Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davalı-davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davalı-davacı kadına aittir. Davalı-davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir....

    Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

      Mahkemece; davaya konu edilen ziynet eşyalarının davalının babasından miras kalan evin üzerine yaptırılan evin yapımında harcandığı ve davacıya iade edilmediği hususunun davacı tarafından gösterilen ve ileri sürülen tüm delillerle kanıtlanamadığından bahisle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi; mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır. Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer....

        Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 3-Davacı kadın, düğünde takılan ziynet eşyalarının davalı erkek tarafından elinden alındığını, erkek eşin annesi adına ev alınması için kullanıldığını belirtip, ziynet eşyalarının aynen, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedellerine karşılık fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL talep etmiştir. Davalı erkek ise verdiği cevap dilekçesinde ziynet eşyalarının davacı kadın tarafından evden ayrılırken götürüldüğünü beyan etmiştir. Davalı erkek tanığı, Haydar Aslan, davalı erkeğin eniştesi olduğunu, ziynetlerin düğünden sonra, düğün borçlarının karşılanması için satıldığını bildiğini beyan etmiştir. Somut olayda davacı kadının rızası ile bozdurulmak ve tekrar iade edilmemek üzere ziynet eşyalarının davalı erkeğe verildiğine dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda ziynetlere yönelik iade koşulları oluşmuştur....

          Davalı vekili cevap dilekçesinde, ziynet eşyalarının bozdurulduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının evi planlı olarak terk ettiğini takıların davacıda olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu, zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanıkların beyanı ile ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi olmadığı takdirde bedelinin tahsili isteminden ibarettir. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür....

            Bu haliyle ispatlanamayan ziynet eşyalarının iadesi davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." şeklindeki gerekçe ile"Asıl dava yönünden, davacının davasının kabulü ile; TMK'nun 166/1 maddesi gereğince boşanmalarına, davacı-karşı davalının manevi tazminat talebinin reddine, karşı dava yönünden; karşı davacının davasının kabulü ile; tarafların TMK'nun 166/1 maddesi gereğince boşanmalarına, karşı davacının maddi ve manevi tazminat talebinin reddine, karşı davacının ziynet eşyalarının iadesi davasının reddine" karar verilmiştir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma-Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı- karşı davalı erkek tarafından müşterek çocuğun velayeti ve kadının ziynet alacağı davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı- karşı davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Davacı-karşı davalı kadın ziynet eşyası olarak 22 ayar 20' şer gramlık 6 adet bilezik ve 22 ayar 60 gramlık setin aynen, olmadığı takdirde bedelinin iadesi talebinde bulunmuş, mahkemece "ziynet eşyalarından dört adet 20'şer gramlık bilezik ile bir adet 50 gramlık setin aynen iadesi veya 12.140,00 TL bedelinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı...

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Alacak Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı ziynet alacağı davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava ziynet eşyalarının aynen iadesi olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki boşanma davasının halen devam etmekte olduğunu, düğünde davacıya takılan 5 adet bilezik, 25 adet küçük altın ve 1 adet set takımının davalıda kaldığını belirterek söz konusu ziynetlerin aynen iadesi olmadığı takdirde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir....

                Davacı-karşı davalı kadın, dava dilekçesinde ziynet eşyalarının kendisinden zorla alındığını iddia etmesine rağmen, karşı davaya cevap dilekçesinde ise erkeğin, kendisi hakkında altınları alarak Türkiye ye kaçtı şeklindeki sözleri nedeniyle, tekrar Almanyaya dönüp, altınları bulunduğu yerden alarak, davalı-karşı davacı erkeğe teslim ettiğini beyan etmek suretiyle, dava dilekçesindeki beyanıyla çelişmiştir. Ziynet eşyalarının davalı-karşı davacı erkekte olduğunu ispat yükü, davacı-karşı davalı kadındadır. Ziynet eşyalarının niteliği gereği, kadının ortak konuttan ayrılırken yanında götürmesi hayatın olağan akışına uygun düşer. Yapılan yargılama ve dinlenilen tanık beyanlarından, davacı-karşı davalı kadın, ziynet eşyalarına yönelik iddiasını ispatlayamamıştır. Bu durumda mahkemece, davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağına ilişkin talebinin reddi gerekirken, kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

                  Cevap dilekçesi: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talep ettiği miktar ve cinste ziynet eşyası takılmadığını, düğünde davalıya takılan ziynet eşyalarının davalıya ait olduğunu, davacının ziynet eşyalarını beraberinde götürdüğünü belirterek davanın reddini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; 1- Davanın 6 adet çeyrek altın yönünden husumet nedeniyle reddine, 2- Davacının ziynet alacağı talebinin reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili yasal süresi içerisinde verdiği istinaf dilekçesinde özetle; davalının annesinin boşanma dosyasındaki beyanı ile ziynet eşyalarının davalıda kaldığının sabit olduğunu, ıslah için kesin süre verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın kabulü gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararını istinaf etmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu