Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

bu yana müvekkili tarafından dairenin demirbaş aidatlarını ödediğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında üstlenmiş olduğu yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve müteadditi defalar şifahen tapunun devrini talep etmesine karşın davalılardan--------dava konusu bağımsız bölümün tapu devir ve tescil işlemlerini gerçekleştirmediğini, Bunun gönderilen ihtarnamelerle keşide edilerek taraflar arasında akdedilen 10.03.2011 tarihli satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerin ifa edilmesi talep edildiğini, aksi takdirde müvekkilinin uğradığı maddi manevi zararların tazmini ve dava konusu bağımsız bölümün müvekkilimiz adına tescili için yasal yollara başvurulacağı ihtaren bildirildiğini, davalılar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinin şartlarının gereği gibi yerine getirilmediğinden söz konusu taraflar davalık olmuşduklarını, söz konusu davanın halen derdest olduğunu, davalılardan ----- dava konusu taşınmaz satış vaadi sözleşmesine istinaden tasarruf yetkisini kullanan ve dava konusu...

    Gerek, 29.01.2013 tarihli noterde düzenlenmiş gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi ve gerekse aynı tarihli haricen düzenlenen protokolün içeriklerinin aynı ve birbirini teyit eder nitelikte olduğu, esasen protokolde çok açık bir şekilde yazılmış olan devir ve satışa konu edilen hisselerin satıcıların ve alıcıların gerçek irade ve istemlerini dile getirdiği, satış vaadi sözleşmesinin de hemen bu protokolden sonra ve protokolde yazılı hususlar doğrultusunda düzenlendiği şüpheye yer vermeyecek bir şekilde anlaşılmaktadır. Az yukarıda açıklandığı gibi taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinde amaç ileride bir taşınmazın satış işleminin yapılmasıdır. Bu kapsamda satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği anda taşınmazda malik olmak gerekmediği gibi özellikle elbirliği ortaklığına konu taşınmazlarda ileriye dönük olarak bir miras bırakandan gelecek hisselerin de satışının vaad edilmesi mümkündür ve böyle bir satış vaadi sözleşmesi bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir....

      Hukuk Dairesi MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14/03/2002 gününde verilen dilekçe ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30/04/2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili, davacı ile davalılar ... ve ...'ın murisi ... ile ... ve ...'ın murisi ... arasında ... 3. Noterliğinin 17.08.1971 tarihli ve 4720 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiğini ve bu sözleşme uyarınca ... ili, ... ilçesi, ......

        Noterliğince tanzim edilen 05/04/2018 tarih ve 13754 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tup kütüğüne şerhi yönünden, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davası açılmış olduğundan tapu kütüğüne şerhi yönünden, dava konusu taşınmazın üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı vaazına, yapılacak yargılama sonucunda Bursa ili Osmangazi İlçesi Hüdavendigar Mah. 2214 ada 2 parsel de inşa etmekte olduğu Yüksekoba Deluxe VI projesindeki kat irtifaklı C1 blok numaralı Tripleks villa niteliğindeki bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, dava konusu bağımsız bölüm içi mekanlarındaki listelenen tüm imalatların davacı tarafından yaptırılmış ve davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

        Noterliğinin 13/02/2018 tarih ve 03941 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesinin düzenleme şeklinde noterde yapıldığı, sözleşme içeriğinde taşınmaz bedelinin nakden ödendiğinin ifade edildiği görülmüştür. Dolayısıyla taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin yasal maddi unsurları ihtiva ettiği ve geçerli olduğu noktasında bir tereddüt yoktur. Ancak davaya ve sözleşmeye konu taşınmaz hali hazırda dava dışı üçüncü kişi adına arsa vasıflı olarak kayıtlı bulunduğundan, sözleşmede ifa imkansızlığı söz konusudur. Bu durumda davacı ödediği bedelin iadesini talep hakkına sahiptir. Davalı her ne kadar bedelin ödenmediği iddiasında bulunmuş ise de, bilindiği üzere herkes iddiasını ispat etmekle mükelleftir. Yasal koşulları haiz satış vaadi sözleşmesinde bedelin nakden alındığı belirtilmiş olmakla, bunun aksi ancak aynı kuvvette yazılı bir delil ile ispat edilebilir....

