Türk Medeni Kanununun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılacak saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde de, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yoluyla korunacağı açıklanmış, Borçlar Kanununun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Somut olayda; davacı tarafından davalılara ait güneş enerjisi sisteminin su sızdırması nedeniyle elatmanın önlenmesi istemiyle dava açıldığı, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/2239 E. 2010/1244 K. sayılı kararı ile yargılamalar sırasında güneş enerji sistemi kaldırıldığından dava konusuz kaldığı belirtilerek hüküm ihtihazına yer olmadığına karar verilmiştir. Mahkemece dinlenen tanıklar davacının dairesinin zarar görmesi nedeniyle başka yerde kalmak zorunda kaldığını bildirmişler ise de, bu yön kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayıp, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu somut delillerle kanıtlanamamıştır....
Diğer yandan MK'nun 24. maddesine göre "hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir." MK 25 "Davacı hakimden, saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir" hükümleri getirmiştir. Öğretide belirli bir olayı düzenleyen iki ayrı kanun aynı zamanda yürürlükte olduğu durumlarda yasaların olayı düzenleyen hükümleri arasında bir çelişki yoksa sorun da yoktur. Davacı dilerse 5651 sayılı kanun gereğince... Sulh Ceza Mahkemesine müracaat edebileceği gibi dilerse MK. hükümlerine göre Asliye Hukuk Mahkemesine başvurabilecektir. Kaldı ki 5651 sayılı yasada belirlenen 15 günlük hakdüşürücü süreyi kaçıran davacının her zaman genel hükümlere göre mahkemeye dava açması da mümkündür. Davacı açıkça dilekçesinde MK.'nun 24. ve 25. maddelerine dayanmıştır....
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır, hükmü düzenlenerek kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. Aynı Kanunun 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmıştır. 6098 sayılı Borçlar Kanunu 58. maddesi (E. Borçlar Kanununun 49. maddesi) kişilik haklarının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir hükmü düzenlenmiştir....
İlk Derece Mahkemesince;".... davaya konu yazıda; '...' başlığı ile yayınlanan haberin içeriğinde ifadelerin görünür gerçekliğe uygun olmadığı, haber görünür gerçekliğe uymadığından hukuka da uygun bulunmadığı, haberin veriliş şekli ve kamuoyuna yansıtılış biçimi ile davacıya karşı yanlış bir olgu oluşturulduğu, bu nedenle davalıların ifade özgürlüğü altında yayın yaptığının kabulü mümkün olmadığı, yapılan yayında kullanılan ifadeler ile davacının kişilik haklarına hukuka aykırı bir biçimde saldırının gerçekleştiği, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşıdığı anlaşılmaktadır... davanın kısmen kabulü ile ,10.000,00.-TL manevi tazminatın 29/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine...." karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraflar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur....
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, TBK’nun 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....
Bu anlamda, davalının hâkim tarafından kınanması, hukuka aykırı olan saldırının tespiti olarak nitelendirilmiştir. Bunun tersine, kişilik hakkının hukuka aykırı olarak ihlal edildiğini tespit eden kararın, kınama kararı olarak nitelendirilebileceği de ileri sürülmüştür. Buna karşılık, her iki karar farklı amaca hizmet eder. Gerçekten, tespit kararı sadece kişilik haklarına yönelik saldırının hukuka aykırılığını tespit ederken kınama kararı, saldırının hukuka aykırılığının tespitinin yanında saldırının kınanmasını da kapsamına alır (Atlan, s. 281, 282). 34. Bu anlamda TMK m. 25/2 hükmüne dayanan saldırının hukuka aykırılığının tespiti kararından farklı olarak kınama kararı verilebilmesi için manevi tazminat koşullarının gerçekleşmesi gerekir. Tespit kararı, kişilik hakkı saldırıya uğrayanın talebi üzerine verilebilir....
Bu anlamda, davalının hâkim tarafından kınanması, hukuka aykırı olan saldırının tespiti olarak nitelendirilmiştir. Bunun tersine, kişilik hakkının hukuka aykırı olarak ihlal edildiğini tespit eden kararın, kınama kararı olarak nitelendirilebileceği de ileri sürülmüştür. Buna karşılık, her iki karar farklı amaca hizmet eder. Gerçekten, tespit kararı sadece kişilik haklarına yönelik saldırının hukuka aykırılığını tespit ederken kınama kararı, saldırının hukuka aykırılığının tespitinin yanında saldırının kınanmasını da kapsamına alır (Atlan, s. 281, 282). 34. Bu anlamda TMK m. 25/2 hükmüne dayanan saldırının hukuka aykırılığının tespiti kararından farklı olarak kınama kararı verilebilmesi için manevi tazminat koşullarının gerçekleşmesi gerekir. Tespit kararı, kişilik hakkı saldırıya uğrayanın talebi üzerine verilebilir....
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır, 25. maddesinde, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....
Dava, kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat ve ihtiyati tedbir istemlerine ilişkin olup, mahkemece 18/02/2013 tarihli ara karar ile tedbir talebinin reddine karar verilmiş, anılan hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ...'in "...." isimli internet sitesinde "....'nda sular durulmuyor" başlığı ile kaleme aldığı yazı kişilik haklarına saldırılıdığını belirterek uğradığı manevi zararının davalılar tarafından tazminini ve hukuka aykırı yayının kaldırılması, durdurulması ve önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 18/02/2013 tarihli ara karar ile davanın halen derdest olması, ihtiyati tedbir talebinin de davanın esasını çözecek mahiyette olması sebebi ile tedbir talebinin reddine karar vermiştir....