Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D.: Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302). Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır....
Somut olayda yoksulluk nafakası isteyen davacı kadının, çalıştığı, kendisini yoksulluktan kurtarmaya yetecek, aylık sürekli ve düzenli gelirinin olduğu, bu hususun SGK kayıtları ile de sabit olduğu, kadın yönünden boşanma yüzünden yoksulluğa düşme koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır. Kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken kabulü hatalı olmuştur. Kadının yoksulluk nafakası isteminin reddi gerekmiştir. HMK 353/1- b-2 maddesine göre ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir....
B... ile birlikte yaşadığı, 1 adet 2011 model Mercedes marka otomobilinin bulunduğu, SGK kaydının olmadığı, boşanmadan sonra davalının kafe işletmeye başladığı iddia edilmişse de, ilgili M... C...'nin davalının annesi adına kayıtlı olduğu, tarafların boşanmadan sonra ekonomik ve sosyal durumlarında olağanüstü bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında, protokolden sonra önemli bir değişiklik olmamış, edimler arasındaki dengenin, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulduğu davacı tarafça ispat edilememiştir. Hal böyle olunca mahkemece; davacının yoksulluk nafakasının indirilmesi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olacak şekilde davanın kısmen kabulü ile nafakanın indirilmesi yönünde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
kabulü ile aylık 300 TL yoksulluk nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiş, kararın yoksulluk nafakası yönünden davalı tarafından süresinde temyizi üzerine, Dairemizin 5.12.2012 tarih 2012/4843 esas 2012/29332 karar sayılı kararı ile hüküm altına alınan yıllık nafaka tutarının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/2. maddesi gereğince temyiz edilebilme sınırı altında kaldığından bahisle temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: "Davacı tarafça açılan boşanma davasının KABULÜ İLE; tarafların TMK nun 166/1 ve 2 maddeleri uyarınca ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK NEDENİ İLE BOŞANMALARINA, Tarafların müşterek çocuğu Fatma Yıldırım'ın velayetinin davacı anneye verilmesine, davalı baba T4 arasında şahsi münasebet tesisine, Davacının iştirak nafakası talebinin kısmen kabulü ile; aylık 250,00TL olan tedbir nafakasının dava tarihinden itibaren, hüküm kesinleştikten sonra da 300,00TL'nin iştirak nafakası olarak devamı ile davalıdan tahsili ile davacı anneye ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Davacının yoksulluk nafakası talebinin kısmen kabulü ile; aylık 300,00TL olan tedbir nafakasının dava tarihinden itibaren, hüküm kesinleştikten sonra da 350,00TL'nin yoksulluk nafakası olarak devamı ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Davacı kadının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 6.000,00TL maddi tazminatın boşanma hükmünün kesinleşmesinden...
Davalı kadın tarafından, ilk derece mahkemesince yoksulluk nafakası yönünden verilen bu hükme karşı istinaf kanun yoluna müracaat edilmediğinden yoksulluk nafakası yönünden ilk derece mahkemesi kararı kesinleşmekle bu hususa yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Davalı kadının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; a- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle ilk derece mahkemesince davalının yoksulluk nafakası istemiyle ilgili verilen hükmün temyiz edilmemesine karşın, bölge adliye mahkemesince bu konuda yeniden hüküm kurulmasının sonuca etkili olmadığının anlaşılmasına göre, davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. b- Davacı erkek tarafından açılan boşanma davası Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesinde yer alan fiili ayrılığa dayanmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma-Yoksulluk Nafakası Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından vekalet ücreti yönünden; davalı erkek tarafından ise hükmün tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın temyiz dilekçesi ile adli yardım talebinde bulunmuş ise de; mahkemeden adli yardım talebinde bulunduğu, adli yardım talebinin tensiben kabul edildiği, adli yardım kararının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 335/3 maddesi gereğince karar verildikten sonra hükmün kesinleşmesine kadar tüm giderlerden geçici muafiyet sağlayacağının anlaşılmasına göre yapılan incelemede: Davacı kadın tarafından açılan boşanma ve ferilerine ilişkin dava sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiş ve yoksulluk nafakası yönünden bozulmuştur....
Önceki nafaka artırım ilamında "...davalının yurtdışından boşanmadan önce emekli olduğu ifade edildiğinden temel yoksulluk nafakasının belirlendiği sırada bu hususunda dikkate alınması karşısında araştırma gereği duyulmadığı, boşanma kararı ile birlikte kadın lehine belirlenen aylık 1.500,00TL.yoksulluk nafakasının Yargıtay bozması sonrası aylık 1.000,00TL.olarak belirlendiği ve kesinleştiği, tapu kayıtları sunulmuş ise de bunların muvazaalı olarak devredildiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, bulunsaydı dahi boşanma aşamasında yoksulluk nafakası takdir edilirken bu malvarlıklarının da bulunduğunun hesaba katıldığından dikkate alınmadığı"şeklinde gerekçe mevcut olup bu gerekçe de kesinleşmiştir....
Hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu, davacı vekilinin talebinin bağımsız açılan yoksulluk nafakası talebi olarak değerlendirildiğinde; Alaplı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 23/05/2017 tarih 2016/187 Esas ve 2017/194 Karar sayılı ilamı ile usulüne uygun şekilde yoksulluk nafakası talebi bulunmadığından kadın yararına yoksulluk nafakası talebi ile ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, iş bu kararın 23/10/2019 tarihinde kesinleştiği, TMK 178....
Velayet hakkı kendisine verilmeyen davacı da TMK.nun 182/2. maddesi uyarınca çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmak durumunda olduğundan; müşterek çocuk için hükmedilen tedbir nafakasının da boşanma kararının kesinleşmesinden sonra bir miktar arttırılarak TMK.nun 182. maddesi gereğince iştirak nafakası olarak devamına karar verilmiştir. Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Yukarıda açıklandığı üzere her iki tarafın asgari ücret seviyesinde geliri olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşullarının davalı kadın yararına gerçekleşmediği, tarafların gelirlerinin birbirine denk olduğu, düzenli ve sürekli geliri bulunan kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği sabittir. Bu nedenle, davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekmiştir....