Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kamulaştırmasız el koyma nedenine dayalı olarak açılan davaların yargılaması sırasında, aynı taşınmaz hakkında Kamulaştırma Kanunu uyarınca idareler tarafından kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili için dava açıldığı takdirde, bu davanın kabulüne karar verilmesi ve hükmün kesinleşmesi halinde el koyma nedeniyle açılan davanın konusuz kalacağı, davanın niteliği gereği öncelikle bedel tespit ve tescil davasının sonuçlandırılması gerektiği dikkate alınarak kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tesciline ilişkin davanın sonucu bekletici mesele kabul edilip oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi, Doğru görülmemiştir. .......

    Gerçekten de, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda, taşınmaz mala el atılması sebebiyle oluşan menfi etkiler ve oranı açıklanmış; "kamulaştırmasız el koyma nedeniyle arta kalan kısmın geometrik olarak üçgen şeklinde olduğu ve bu nedenle yapılaşma için uygun bulunmadığının tespit edildiği" belirtildikten sonra, "arta kalan bölümün, işe yaramaz ve kullanılamaz olmasından dolayı davalı idare tarafından alınması ve kamulaştırmasız el koyma karşılığının parselin tamamı üzerinden hesaplanması gerektiği" ifade edilmiştir. Diğer taraftan, bu davada yer almayan diğer ½ pay maliki tarafından davalı idare aleyhine açılıp kesinleşen kamulaştırma bedelinin artırılması davasında da, arta kalan kısımda %100 değer azalışı kabul edilerek, taşınmazın tamamı üzerinden kamulaştırma bedel farkına hükmedilmiş olduğu anlaşılmakta, o davanın eldeki dava için güçlü delil teşkil ettiği açıktır....

      İdare tarafından aynı yasanın 10. maddesine göre açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemli dava ise ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin ... Esas sayılı dosyasında Belediye Encümen kararının ... 6. Dairesinin ... Esas sayılı dosyası ile iptal edilmesi nedeniyle ret edilmiştir. Dava konusu taşınmaza davacı idarece acele el koyma kararıylada olsa gerçek kamulaştırma bedeli ödenmeden el konulması Anayasanın 46. maddesi ve Kamulaştırma Kanununun 3.maddesine aykırıdır. Bu durumda davacı mal sahibi idare aleyhine kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmazın bedelinin tahsili davası açma hakkına sahiptir. Her nekadar davacı dava dilekçesinde talebinin; acele el koyma dosyasında tespit edilen bedelin artırılması olarak nitelendirmiş ise de, hukuki niteleme hakime ait olacağından davanın kamulaşıtırmasız el atma davası olarak kabulü ile esasa girilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi, Doğru görülmemiştir....

        Mahkemece dava konusu taşınmaza el koyma tarihi tespit edilerek, el koyma tarihi 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 arasında olması halinde 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6. maddesinin 1. ve 2. fıkrası gereğince taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak suretiyle dava tarihindeki değeri, taşınmaza 04.11.1983 tarihinden sonra el koyulduğunun anlaşılması haline dava tarihindeki niteliği esas alınmak suretiyle dava tarihindeki değeri, Kamulaştırma Kanunun 11 inci ve 12 inci maddelerine göre hesaplanarak bedeline hükmedilmelidir. Mahkemece tarafların tüm delilleri toplanarak dava konusu taşınmazın el atma tarihindeki vasfı belirlenip, bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki el koymanın varlığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....

          Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, kamulaştırmasız el atmadan arta kalan 575.01 m2 lik bölümde, kamulaştırmasız el atma nedeniyle değer azalışı kabul edilmesi gerektiğine ilişkin olarak verilen direnme kararı yerinde olduğu gibi; arta kalan 575.01 metrekarelik kısmın yeri, konumu, geometrik şekli, alanı ve kamulaştırmasız el koyma nedeniyle ulaşım imkanlarının dahi kısıtlanmış olması karşısında %50 oranında değer azalışı takdiri ile kamulaştırmasız el koyma karşılığına ilave edilmiş olması doğrudur. O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. S 0 N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı (2.037.10) YTL.bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 26.11.2008 gününde oybirliği ile karar verildi....

            Taşınmazın kamulaştırma tarihindeki malikleri tarafından kamulaştırma işleminin tebliğine rağmen süresi içinde bedel artırım davası açılmadığından kamulaştırma işlemi kesinleşmiş olup, taşınmazla ilgili kamulaştırmasız el koyma nedeniyle dava açma hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Dava konusu taşınmazlara ilişkin idarenin Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele el koyma talep ettiği ve 2008 tarihinde bedeli karşılığı Mahkemece acele el koyma kararı verildiği anlaşıldığından, davalı idarenin bu durumda haksız el atmasından bahsedilemeyeceği, bu nedenle de acele el koyma tarihinden itibaren istenilen ecrimisil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi, Doğru görülmemiştir. Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 05/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Kanunun lafzı ve ruhu gözönüne alındığında; ana ilke, taşınmazın gerçek değerinin tespit edilmesidir. 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, taşınmazına el konulan kimse, mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın dava tarihindeki değeri olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırması el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç, taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanunu'nun değer tespitine ilişkin hükümleri uygulanmalıdır. Bundan ayrı, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu Tasarısı gerekçesinde, 11. maddede sayılan ölçütlerin Anayasa'nın 46. maddesindeki unsurlar gözö-nünde tutularak düzenlendiği belirtildiğinden, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle bedel davalarında 11. maddedeki esaslara göre bedel tespitinin taraflar açısından Anayasal güvence teşkil edeceği açıktır....

                  Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/122 D.İş sayılı dosyası kapsamında 13/09/2017 tarihinde acele el koyma istendiği, mahkemece yapılan keşif sonucunda düzenlenen 06/11/2017 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile acele el koyma bedelinin 1.177.029,74 TL olarak belirlendiği, mahkemece 05/02/2019 tarihli karar ile acele el koyma kararı verildiği, davacı tarafından makul sürede kamulaştırma bedel tespiti davası açılmadığı gerekçesiyle 08/08/2018 tarihinde kamulaştırmasız el atma tazminat davası açıldığı ve bu davanın halen derdest olduğu, acele el koyma bedelinin ise 08/02/2019 tarihinde hak sahibine ödendiği, davacının "06/11/2017 tarihinde tespit edilen bedelin yaklaşık 2 yıl sonra 08/02/2019 tarihinde ödenmesi nedeniyle bu bedele faiz işletilmesi gerektiği" gerekçesiyle eldeki faiz alacağı davasını açtığı, ilk derece mahkemesince ise "2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. Maddesine 6459 Sayılı Yasanın 6....

                  ın kamulaştırma kararının alındığı tarihte ölmüş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda kamulaştırma işleminin geçerliliğinden bahsedilemeyeceği gibi davacı vekilinin beyanı da dikkate alınarak davaya kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda bakılması gerekir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 6487 sayılı Kanunla değiştirilen Geçici 6.maddesi gereğince kamulaştırmasız el konulan taşınmazların 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihleri arasında el konulması halinde el koyma tarihindeki niteliği dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekir. Dosyaya yansıyan bilgiye göre; dava konusu taşınmaza 1973 yılında karayolu yapılması suretiyle el konulduğu tespit edilmiştir. Dairemizin 21.12.2015 tarihli geri çevirme kararı üzerine getirtilen ... ...nın 27.01.2016 tarihli yazısına göre; dava konusu taşınmazın 10.09.2008 tarihinde imar planına alındığı, el koyma tarihinde tarım arazisi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır....

                    UYAP Entegrasyonu