ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 06/02/2023 NUMARASI : 2022/499 ESAS, 2023/96 KARAR DAVA KONUSU : Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptali Ve Tescil, Tüm Takyidatların Kaldırılması KARAR : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. maddesi uyarınca dava dosyası incelendi; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : İ D D İ A: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin taşınmazı noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile 43.500,00 TL bedelle satın aldığını, tüm bedeli ödediğini, fiilen teslim edildiğini, tüm taleplerine rağmen tapuda devir yapılmadığını, davalının alacaklılarınca taşınmaza hacizler konulduğunu açıklanan nedenlerle İstanbul Esenyurt ilçesi 2949 ada 5 parsel A Blok 7 bağımsız bölüm numaralı taşınmazın davalı adına olan tapusunun iptali ile üzerindeki tüm takyidatların kaldırılması ve taşınmazın müvekkilli adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
DELİLLER: Tapu kaydı, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ve ekleri, Delil listeleri sunulan ve toplanan tüm deliller ile tüm dosya kapsamı. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, gayrimenkul satış vaadi ve borçlanma sözleşmesinden kaynaklanan gayrimenkulün sözleşme tarihi itibariyle mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespiti ile hukuka aykırı tesis edilen ipoteğin ve kötüniyetli haczin fekkine, olmadığı taktirde taşınmazın rayiç değerinin tahsili istemine ilişkindir. Dava dosyası içerisinde mevcut tapu kaydı ile bilgi ve belgelerden dava konusu 197 bağımsız bölüm nolu dair niteliğindeki taşınmazın dava açılmadan önce 15/08/2018 tarihinde satış edinme sebebine istinaden davacı adına tapuya tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydında davalı Burgan Bank A.Ş.'nin alacaklı, davalı Emay ...A.Ş.'...
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....
Somut olayda; Davacı noterden yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı, taşınmazın üçüncü kişiye satıldığını, satışın muvazaalı olduğunu iddia ederek ... iptal ve tescil ikinci kademede tazminat talebinde bulunmuştur. Davacı davalı ...'in kötüniyetli olduğunu satışın muvazalı olduğunu ispat edemediğinden mahkemece ... iptal ve tescil davasının ve davalı ... aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmüştür. Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesi geçerlidir. Davacı ve davalı ...'ın yaptıkları biçimine uygun satış vaadi sözleşmesi ile belirlenen bedelin davacı tarafça nakten ve tamamen ödendiği sözleşmede belirtilmiştir. Böylece, resmi sözleşmede ödendiği belirtilen bedelin ödenmediğinin; ancak, aynı değerde başka delil ile ispatı gerekeceğinden davacının satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan edimini yerine getirdiğinin kabulü gerekir. Taşınmazın davalı tarafından üçüncü kişiye satıldığı ve ifanın artık imkansız hale geldiği tartışmasızdır....
Ancak somut olayda; itiraz eden banka aleyhine ayıbın giderilmesi istemli dava açılarak; ipotek alacaklıları ile ipotek borçlusunun işbu davada davalı olarak taraf bulundukları, davacının işbu dava dosyasındaki talebinin konut satım sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve takyidatlardan ari tescil, ipoteğin kaldırılması istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca mahkemece verilen tedbir kararının tüm icra işlemlerini değil sadece cebri icra yoluyla satış işlemini engeller nitelikte olduğu dolayısı ile icranın diğer yönlerden satış aşamasına kadar devamında yasal bir engel bulunmadığı, davalı aleyhine hak ve yarar dengesinin bozulmayacağı değerlendirilmiştir....
3.kişi tarafından kullanılıyor olması, taşınmazın haricen devredildiğini göstermediğini, davacı, taşınmazı haricen devralmış ise de, satış vaadi sözleşmesini tapu siciline işletmesi gerektiğini, şerh ettirmiş olsaydı dava konusu ihtilafın da yaşanmayacağını, davaya, davacı kendi ihmali ile sebebiyet verdiğini, MK. 3.madde gereği, kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamaz olduğunu, ipoteğin tesisi anında, taşınmazın davacıya devredildiğine dair kayıt olmadığını, tapu kayıtlarında, satış vaadi şerhi olmadığından, tapu siciline güven ilkesi gereği iyi niyetle ipotek tesis edildiğini, müvekkili bankanın iyi niyetli olmadığını gösterir aksine delil de olmadığını, buna karşın, dava konusu olayda, taşınmazın kaydına satış vaadi sözleşmesini şerh ettirmeyerek iyi niyetle ipotek tesisine sebebiyet veren davacının kendisi olduğunu, dava konusu olayda, asıl iyi niyetli olmayan davacının olduğunu, davacının, müvekkili bankanın harici satış sözleşmesinden haberdar...
