İddianın ileri sürülüş şekline göre dava dilekçesindeki tapu iptali ve tescil talebi yönünden, muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tescil, alacak talebi yönünden ise mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK mad.114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur (HMK mad.115/1). Muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Davacı, şahsi hakkına dayanarak ileride açabileceği mal rejiminin tasfiyesi ile hak edebileceği alacağının tahsilini sağlamak amacıyla eldeki davayı açmış, dava dilekçesinde ilk olarak muvazaalı devrin iptaline karar verilmesini istemiştir....
Yargıtay'ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince(6100 s.lı HMK'nun 30. m) bekletici mesele yapılmalıdır. Tasfiye davasında, mal rejiminin sona ermemiş ve sona erdirecek davanın da henüz açılmamış olduğunun anlaşılması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir....
KARAR Davacı vekili tarafından davalıya yönelik mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak talepli davanın yapılan yargılaması sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Karar verildikten sonra davacı tarafından davadan feragat ettiğini bildirir usulüne uygun kimlik kontrolü yapılmş imzalı dilekçe mahkemesine sunulmuştur. Davadan feragat geniş kapsamlı bir beyan olup, HMK'nin 309. maddesi gereği kati bir hükmün neticelerini doğurur. Feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatına da bağlı değildir. Feragat beyanı etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile gösterir. 6100 sayılı HMK'nin 7251 sayılı Kanun ile değişik 310. maddesine göre davadan feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Feragat, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesince feragat doğrultusunda ek karar verilir....
Davalı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili tarafından, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak talep edilmiş olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, yapılan temyiz başvurusu üzerine Daire'nin 21.02.2019 tarihli ve 2016/21257 Esas, 2019/1760 Karar sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır. Davalı vekili, 27.06.2019 tarihli dilekçe ile Daire ilamında davalı hükmü temyiz etmemesine rağmen temyiz eden olarak davalının da yazılmasının ve davalıdan onama harcı tahsil edilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek maddi hatanın düzeltilmesi isteğinde bulunmuştur. Dairenin ilamı ve tüm dosya kapsamı incelendiğinde, davalının geçerli bir temyiz talebi bulunmadığı halde temyiz eden olarak ilamda yer almasının ve davalıdan 3.555,77 TL onama harcı alınmasına karar verilmesinin maddi hata niteliğinde olduğu anlaşılmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARAR Davacı ......
Boşanma nedeniyle eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının dava tarihi itibarıyla sona ermekte olup (TMK’nun 225/2.m.), mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibarıyla doğar. Ancak bu hakkın dava yolu ile kullanılabilmesi, tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi gerekir. Somut olayda taraflar arasında boşanma davası açılmış olmakla davacının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkı doğmuştur. Ancak tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanması gerekmektedir....
Eşler arasında mal rejimi sona erdiğinde, eşlerin evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili birbirlerinden karşılıklı alacak istemeleri mümkündür. Diğer ifade ile 07.10.1953 gün 8/7 sayılı YİBK'na göre; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katkı ya da katılma alacağı nedeniyle taşınmazlara ait tapu kayıtlarının iptali ile tescili istenemez. Bu açıklamalara göre katkı payı alacağı bakımından ayın isteme imkanı bulunmayıp alacak istenebildiğine, davacı tarafın dosya kapsamından alacak isteği olmadığı, dava konusu meskene ait tapunun yarı payının iptali ile davacı adına tescilinin istendiği anlaşıldığına göre mahkemece 7 numaralı meskenle ilgili davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabule karar verilmiş olması doğru olmamıştır....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; davacının dava dilekçesinde tasfiyeye konu malları belirtip her bir mal için de ne kadar istediğini açıkça yazarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 100.000,00 TL alacak talebinde bulunduğu ve 100.000,00 TL üzerinden hesaplanan nisbi harcı da peşin olarak yatırdığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar dava dilekçesinde ve bilahare verilen açıklama dilekçelerinde tasfiyeye konu mallar ve talep miktarları açık, anlaşılır ve somut olmasına ve de talep miktarı yönünden harcı yatırılmış olmasına rağmen davacıya verilen usulüne uygun olmayan süreler neticesinde davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur....
O halde, öncelikle hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceğine (HMK m. 26) göre, mahkemece, davacının davalının ortağı olduğu şirket yönünden mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı bir alacak talebi olmadığı ve şirketin ayrı tüzel kişiliği de olduğu halde, davalının ortak olduğu şirketin kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince elde edeceği kar yönünden artık değere katılma alacağına hükmedilmesi hatalı olmuştur. Diğer yandan, TMK 220/4. bendi gereğince kişisel malların yerine geçen değerler ikame mal kuralı gereğince kişisel mal olup 07.12.2015 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davalıya 8818 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yapılacak 12 adet villanın davalının kişisel malı yerine geçen değer olduğu anlaşılmakla kişisel mal niteliğinde olduğundan 12 adet villa yönünden katılma alacağı olduğunun kabul edilmesi hatalı olmuştur....