Bu bağlamda tasfiye memurunun, tasfiye işlemlerine yönelik yargılamada tespit edilen maddi vakıaların (tasarrufların) davacı pay sahibinin menfaatini zedeler nitelikte görülmesi, tasfiye işlemlerinin tasfiye prosedürüne ve hakkaniyete uygun yürütülmemesi karşısında mahkemece karar yerindeki gerekçelerle davalı tasfiye memurunun azli için gerekli koşul olan haklılık halinin gerçekleştiği yönündeki kabul ve neticesinde yazılı şekilde verilen kararda usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Bu nedenle davalı istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Öte yandan, davalı vekili tarafından istinaf başvurusuna yönelik cevap dilekçesi ile ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuş ise de; eldeki dava yönünden dairemiz istinaf incelemesi ile görevli olup 6100 sayılı HMK'nın 390/1 maddesinde tarif edildiği şekli ile davanın görüldüğü mahkeme değildir....
kaldırılmasına, tasfiye halinde Emba Makina Elektrik İnşaat Turizm Nakliyat Ticaret Limited Şirketine ait atölye, ekip ekipman ve banka hesaplarına ihtiyati tedbir konulmasına, davalarının kabulü ile, davalı tasfiye memurunun azline, azledilen tasfiye memurunun yerine yeni tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
, tasfiye memurunun azli istemi ile ----- ATM'nin ------ Esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, tasfiye memurunun o davada da cevap vermediğini, netice itibarı ile şirkete kayyım atanmasını talep ettiklerini, -----....
TTK'nun 288. maddesi uyarınca tasfiye memuru, gerekli defterleri tutmakla yükümlü olup eldeki davada, şirket defterlerinin usulüne uygun ve düzenli tutulmadığı iddia ve ispat edilmiş değildir. TTK'nun 289. maddesi uyarınca tasfiye memuru, tasfiye sonu bilançosunu usulüne uygun olarak düzenleyip ortaklara tebliğ etmek zorundadır. Davalı tasfiye memuru henüz tasfiye sonu bilançosunu düzenlememiştir. Tüm bu tespitlere göre; davalı tasfiye memurunun şirkete ait taşınmazların satışı için faaliyette bulunmasında yasaya aykırı bir durum yoktur. Davalı tasfiye memurunun şirkete ait gayrimenkullerin satış işlemlerini yapabilmesi için yaptığı hazırlıklarda usul ve kanuna aykırı bir durum görülmemiştir. Davalı tasfiye memuru tarafından gayrimenkul değerleme uzmanından rapor alınması da usul ve yasaya aykırı değildir. Zira tasfiye memuru, tasfiye işlemlerini makul sürede tamamlamak durumundadır. Ayrıca şirkete ait taşınmazlar da satılmamıştır....
Son zamanlardaki Yargıtay kararlarında, sicilden re'sen terkin edilen şirketin ihyasına karar verilmesi halinde tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmadığına zira şirketin tasfiye halinde olmadığına işaret edilmesine göre; esasen re'sen terkin edilen şirketin ihyası ile birlikte tasfiye memuru atanmış olması da şirketin tasfiye halinde olduğu anlamına gelmeyecektir. Zira 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuatta bir şirketin hangi hallerde ve ne şekilde tasfiyeye gireceği açıklanmıştır. Dolayısıyla anılan ihya kararında, tasfiye memuru atanması nedeniyle şirketin tasfiye haline girdiğinin kabul edilmesi mümkün olmayıp, mahkemece tasfiye memuru atanmasının nedeni, şirket hakkında devam eden davalarda, taraf teşkilinin sağlanması, yargılama faaliyetinin yürütülmesi ve bu faaliyetin devamı niteliğinde infaz işlemleri neticesinde ortaya çıkan durumun tasfiyesinin sağlanması olduğu kabul edilmelidir....
Son zamanlardaki Yargıtay kararlarında, sicilden re'sen terkin edilen şirketin ihyasına karar verilmesi halinde tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmadığına zira şirketin tasfiye halinde olmadığına işaret edilmesine göre; esasen re'sen terkin edilen şirketin ihyası ile birlikte tasfiye memuru atanmış olması da şirketin tasfiye halinde olduğu anlamına gelmeyecektir. Zira 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuatta bir şirketin hangi hallerde ve ne şekilde tasfiyeye gireceği açıklanmıştır. Dolayısıyla anılan ihya kararında, tasfiye memuru atanması nedeniyle şirketin tasfiye haline girdiğinin kabul edilmesi mümkün olmayıp, mahkemece tasfiye memuru atanmasının nedeni, şirket hakkında devam eden davalarda, taraf teşkilinin sağlanması, yargılama faaliyetinin yürütülmesi ve bu faaliyetin devamı niteliğinde infaz işlemleri neticesinde ortaya çıkan durumun tasfiyesinin sağlanması olduğu kabul edilmelidir....
