Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Vergi Dairesi Müdürlüğü, alıcılara rücu edilmesi hakkı bulunan damga vergisinin gider olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir. Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine karar verildi....

    Müdürlüğünde posta dağıtıcısı olarak görev yapan sanık hakkında, bir kısım alıcılara gönderileri teslim etmesine rağmen gönderi teslim listelerine onlar adına sahte imza attığı, bir kısım alıcılara ise gönderileri teslim etmeyerek zayi olmasına neden olduğu, buna rağmen teslim etmiş gibi onlar adına imza attığı iddiasıyla atılı suçu işlediğinin iddia olunduğu olayda; sanığın aşamalarda söz konusu postaları zarfının üzerinde yazılı adrese götürdüğünü, ancak işlerin yoğun olması ve o gün çok sayıda evrak dağıtması nedeniyle alıcının yanında çalışan ya da kendisini alıcının yakını olarak tanıtan kişilere teslim etmiş ve imzaların da onlar tarafından atılmış olabileceğini, yine iş yoğunluğu nedeniyle bazı imzaların kendisi tarafından atıldığını, kesinlikle sahtecilik yapmadığını savunması karşısında; sanığın menfaat temini amacıyla hareket etmediği, sahtecilik kastının bulunmadığı anlaşıldığından kanıtlanan eyleminin zincirleme biçimde 5237 sayılı Kanunun 257. maddesi kapsamında görevi kötüye...

      Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 2.000 TL kira bedeli ve 1.665 TL hasar bedeli olmak üzere toplam 3.665 TL’nin tahsiline karar verilmiş,hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dayandıkları belgelere temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre davalının tüm ve davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Davacının yoksun kalınan kira alacağına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Davacı vekili, dava dilekçesi ile, davalı şirketin 1999 yılı ağustos ayından bu yana sözlü kira akdi gereğince kiracı olduğunu, davalının haber vermeksizin taşınmazı boşaltıp terk ettiğini ve anahtarı ancak 2005 yılı Aralık ayında ele geçirebildiğini,kiralananı ancak 1.3.2006 tarihinde yeniden kiraya verebildiğini,davalının kira dönemi bitmeden önce kiralananı terk etmesi nedeniyle taşınmazın yeniden kiraya verildiği tarihe kadar işleyen kiradan sorumlu olduğunu, ayrıca davalının taşınmaza hor...

        İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafından kiralanana yapılacak tadilat ve tamirat işlerine ilişkin davalıdan yazılı izin alındığı, kiralananın yıkılmasında davacı kiracının herhangi bir kusurunun olmadığı, kiraya verenin kiralananı sözleşmede kararlaştırılan şekilde kiracının kullanımına hazır şekilde bulundurmadığı gerekçesiyle; 18.04.2021 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, 326.491,25 TL'nin 29.06.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar 1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B....

          Kiralayan durumunda olmayan malik veya kiralananı sonradan iktisap eden yeni malikin önceden kiracıya ihbar göndererek kira paralarının kendisine ödenmesini istemesi bu ihbarın sonuçsuz kalması halinde yasal içerikli ihtarname tebliğ ettirmek suretiyle dava açması gerekir. Dava hakkına ilişkin bu husus mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulmalıdır. Olayımıza gelince; davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 15/03/1999 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme, 6570 Sayılı Kanununun 11. maddesi uyarınca yıldan yıla yenilenerek devam edegelmiştir. Kiracının kiralananı terk etmesi tahliye anlamına gelmediği gibi, kiracılık ilişkisini de sona erdirmez. Davacı, kiralananı iktisab ettiğini iddia ederek tahliye davası açmıştır....

            Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 252/1 maddesinde; "Kiracı, kendi kusurundan yahut şahsından hadis olan mücbir bir sebepten dolayı kiralananı kullanamadığı yahut mahdut surette kullandığı takdirde, kiralayan kiralananı akit dairesinde kullanmaya hazır bulundurmuş oldukça, kiracı, kiranın tamanını vermekle mükellef olur." hükmü yer almaktadır. Yasanın bu hükmü ve davalı tacir olup, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünün de bulunduğu gözetildiğinde, kiralananın dere yatağında bulunması, kiralananın kiralama amacına uygun olmadığı ve kiracıya kullanıma uygun şekilde teslim edilmediği anlamına gelmez. Bu nedenle davalının kira sözleşmesini haklı yere feshettiğinden sözedilemez. Kiracının, kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı feshederek, kiralananı tahliye etmesi durumunda, kural olarak kiracı kira süresinin sonuna kadar kiraya verenin uğradığı tüm zararı ödemekle yükümlüdür....

              Hisse devir sözleşmesinin 6. maddesinin 2.fıkrasında aynen, “o nedenle bu sözleşme uyarınca yediemine teslim edilecek hisse senedi ve geçici ilmühaberler alıcılara teslim hükmünde olacak ancak tüm bedel ödenmedikçe yediemin tarafından alıcılara teslim edilmeyecek.” hükmünü haiz olup, tüm yukarıda yapılan açıklamalar ve dosya kapsamına göre bu ibareden, hisse senedi ve geçici ilmühaberlerin yediemine tesliminin alıcılara teslim hükmünde olduğu ancak sözleşme ile taksitli olarak ödenmesi kararlaştırılan tüm bedel ödenmedikçe yediemin tarafından alıcılara teslim edilmeyeceğinin kararlaştırıldığının kabulü gerekir....

                Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına ve davacının kiralananı halen işyeri olarak da kullandığının, kiralananı sadece konut olarak kullanması durumunda kendi adına elektrik ve su aboneliğinin tesis edilebileceğinin anlaşılmasına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına 13/05/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  Yıkılan tesisin kiralama alanı dışında kalması veya Belediye tarafından izin alınmaksızın ruhsatsız bir şekilde yapılmış olması halinde kiraya verenin bu tesisin yıkılması nedeniyle ayıptan kaynaklı sorumluluğu söz konusu olmayacaktır....

                    Maddesi uyarınca kiralananı kararlaştırılan tarihte sözleşmedeki şartlara uygun biçimde teslim etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. 6100 sayılı TBK’nun 301.maddesinin ifadesi ile kiraya veren; kiralananı sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Kiraya veren bu borcu sadece fiili bir teslim ile ifa etmiş olmaz. Kiracı kiralananı hangi maksat için tutmuş ise kiralayan o maksada elverişli bir tarzda teslim ile mükelleftir. Kiralananın ayıplı olarak teslimi nedeniyle kiralananın kullanılmasında imkansızlık veya derecesinde düşüklük meydana gelmiş ise bu durumda kiracının TBK’nun 123. ve 125.maddeleri dairesinde hareket ederek mevcut ayıbı uygun bir sürede kiraya verene ihbar etmesi beklenir....

                      UYAP Entegrasyonu