Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı ..., davacıların dava açmakta hukuki yararının olmadığını, haksız elatmanın bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur. Davalı Hazine, davacıların gerçek kişi olduğunu dava açmakta hukuki yararlarının olmadığını, dava konusu taşınmazın deniz kıyısında fakat kıyı kenar çizgisi dışında kaldığını davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 7962 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile "kumluk" vasfıyla sınırlandırılmasına, elatmanın önlenmesi ve kal davası yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Hükmü davalılar temyiz etmiştir. Uyuşmazlık Türk Medeni Kanununun 715. maddesine ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa dayanılarak açılan tapu iptali ve terkin, elatmanın önlenmesi ve kal istemlerine ilişkindir. Gerçekten mahkemenin doğru olarak saptandığı üzere, önemli olan kıyı kenar çizgisinin yöntemince belirlenmesidir....

    Nitekim, 22/2-a maddesi Yönetmeliğinin (Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uyulacak Usûl ve Esaslara İlişkin Yönetmelik) 9/a maddesinde, genel mahkemelerden aktarılması gereken davalar, "sınır veya yüzölçümüne yönelik" davalar olarak açıklanmıştır. Genel mahkemede “elatmanın önlenmesi” istemiyle açılan davalar, kadastro çaplarının uygulanması ile sonuca bağlanacak davalar olup, bu davalar sonucunda taşınmazların çaplarının ve yüzölçümlerinin değiştirilmesine karar verilmez. Başka bir anlatımla, elatmanın önlenmesi davası sonucu verilen hüküm, taşınmazların kadastral sınırlarını (çaplarını) değiştirmez. Bu nedenle elatmanın önlenmesi davaları, uygulama kadastrosu nedeniyle kadastro mahkemesine aktarılması gereken davalardan değildir....

      Meradan yararlanma hakkı olan köy ve belediyeler yoksun kaldıkları yararlanma nedeniyle haksız elatmanın kaldırılmasını, hayvanlarının yararlanamaması sebebiyle ot bedelini, mülkiyet hakkı sahibi olan Hazine ise haksız elatmanın giderilmesi ve bunun dışında 4342 sayılı Mera Kanununun 4/4 maddesine dayanarak meralarda meydana gelen tahribat sebebiyle eski hale getirme masraflarının tahsilini haksız eylem sahibinden isteyebilir. Başka bir ifade ile köy ve belediyelerin eski hale getirme masraflarını, Hazinenin de ot bedelinin tahsilini talep etmesine olanak yoktur. Ecrimisil, 08.03.1950 günlü ve 22/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre haksız eylemden doğan bir işgal tazminatıdır. Meraların haksız kullanılması nedenine dayanılarak yararlanma hakkı bulunan köy veya belediye ot bedelinin, mülkiyet hakkı sahibi olan Hazine ise, meralarda meydana gelen tahribat sebebiyle eski hale getirme masraflarının tahsilini haksız eylem sahibinden isteyebilir....

        Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez. Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir....

          Hukuk Dairesi MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.03.2010 ve birleştirilen davada 24.11.2010 gününde verilen dilekçeler ile asıl davada elatmanın önlenmesi ve kal, birleştirilen davada temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 05.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-birleştirilen dava davacısı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Asıl davada dava; elatmanın önlenmesi ve kal, birleştirilen dava ise; temliken tescil istemine ilişkindir. Davacılar vekili; davacıların 115 ada 44 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduklarını, davalının taşınmazlarına bina yaptığını, haksız müdahalenin men'i ile yapının kal'ini talep etmiştir....

            Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK'nın 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı Kararı). 5. Eldeki davada ise elatmanın önlenmesi istemi yönünden davalının haksız kullanımının bulunduğu, ecrimisil istemi yönünden de kötüniyetli zilyet olduğu hususları ispatlanamamıştır. 3....

              Mahkemece, elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne, ecrimisil ve birleştirme kararı verilen dava isteminin reddine karar verilmiştir. Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davalı-davacı ... vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir. 2-Davacı-davalı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkindir. Davacı, taşınmazına elatmanın önlenmesi ve haksız kullanım tazminatı istemlerinde bulunmuştur. Hükme esas alınan 26.02.2009 tarihli fen bilirkişi raporunda davacıya ait 2674 parsel sayılı taşınmaz içerisindeki binanın krokisinde kırmızı boya ile gösterilen 41,93 metrekare kısmının davalının kullanımında olduğu belirtilmiştir. Davacıya ait taşınmaz içinde bulunan binanın davacının mülkiyet hakkına tecavüzlü olduğu açıktır....

                Bir kamu kurumu tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında devlet malı olmayan yerlerden toprak veya kum alınması yahut böyle yerlere toprak, kum veya moloz yığılması neticesinde doğan zararların ödetilmesi istekleri, başkasının malına kamu kurumunun dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan veya projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı nedeniyle haksız eylemden doğan tazminat davası sayılır. Aynı kural ağaç kesilmesi durumunda da söz konusudur. Bundan başka yapılan işlerin plan ve projelere aykırı yapılması da idari karara aykırı bir hareketin varlığı nedeni ile yine idari kararın uygulanmasından doğan bir zarar sayılamaz ve bu bakımdan dava haksız eylemden doğan ve adli yargı yerinde bakılması gereken bir tazminat davası olarak kabul edilir....

                  Davalı, tapu tahsis belgesi olduğunu, davanın reddini savunmuştur. Mahkemenin, davalıya verilmiş olan tapu tahsis belgesinden dolayı fuzuli işgalden bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararı Dairece "İstanbul - Boğaziçi alanında kalan yerlerde tapu tahsis belgesinin tapuya dönüştürülmesi olanağı bulunmadığı ve bu belgenin hukuken ifa edilemeyecek bir belge durumuna düştüğü, bu nedenle elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerektiği" belirtilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi Murat Ataker'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....

                    Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez. Davaya konu olayda uygulama imkanı bulunan TMK’nun 740. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir....

                      UYAP Entegrasyonu