Mahkemece 29/03/2023 ve 07/04/2023 tarihli ara kararlar ile; dava ve karşı davanın davalı şirketin tasfiye memurunun haklı nedenle azli ve davalı şirkette tasfiye memurunun atanması istemine ilişkin olduğu, 20/03/2023 tarihli ara karar ile tasfiye memurlarının tasfiyeye ilişkin yetkilerinin ihtiyati tedbiren kısıtlanmasına, nihai karar ile tasfiye memuru belirlenene kadar tedbiren şirketin tasfiyesinin durdurulmasına karar verildiği, şirketin tasfiye halinde olması, yönetim kurulunun görevinin sona erdiği anlamına gelmeyeceği tasfiye memurları tasfiyeyle ilgili işlemleri yaparken şirketin yönetim kurul da yönetim görevini yapabileceği, şahsına ve işlemlerine itiraz edilen şirket avukatına vekaletin şirket yönetim kurulu tarafından verildiği, davanın konusunun tasfiye memurunun azli olup, şirket yönetim kuruluyla ilgili açılmış bir dava bulunmadığından dolayısıyla mahkememiz ancak açılan dava konusu ile ilgili tedbir veya karar verebileceğinden, şirkete kayyım atanması ve vekilin temsil...
Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar” hükmünün haiz olduğunu, Neticeden gelinen aşamada, tasfiye memurunun özellikle tasfiye sürecini geciktirmesi ve sürüncemede bırakması ve belirtmiş olduğumuz diğer nedenler, müvekillerimiz yönünden objektif ve makul şüpheye yol açacak güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğundan tasfiye sürecini tüm hissedarların menfaatini gözetecek şekilde tarafsız, adil ve sağlıklı olarak yürütmediği ve yürütemeyeceği açıkça anlaşılmış olmakla, davalı tasfiye memurunun azli ile sayın mahkemece res’en belirlenecek tarafsız bir tasfiye memurunun atanmasının talep zorunluluğunun hasıl olduğunu, 6102 s. TTK’nun 543/2. Maddesi; “Alacaklılara üçüncü kez yapılan çağrı tarihinden itibaren üç ay geçmedikçe kalan varlık dağıtılamaz....
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davalı tasfiye memurunun şirkete zarar verdiği davacı tarafça kanıtlanamamış ise de, davalı tasfiye memurunun yasanın kendisine yüklediği görevleri tam ve gereği gibi yerine getirmediği, tasfiye işlemlerini makul sürede tamamlamadığı, böylece TTK 274.maddesi uyarınca tasfiye memurunun görevden alınması için yasal şartların oluştuğu, TTK 273.maddesi uyarınca ortaklardan birinin talebi üzerine mahkemece tasfiye memuru atanabileceği ve tasfiye memurunun mahkemece görevden alındığında, talep üzerine mahkemenin yeni tasfiye memurunu da ataması gerektiği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacıların, kanıtlanamayan maddi tazminat ve menfi tespit taleplerinin reddine, TTK 274. maddesi uyarınca tasfiye memurunun görevden alınması ve yerine yeni tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir....
ın gerekli işlemleri yapmadığını ileri sürerek, TTK'nın 548 maddesi gereği ortaklar kurulu kararı uygulanarak şirketin tasfiye halinin kaldırılması ile tasfiye halinin kaldırılması kararına kadar geçecek sürede telafisi mümkün olmayan zararlar doğabileceğinden tasfiye memurunun görev ve yetkilerinin tedbiren durdurulmasını talep etmiştir. Mahkemece, şirketin tasfiyesinin diğer ortak ...'in açtığı haklı nedenlerle fesih ve tasfiye davası sırasında iki ortağında şirketin feshini istemeleri üzerine yani bir anlamda %100 pay sahiplerinin oy birliğiyle aldıkları karar sonucunda fesih ve tasfiyeye karar verildiği, tasfiyenin kaldırılması için de oy birliğiyle karar alınması gerektiği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Davalı vekili, 21.03.2013 tarihli dilekçesi ile, tasfiye halinin kaldırılması ve tasfiye memurunun azli talebinde bulunmuştur. Ancak bu dilekçenin esas defterine bağımsız kaydı yapılmamış ve harcı da ödenmemiştir....