        , başkaca alacağının kalmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin satış vaadi sözleşmesinin ifası 06.10.2008 tarihinde imkansız hale gelmesi ve bu tarihteki taşınmaz değerine göre davacı alacağının hesaplanması tespitini yapmasına rağmen bozma sebebi yapmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir....

          Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2018/577 esas 2020/577 karar sayılı ilamı ile borçlunun payı üzerinde bulunan satış vaadi sözleşesine dayalı açılan tapu iptali ve tescili davasında mahkeme 2303 ada 13 parseldeki borçlunun hissesinin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar vermiş olup karar 30/12/2020 tarihinde kesinleşmiştir. Müdürlüğümüz dosyasından 24/09/2020 tarihinde 21/02/2021 ve 03/03/2021 tarihinde olmak üzere 3 ayrı haciz şerhi bulunmaktadır. Taşınmaz üzerindeki hacizlerin hepsi güncel olup kesinleşme öncesi ve sonrası konulmuştur. Kişisel hak mahiyetinde olan satış vaadine dair hak tapu kaydına işlenmekle ayni etkinlik ve aleniyet kazanmıştır. (HGK. 1992/14- 719, 1993/7 sayı ve 27.01.1993). Bu hak MK'nın 919 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddesine göre 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebilir. 5 yıl içerisinde devir gerçekleştiğinde satış vaadi şerhinden sonra konulan haciz sonuç doğurmaz....

          rağmen taşınmazı devirden kaçındıklarını, nihayetinde belirlenen tarihten altı ay sonra davacı adına taşınmaz devri gerçekleştirildiğini, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu, incelenen tapu kayıtlarında dava konusu İstanbul İli Kağıthane İlçesi Merkez Mahallesi, Yahya Kemal Mevkiinde bulunan ve tapuda 6579 Ada, 19 Parsel kayıtlı 89 numaralı bağımsız bölüm üzerinde birçok haciz şerhi bulunduğunu, davacının telafisi mümkün olmayacak şekilde zarara uğratılmasının ve mağdur edilmesinin önlenmesi için dava konusu taşınmaz üzerine tedbir konularak, üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi ve taşınmaz üzerindeki hacizlerin satış işlemlerinin durdurulmasına yönelik teminatsız olarak tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir....

          Noterliğinde 02.12.2013 tarihli 33642 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle satıldığını, müvekkilleri ile davalı yüklenici arasında Beyoğlu 10. noterliğinde 02.12.2013 tarihli 33640 ve 33642 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin dayanağının, yüklenici ile diğer davalılar arasında imzalandığını ve işlem tarihi itibarıyla geçerliliği kesin olan Sarıyer Noterliğinde 22.11.1982 tarihli 24017 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi olduğunu, bu sözleşeme olmasaydı, arsa sahibi diğer davalıların yükleniciye karşı taşınmaz mülkiyet borcu bulunmasaydı zaten anılan satış vaadi sözleşmelerinin düznelenmesinin mümkün dahi olmayacağını, Beyoğlu 10....

          İli sınırları içinde bulunan tüm taşınmazlardaki kanuni miras hak ve hisselerinin tamamının satışını vaad ve taahhüt ettiği, satış bedelini nakten ve tamamen aldığı, zilyedliğini devrettiği anlaşılmıştır. Mahkemece, 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesi yerindedir. Dava konusu 5736 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kayıt, maliki ...’ye murisi ...’den kaldığı tapu kaydındaki intikale esas dayanak belgelerden (resmi senet ve içeriğindeki mirasçılık belgesi) anlaşılmaktadır. Davalı ...’nin 3 parsel sayılı taşınmazda murisinden intikal eden payının da satış vaadi sözleşmesine konu olduğu gözetilerek bu parsel bakımından da satış vaadi sözleşmesinin koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....

            UYAP Entegrasyonu