Noterliğinin 26 Eylül 1980 tarih ve 32021 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi ile müvekkillerin murisi Erol Özalp'e sattığını, satış bedelin tamamını nakden ve peşinen aldığını, satışa konu taşınmazı fiilen alıcıya teslim ettiğini ve tapuda kat'i ferağ takririni intikal ve tescili müteakip dilediği an vermeyi kabul ve taahhüt ettiğini; malikin ölüm tarihinin çok eskiye dayanması ve vereselerinin bir hayli kalabalık olması ve tapu kaydında 2009 yılından beri ihtiyati tedbir olması nedeni ile elbirliği ile mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştüremediklerinden tapuda ferağ takririni almanın mümkün olamadığını; satış vaadi borçlusunun mirasçılarının taşınmazın paylı mülkiyete çevrilmesi sonucunda tapuda ferağ takririne yanaşmadıkları gibi hisselerini 3.şahıslara satma hazırlığında oldukları duyumunu almış olduklarını belirterek; satış vaadi borçlusundan davalılara intikal eden halen adlarına kayıtlı olan hisselerin iptali ile satış vaadi alacaklısı olan Erol Özalp'in veraset ilamındaki mirasçıları...
Noterliğinin, 13/03/2015 tarih ve yevmiye numaralı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazdaki hukuki engeller kalktığında davacıya intikali hususunda peşin 15.000,00 TL bedel karşılığında anlaştıklarını, anlaşma gereğince satış işlemi tamamlanarak zilyetliğin müvekkiline devredildiğini, hukuki engellerin kalkmasına rağmen satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesinden bu güne kadar davacıya devredilmediğini ileri sürerek 296 ada 48 parsel numarasında kayıtlı bulunan taşınmazın davalıya ait 1/2 hissenin iptali ile satış vaadi sözleşmesi sonrası takyidatların terkini ile davacı adına kayıt ve tesciline, tescilin mümkün olmaması halinde denkleştirici adalet ilkeleri gereği taşınmaz bedelinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; özetle davanın reddini savunmuştur. III....
Davalı Akbank vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil banka ile davacı arasında krediden ve sair nedenden kaynaklı herhangi bir sözleşme, sebepsiz zenginleşme, taahhüt, haksız fiil ve sair borç doğuran bir hukuki ilişki bulunmadığını, ava dilekçesinde satış vaadi sözleşmesinin davalı Garanti Koza ile akdedildiği anlaşıldığını, davacı vekili huzurdaki dava dosyası ile İİstanbul İli, Esenyurt İlçesi, Çınar Mahallesi, 382 Ada, 43 Parselde yer alan Heybeli E Blok, kat 27, Daire 489 ve kat 38, daire 697 nolu bağımsız nolu taşınmazların tapu iptali ve tescilini talep ettiğini, gerçekleşen satım işlemlerinin tüketici hukukunun özel olarak koruduğu anlamda tüketici işlemi olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından huzurdaki uyuşmazlığın genel mahkemelerin görev alanı içerisinde kaldığı izahtan vareste olduğunu, satış vaadi sözleşmesinden doğan alacak hakkının, taşınmaz üzerindeki ipotek hakkı sahibine karşı ileri sürülememesi bakımından ipoteğin satış vaadi sözleşmesinden önce kurulmuş olmasıyla...
Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davacının istinaf başvurusunun kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış, davalı eşin açık rızasının bulunmadığı gerekçesiyle ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm ipoteğin kaldırılması davasının kabulü yönünden davalı banka tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu aile konutu taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin, tarafların ortak çocuklarının sahibi olduğu dava dışı şirketin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcunun teminatı olarak konulduğu ve davacı eşin genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı nazara alındığında, davacının açık rızası alınmadığını ileri sürerek ipoteğin kaldırılmasını istemesi, hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk korumaz (TMK. md. 2)....