Adlî sicil kaydı, CMK’nın 209. maddesi gereğince duruşmada okunması zorunlu belgelerdendir. Tekerrür oluşturan mahkûmiyet hükmünün yer aldığı adlî sicil kaydının duruşmada okunması üzerine sanığın okunan kaydın kendisine ait olduğunu veya bu belgeye karşı bir diyeceğinin bulunmadığını söylemesinin ek savunma yerine geçmesi mümkün değildir. Emredici nitelikte olan CMK’nın 226. maddesi gözardı edilerek, sanığa ek savunma hakkı verilmeden, TCK’nın 58. maddesinin uygulanması yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, sanık ... hakkındaki hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 09/03/2020...
Adlî sicil kaydı, CMK’nın 209. maddesi gereğince duruşmada okunması zorunlu belgelerdendir. Tekerrür oluşturan mahkûmiyet hükmünün yer aldığı adlî sicil kaydının duruşmada okunması üzerine sanığın okunan kaydın kendisine ait olduğunu veya bu belgeye karşı bir diyeceğinin bulunmadığını söylemesinin ek savunma yerine geçmesi mümkün değildir. Emredici nitelikte olan CMK’nın 226. maddesi gözardı edilerek, sanığa ek savunma hakkı verilmeden, TCK’nın 58. maddesinin uygulanması yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, sanık hakkındaki hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 18.10.2018...
Adlî sicil kaydı, CMK’nın 209. maddesi gereğince duruşmada okunması zorunlu belgelerdendir. Tekerrür oluşturan mahkûmiyet hükmünün yer aldığı adlî sicil kaydının duruşmada okunması üzerine sanığın okunan kaydın kendisine ait olduğunu veya bu belgeye karşı bir diyeceğinin bulunmadığını söylemesinin ek savunma yerine geçmesi mümkün değildir. Emredici nitelikte olan CMK’nın 226. maddesi gözardı edilerek, sanığa ek savunma hakkı verilmeden, TCK’nın 58. maddesinin uygulanması yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, sanık hakkındaki hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 28.05.2018...
Davaya konu çocuk Nurullah Balmum 28.10.2010 doğumlu olup anne ve babası boşanmış, boşanma kararı ile velayet davalı babaya bırakılmış, velayetin kullanılması kendisine bırakılmayan anne ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Kanuna göre olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde diğer kişilere özellikle hısımlarına çocukla kişisel ilişki kurulması hakkı tanınabilir (TMK m. 325/1). Tanık anlatımları, sosyal inceleme raporu ve idrak çağındaki çocuğun beyanı birlikte değerlendirildiğinde anneannenin torununu görebildiği, davalı babanın kişisel ilişkiye engel olabilecek olumsuz bir durum içinde bulunmadığı, davacının torunuyla görüşmesine annenin engel çıkarmadığı anlaşılmaktadır. Davacı, anneye tanınan kişisel ilişki süresi içinde torununu görme ve aile bağlarını koruma ve geliştirme imkanına sahiptir. Ortada davacıya kişisel ilişki hakkı tanınmasını gerekli ve haklı kılan olağanüstü bir durum bulunmamaktadır....
Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 27/05/2014 NUMARASI : 2013/1059 - 2014/497 Taraflar arasındaki tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 27/05/2014 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.04.2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili Av. G. Ş.ile diğer taraftan davacı B Ziraat Sanayi ve Tic. A.Ş. vekili Av. İ. Ç.geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili 19.09.2013 havale tarihli dilekçe ile, vekil edeni adına tapu siciline kayıtlı Susanoğlu köyü 226 ilâ 238, 241 ilâ 245 ve 247 parsel sayılı taşınmazların, Asliye 2....
Şöyle ki; Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır. Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğunun, nitelik itibarıyla kusursuz sorumluluk olduğu hususu gerek doktrinde gerekse Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanıksız olarak tutulmuş olan kayıtlar nedeniyle doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan, tapu kütüğünün oluşumu aşamalarında kadastro işlemleri ile tapu işlemlerinin bir bütün oluşturduğu kuşkusuzdur. TMK’nın 1007. maddesinde kabul edilip sorumluluğun doğabilmesi için ilk şart, Tapu Sicil Tüzüğü'nün 7. maddesinde sayılan ana ve yardımcı sicillerin Devlet tarafından tutulması için gerekli bir eylem veya işlemin bulunmasıdır....
Türk Medeni Kanunu'nun 36/1. maddesine göre kişisel durum, bu amaçla tutulan resmi sicille belirlenir. Aynı Kanunu'nun 39. ve Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 35/1. maddesi uyarınca "Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddi hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir." Kişisel durumlardaki değişiklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi ile "Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi" anlaşılır (Ergun Özsunay, Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, İstanbul 1982, S:243). Kayıt düzeltilmesi, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının düzeltilmesi veya değiştirilmesidir. Nüfus kütüklerindeki doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur....
GEREKÇE: Dava, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı olduğu iddia olunan zararın, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil KARAR Mahkemece, 207 ada 8 sayılı parselin teknik bilirkişi krokisine göre A harfiyle işaretli 5398,72 m2'lik bölüm bakımından tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ise de, 207 ada 8 sayılı parselin dosya arasında bulunan kadastro tutanağına göre, yüzölçümünün 8 hektar 1145,16 (81145,16) m2 olduğu, ancak Tapu Sicil Müdürlüğü'nden 2.10.2011 tarihinde gönderilen tapu kaydına göre yüzölçümünün 1145,16 m2 yazılı bulunduğu, tutanaktaki miktar ile tapu kaydındaki miktarın birbirini tutmadığı, yüksek bir olasılıkla 8 hektarın unutulma sonucu tapu kaydına yazılmadığı ya da Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından hatalı olarak eksik yazıldığı görülmektedir. Bu çelişkili durum giderilmeden miktarından fazlasının iptal ve tescile karar verilmesi uygun düşmemektedir....
Eldeki dava incelendiğinde, davalı tarafın ticaret sicil kaydı ve vergi kaydı bulunduğu ve faal olduğu, davalı yanın bilgisayar elektrik elektronik ve bilgisayar eşyaları üzerine işyeri olduğu, davalı yanca cevap dilekçesinde ticari defterlerinin olduğu ve bu defterlere delil olarak dayanıldığı, davalı yanın ticari iştigal konusu bilgisayar elektrik elektronik olup davacı tarafça davalı adına düzenlenen faturalardaki fatura kalemlerinin, davalının ticari iştigal konusu ile bağlantılı ve de kişisel ihtiyaçlarının çok üzerinde sayıda olması karşısında, davalının tacir olduğunun ve taraflar arasındaki ilişkinin ticari mahiyette alım satıma ilişkin olduğunun kabulü zorunludur. Hal böyle olunca, davaya bakma görevinin ticaret mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, değinilen bu hususlar göz ardı edilerek, işin esasına girilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekli iken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usül ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....