Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dosya kapsamından; davacı ile davalı arasında 01.01.1995 tarihinde harici taşınmaz satış sözleşmesi imzalandığı, kararlaştırılan satış bedelinin davalıya ödenmesini müteakip taşınmazın zilyetliğinin davacı tarafa devredildiği, zilyetliği kendisine devredilen taşınmaz üzerine davacı tarafından ağaç vs. muhtesat yapıldığı ve taşınmazın dava tarihi itibariyle halen davacının kullanımında olduğu ancak harici satış sözleşmesine konu taşınmazın tapuda ferağının verilmemesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşıldığından, davacının, harici satış sözleşmesi gereğince davalı tarafa ödemiş olduğu satış bedelini davalıdan talep etme hususunda hukuki yararının bulunduğu sabittir. Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan 01.01.1995 tarihli satış sözleşmesinin incelenmesinde; bedelin davalı satıcıya ödendiği yazılıdır. Ancak, bu sözleşmede alınan bedelin miktarı gösterilmemiştir....

    Taraflar arasındaki uyuşmazlık; harici araç satış sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Karayolları Trafik Kanunu'nun 20/d maddesi uyarınca trafikte tescilli araçların mülkiyetini nakledici nitelikte sözleşmelerin noterde yapılması zorunludur. Bu hükme aykırı olarak yapılan sözleşmeler hukuken geçersizdir. Ancak, geçersiz sözleşmeden kaynaklansa dahi, sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda TBK. 146.'ıncı maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Somut olayda; uyuşmazlık sözleşme ilişkisinden doğduğu için olaya sözleşme zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Buna göre; harici satışın yapıldığı 20.07.2004 tarihinden davanın açıldığı 10.12.2010 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. O halde mahkemece, davalının zamanaşımı def'inin reddi ile işin esası incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir....

      Borçlar Kanunu m.237, Medeni Kanun m. 706/1, Tapu Kanunu m.26 ve Noterlik Kanunu m.60/3,89. maddelerindeki açık düzenlemeler ile taşınmaz satışının geçerli olması sözleşmenin resmi şekilde yapılması şartına bağlanmıştır. Bu mevzuat hükümleri gereğince kural olarak tapulu taşınmazlara ilişkin harici satış sözleşmeleri geçerli olmayacaktır. Ne var ki, harici sözleşmeye ek olarak resmi devrin gerçekleşmesi halinde sözleşmenin de artık geçerlilik kazanacağı yerleşik Yargıtay uygulamaları ile sabittir. Somut olayda davacı tapudan devrin yanı sıra davalı ile aralarındaki 15.7.2008 tarihli adi yazılı sözleşmeye de dayanmış olup, bu belgede davalının davaya konu taşınmaz üzerindeki miras hissesini 35.000,00TL bedelle sattığı açıkça yazılıdır....

        Davalı, çekişmeli daireyi davacının onayıyla akrabası olan dava dışı emlakçı ... 16.07.2005 tarihli harici satış sözleşmesiyle satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; 16.07.2005 tarihli satış sözleşmesinin dava dışı üçüncü kişi ile yapıldığından kayıt malikine karşı ileri sürülemeyeceği, tapu kaydına üstünlük tanınacağı gerekçesiyle davalının elatmasının önlenmesine ve taşınmazın boş olarak davacıya teslime karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... 'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. KARAR Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davalının 16.07.2005 tarihli satış sözleşmesinden kaynaklanan şahsi haklarını kendi akidine (...)'...

          K A R A R Davacı, kendisine ait ... ili, ... ilçesi,...... ada, 8 parselde kayıtlı bulunan D Blok 4 numaralı taşınmazın dava dışı .....isimli şahsa harici satış sözleşmesi ile 07.06.2011 tarihinde 170.000-TL bedelle satıldığını, daha sonra 31.03.2013 tarihinde, davalı tarafından 33.680,00 TL borç ile devralınarak tapusunun kardeşi üzerine devredildiğini ve teslim edildiğini, ayrıca davalının 21.03.2013 tarihli harici satış sözleşmesi gereğince ödemesi gereken 2.286-TL iskan bedelini ödemediğini, bunun üzerine davalı hakkında 35.966-TL alacak için icra takibi başlattıklarını, davalının kötü niyetli olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu ileri sürerek, haksız itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davanın reddini talep etmiştir....

            Dava, harici taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali, talep ise ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılması istemine ilişkindir. İhtiyati haczin şartları ve etkileri İİK 257. ve devamı maddelerde düzenlemiş olup, 257. maddenin birinci fıkrasında vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz talep etme koşulları; ikinci fıkrada ise vadesi gelmemiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilecek haller düzenlenmiştir. Gerek birinci, gerekse ikinci fıkra hükümleri dikkate alındığında, ihtiyati haciz talep edebilmek için, öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, bir diğer deyişle ihtiyati haciz talep eden kişinin talep konusu borcun alacaklısı sıfatına sahip olması gerekir. Maddenin birinci fıkrasına göre ihtiyati haciz isteyebilmek için, alacağın kural olarak vadesinin gelmiş olması gerekir....

              ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 30/12/2022 NUMARASI : 2020/111 ESAS, 2022/194 KARAR DAVA KONUSU : Harici Satım Sözleşmesine Dayalı Alacak (Sebepsiz Zenginleşmeden Kaynaklanan) KARAR : Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK' nın 352 ve devamı maddeleri uyarınca dosya incelendi....

              DELİLLER : Tapu kaydı, düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi, dayanak 04/01/2013 tarihli daire satış sözleşmesi, keşif, bilirkişi raporları, delil listeleri, sunulan ve toplanan deliller ile tüm dosya kapsamı, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, adi yazılı daire satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesi gereğince tahsili istemine ilişkindir. Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür....

              BİLDİRİLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın araç satış sözleşmesinden kaynaklandığını, araç satışının ticari iş olduğunu, bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. GEREKÇE : Taraflar arasındaki uyuşmazlık harici araç satış sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen ilk derece mahkemesi kararı hakkında 6100 sayılı HMK nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince; istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır. İlk derece mahkemesince; dava konusu aracın ticari olmadığı, yine davalının tacir sıfatına haiz olmadığı gerekçesi ile asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna dair karar verilmiştir....

                "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi Devre mülk satış sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada ... 1.Tüketici Mahkemesince verilen görevsizlik kararının temyizi üzerine dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, devre mülk satış sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. HMK.’nın 22/II. maddesinde “İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, ... 1. Tüketici Mahkemesinin 17.04.2014 günlü kararının davacı vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmakla, yargı yeri belirleme olanağı bulunmayan dosyanın, davanın niteliği gözetilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere ... ... 13. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesi gerekmektedir....

                  UYAP Entegrasyonu