kişisel ilişkinin yatılı olmaması ve okul yarıyıl ve yaz tatillerine yönelik olarak kişisel ilişki düzenlenmesinin kısıtlı şekilde yapılmış olması doğru değildir. O halde, mahkemece, daha uygun süre ile kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde yetersiz kişisel ilişki kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HUMK md.438/7). 3-Davacı-davalı anne, bu davada kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği halde, lehine vekalet ücreti takdir edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün de düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HUMK md.438/7)....
Anne ve çocukla görüşülerek düzenlenen ilk sosyal inceleme raporunda kurulacak yatılı ilişkinin çocukta travma oluşturabileceği ,aşamalı olarak ilişkinin artırılmasına yönelik rapor düzenlendiği, daha sonra alınan 3 kişiden oluşan uzman heyeti ise uzun süreli ilişki tesisinin şu aşamada çocuk üzerinde travmatik sonuçlar doğurabileceği, talimat mahkemesi aracılığı ile davacı baba yönünden düzenlenen sosyal inceleme raporunda ise davacının çocukla kişisel ilişki kurmasına engel bir hal saptanmadığı, ikametler arası mesafe gözetilerek sık biçimde kişisel ilişki kurulması yolu ile baba ile çocuk arasındaki bağın gelişmesinin teşvik etmenin müşterek çocuğun yüksek yararına olacağı beyan edildiği, bir kısım uzman raporlarındaki kısa süreli yatılı kişisel ilişki kurulması önerisinin, özellikle çocuğun babayı tanımaması gözetildiğinde yetersiz kalacağı, çocuk ile babanın ayrı şehirlerde yaşıyor olması nedeniyle çocuğun baba yanında daha uzun süreli yatılı kalmasının babasıyla olan aile bağlarını...
Ayrıca kendisine kişisel ilişki hakkı tanınan davalı-davacı babanın, bu hakkını amacına aykırı olarak kullandığını kabule yeterli delil mevcut olmadığı gibi, kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun ciddi olarak tehlikede olduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişki sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. O halde, davalı-davacı baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişkinin daha uzun süreli ve yatılı olacak şekilde düzenlenmesine karar verilecek yerde, kişisel ilişkinin sınırlandırılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....
DAVA TÜRÜ :Kişisel İlişkinin Yeniden Düzenlenmesi - Karşı Kişisel :İlişkinin Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı baba tarafından kendi davasının reddedilen bölümü yönünden; davalı-davacı anne tarafından ise her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece velayeti annede bulunan çocuğun baba ile kişisel ilişkisinin yeniden düzenlenmesine dair kurulan ilk hüküm Dairemizin 20.10.2016 tarih, 2016/l5134 esas ve 2016/13899 karar sayılı ilamı ile "... Çocukla babası arasında pedagog ya da psikolog gözetiminde kişisel ilişki tesisi doğru bulunmadığı gibi, kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas alınır. Çocuk 20.01.2011 doğumludur....
Her ne kadar davalı-davacı baba hakkında yapılan soruşturma sonrasında yeterli delil olmadığından bahisle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmişse de, tanık ifadeleri, hastane raporu ve uzman raporu uyarınca, çocukların huzurunun davalı-davacı baba ile kişisel ilişki nedeniyle ciddi olarak tehlikeye girdiği ve çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasının çocuğun üstün yararına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, çocuklar ile baba arasındaki kişisel ilişki kurulması doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı-davacı erkeğin temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacı-davalı kadının temyiz itirazlarının kabulü ile bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, aşağıda yazılı harcın ...'...
Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını Türk Medeni Kanununun 324. maddesinin (1.) fıkrasında gösterilen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki hakkı kendilerinden alınabilir (TMK m. 324/2). Tarafların müşterek çocuğu 2004 doğumludur. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden annenin Hollanda'da babanın ise Türkiye'de yaşadığı anlaşılmaktadır. Mevcut kişisel ilişki düzenlemesine göre baba ile çocuk yalnızca her yıl Temmuz ayında 15 gün süreyle yatılı kişisel ilişki kurabilmektedir. Kendisine kişisel ilişki hakkı tanınan davalının, bu hakkını amacına aykırı olarak kullandığını kabule yeterli delil mevcut olmadığı gibi, kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun ciddi olarak tehlikede olduğuna ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Kişisel ilişki düzenlenirken gözönünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı"dır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Kişisel ilişki tesis edilirken ana ve babanın eylemleri, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları, çocuğun üstün yararını etkilediği ölçüde gözönünde tutulur....
(Muhalif) (Muhalif) KARŞI OY YAZISI Karar tarihinden sonra yaklaşık bir yıl süre geçmiş olması sebebiyle, ana baba ve çocuğun şu an ki koşullarını bilmediği halde değerli çoğunluk temyiz aşamasında kendiliğinden kişisel ilişki düzenlemesi yapmıştır. Yargıtay'ın görevi yerel mahkeme yerine geçerek düzenleme yapmak değil, kararı denetlemektir. Çocuğun üstün yararının yerel mahkeme tarafından şu an ki koşullara göre belirlenip gerekirse uzman görüşü de alınarak uygun kişisel ilişki kurulması için hükmün bu sebeple bozulması gerekir. KARŞI OY YAZISI Çoğunluğun düzeltilerek onama sebebi olarak gösterdiği husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirir. Bu nedenle düzeltilerek onama kararı verilmeyip, hükmün bu sebeple bozulması gerektiği düşüncesindeyim....