Aile Mahkemesinin 2021/952 Esas sayılı dosyasında davacı aleyhine TMK 161.maddesine dayalı olarak boşanma davası açtıklarını, boşanma davalarında tarafların kusurlarının belirlenmesi, boşanmanın eki niteliğinde bulunan maddi-manevi tazminatlar, yoksulluk nafakası ve velayet gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesinin bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesiyle mümkün olduğunu, ikinci davanın açıldığı Bakırköy 14. Aile Mahkemesinin 2021/952 Esas sayılı dosyasında birleştirme talebinde bulunduklarını belirterek Bakırköy 4. Aile Mahkemesinin 2017/749 Esas, 2019/225 Karar sayılı kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, TMK 166/1.maddesi gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma ve ziynet eşyası alacağı davasıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Tedbir Nafakası-Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından, tazminatların miktarı ve reddedilen ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davalı-davacı kadının gösterdiği tanıklar boşanma ve ferilerine ilişkin olarak dinlenmiş olup, ziynet alacağına ilişkin beyanları alınmamıştır. Son celse tarafların birer tanığı hazır etmeleri üzerine bu tanıklara ziynet alacağı ile ilgili bilgileri sorularak hüküm kurulmuştur. Gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenilen husus hakkında yeter derecede bilgi edinildiği takdirde, geri kalanların dinlenmemesine karar verilebilir (HMK m. 241)....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Ziynet Eşyası Alacağı ve Maddi Tazminat Taraflar arasındaki "boşanma ve ziynet alacağına" dava ile davalı tarafından açılan "karşı boşanma" davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı tarafından, kendi davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı(nın) aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK md.186/1), geçimine (TMK md.185/3), malların yönetimine (TMK md. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK md.185/2) ilişkin geçici önlemleri...
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı kadın tarafından; kusur tespiti, tazminat ve nafakaların miktarı, ziynet alacağı talebinin reddedilen kısmına yönelik istinaf talebinde bulunmuştur. Davalı koca tarafından ise; boşanma hükmüne yönelik istinaf taleplerinin bulunmadığı belirtilerek, kusur tespiti, kadın yararına hükmedilen tazminat ve nafakalar, kendi tazminat taleplerinin reddi, velayet ve ziynet alacağının kabul edilen kısmına yönelik istinaf talebinde bulunmuştur. İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE Dava; evlilik birliğinin sarsılması (TMK md.166/1,2) hukuki sebebine dayalı boşanma ile ziynet alacağı istemine ilişkindir. İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir (HMK md.355). Dava dilekçesinde, davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin gösterilmesi gereklidir (HMK md. 119/1)....
Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. 3-Tefhim edilen kısa kararda davalı-karşı davacı kadının ziynet alacağı davasının reddine karar verildiği halde gerekçeli kararda ziynet eşyalarına yönelik hüküm kurulmamakla ziynet alacağı davası yönünden çelişki yaratılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/3. maddesi uyarınca, hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. (HMK m. 298/2) Buna göre, tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz/kanun yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir....
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, boşanma ve fer’ileri yönünden kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık, ziynet alacağı yönünden ise KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Boşanma - Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve nafakalar ile ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dava; kadın tarafından açılan Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesine dayalı evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası ve ziynet alacağı davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davalı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, zaman zaman fiziksel şiddet uyguladığı, kadını aşağıladığı ve hakaret ettiği, kadınla ve eviyle ilgilenmediği gerekçesiyle tam kusurlu kabul edilerek, kadının boşanma davasının kabulüne; ispat edilemeyen ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir....
Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK md.174/1) ve manevi (TMK md. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. 3-Davacı-davalı kadın eş karşı dava dilekçesinde boşanma talebinin yanında ziynet alacağı talebinde de bulunmuştur. Dava açılırken yatırılan başvurma harcı dava dilekçesindeki bütün istekleri kapsar. Davalı-davacı ziynet alacağı isteğini kapsayacak şekilde başvurma harcı yatırdığına göre, davalı-davacıya nispi harç noksanlığının tamamlattırılması (Harçlar K. m.30-32) ve hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken usuli kazanılmış hak olduğu gerekçesi ile nispi harç eksikliği tamamlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır....
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179). Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dava dilekçesinde ziynet ve araç nedeni ile alacak talebinde bulunulmuş mahkemece ziynet alacağı ve katılma alacağının kabulüne karar verilmişse de, katılma alacağı yönünden yapılan inceleme ve araştırma karar vermeye yeterli değildir. Şöyle ki; davacı tanıklarının düğünde takılan takıların bozdurulup, elde edilen bedelin bir kısmının dava konusu araç alınırken kullanıldığını belirttikleri anlaşılmakla, aracın edinme tarihindeki değeri, kullanılan kredi ve peşinat dikkate alındığında ziynetlerin aracın alınmasında kullanıldığı sabitttir. O halde, mahkemece mükerrer ödemeye neden olmamak için, hükmedilen ziynet alacağı da dikkate alınarak, aracın alınmasında kullanılan peşinatın ne kadarının ziynetlerden karşılandığının, yani ziynetlerin araç alımındaki oranı bulunarak, artık değere katılma alacağının belirlenmesi gerekir....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1). Katılma alacağı, Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur....