WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Herne kadar birleştirilen davada ödenen paranın denkleştirilmesi istenmiş ise de hukukî dayanağının BK’nın 105. maddesindeki munzam zarar alacağı olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle ek dava munzam zarar istemi olarak değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Ancak enflasyonun yüksek seyretmesi, döviz fiyatlarındaki aşırı artışlar TEFE, TÜFE fiyatlarındaki değişiklikler bizatihi munzam zararın ispatı için yeterli olmayıp davacı alacaklı munzam zarar alacağının oluştuğunu fiilen ispatlamak durumundadır. Örnek olarak göstermek gerekirse alacağın zamanında ödenmemesi sebebiyle icra takibine maruz kalınması, bankadan alınan krediye gereksiz faiz ödenmesi veya alacaklının mallarının değerinden düşük fiyatla satılması gibi sebeplerle zararın oluştuğu ispatlanmalıdır. Bu konuda Daire'mizin ve Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun istikrarlı uygulamaları da aynı doğrultudadır (Hukuk Genel Kurulu’nun 2003/15-587 E., 2003/766 K., 26.05.2004 gün, 2004/15-308 E., 300 K. sayılı kararları)....

    Asliye Ticaret Mahkemesi'nde davanın, davalı bankaya karşı açılabildiği, anılan bu sürecin gösterdiği gibi, paranın doğrudan davalı banka nezdinde bulunan bir mevduat olarak kabulünün mümkün olmadığı, munzam zarar için varlığı öngörülen temerrüt şartının gerçekleştiğini kabule imkan bulunmadığı gibi, yine bu süreçte davalı bankanın kusuru olduğunu söyleme imkanın da olmadığı, temerrüt faizi dışındaki zarar ile borçlunun temerrüdü arasında illiyet bağının hiç bulunmaması veya salt mantıkî illiyetin bulunması halinde, borçlunun zarardan sorumlu tutulamayacağı, yargılama sürecinin birden fazla safhada ve uzun bir süreç sonrasında sonuçlanması ve sürecin belirtilen bu nedenlerle uzaması bakımından davalı bankaya yüklenebilecek bir kusurun bulunmadığı, bu itibarla munzam zarar isteme koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle, yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir....

      Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel, afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular TBK’nın 105. maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez. İstikrar bulmuş ---------- uygulamasına göre, davacı faizi aşan (munzam) zararını yukarıda açıklanan şekilde ispat etmeden bu yöndeki talebin kabul edilmesi mümkün değildir...''...

        Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davalıya sigortalı olan ve müvekkilince yapımı üstlenilen baraj inşaatında meydana gelen hasarın geç tazmininden dolayı yüksek faizli krediler kullanma nedeniyle munzam zarara uğranıldığını ileri sürerek, (240.000) TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, ek sigorta tazminatına ilişkin dava henüz sonuçlanmadan açılan munzam zarar davasının dinlenemeyeceğini savunmuştur....

          Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. Davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez....

            zararını ispat edemediğini, munzam zarar ile davacının talepleri arasında illiyet bağı bulunmadığını, nitekim, 14/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda da ''dava dilekçesinde istenen munzam zararın oluşmasına davalı tarafından davacıya yapılmayan hasar ödemesinin sebebiyet vermediği, yani bu anlamda illiyet bağının bulunmadığı düşünülmektedir.'' tespitinin yer aldığını, munzam zarar talebinde borçlunun kusurlu olması zorunlu olduğundan ve esasen rapor ile davacının kusurlu olmadığı tespit edildiğini, ilk derece mahkemesince davacının 24.06.2021 tarihli dilekçesi ile munzam zarar yönünden ıslah talebinde bulunması nedeni ile faizin ıslah tarihinden itibaren işletilmesi gerekmekte iken, dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin kabul edilmesinin hatalı olduğunu, davacının dava dışı müşterisi ile cari hesap ilişkisine konu ettiğini iddia ettiği ve müvekkili şirketten tahsilini talep ettiği 498.630,00-tl bedelin gerçek zarar olup olmadığının araştırılmadığını, yargılama sırasında aldırılan...

              Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir.------------ ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....

                DELİLLER VE GEREKÇE: Dava, taraflar arasında akdedilen işyerim sigorta poliçesi kapsamında sigorta Şirketi tarafından yapılan ödemenin zararın tamamını karşılamadığı iddiasına dayalı, Sigorta poliçesi teminatı dışında ödemenin geç yapılması nedeniyle munzam zararın tazmini davası olup, uyuşmazlığın 15/01/2019 tarihinde gerçekleştiği iddia edilen hırsızlık nedeniyle davalıdan munzam zarar bedeli tahsili istemi hususlarına ilişkindir....

                  Ayrıca 10.000 TL manevi tazminat talebini de munzam zarar olarak kabulünü istemiştir , Davalı, hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazında bulunmuş, takas iddiasını kabul etmemiş, davalının Fatih Mahallesindeki taşınmaz üzerine ev yapmasına davacı tarafın oğlu olması nedeniyle izin verdiğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir....

                    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının munzam zararını ispat etmesi gerektiğini, enflasyon, TL bazında döviz kuru ve altın kurundaki artış açısından müvekkili bankaya kusur yüklenemeyeceğini, davacının ileri sürdüğü munzam zarar ile müvekkili bankanın temerrüdü arasında illiyet bağı bulunmadığını, davacının ticari yaşamdaki bu tür sıkıntılara katlanmak zorunda olduğunu ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur. Dava; munzam zarar nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Dava tarihi itibariyle olaya uygulanması gereken 6098 sayılı TBK 122.maddesinde munzam zarar düzenlenmiştir. Anılan madde gereğince alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler (temerrüt) faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine kusur yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı ödemekle yükümlüdür. Yasa koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Bu zararın karşılanması iki bölümde düşünülmüştür....

                      UYAP Entegrasyonu