Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/221 esas sayılı tahliye davasının tetkiki ve beklenmesi gerektiğini, süresi içerisinde borca itiraz ettiklerini gecikmiş itirazlarının haklı olduğunu, tebligatın başka bir adrese gönderilmesinin usulsüz olduğunu, delillerin toplanmadığını, pandemi sebebiyle kapalı bir restorana, faal olmayan bir yere giden tebligatın geçersiz olduğunu, İstanbuldaki kapalı bir şubeye tebligat yapıldığını, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava dilekçesi içeriği incelendiğinde, davacı dilekçesinde iddiasını gecikmiş itiraz olarak nitelendirmiş ise de; içeriğinde, tebligatın şirketin merkez adresi yerine başka bir adrese yapıldığını belirterek tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmüş, takibe muttali olduğu tarihi bildirmiş, ayrıca herhangi bir gecikmiş itiraz nedeni göstermemiş olduğundan başvuru bu hali ile usulsüz tebliğ şikayeti ve borca itiraz isteminden ibarettir....

Davacı vekili borçlu şirket temsilcisi olduğunu iddia eden Rahmi Hamurcu'nun 10.06.2015 tarihli itiraz dilekçesi ile borca ve takibe itiraz ettiğini, itiraz eden borçlu şirket temsilcisinin şirketi temsile yetkisi olmadığını, ancak ... 7.İcra Müdürlüğü'nce 15.06.2015 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiğini, bu kararın yasaya uygun olmadığını, itirazın yetkisiz kişilerce yapıldığını ve yerinde olmadığını, borca itiraz süresinin de geçtiğini ileri sürerek, İcra Müdürlüğü'nün durdurma kararının iptaline ve takibin kaldığı yerden devamına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacı taraf her ne kadar icra takip dosyasında davalı borçlunun itirazının kaldırılmasını talep etmiş ise de, takip dayanağının taraflar arasında imzalanan sözleşme olduğu, sözleşmede herhangi bir kira bedeli talep edilmeyeceği belirtilmiş olup, davacının ileri sürmüş olduğu iddiaların yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

    Davalı vekili, davacıların daha evvel de aynı konuda dava açtıklarını, o davada davalının temlik sözleşmesini, kredi sözleşmesini ve cevap dilekçesini sunmasına rağmen davacının davalıyı davaya dahil etmeyerek kendi hatası ile davanın usulden reddine sebep olduğunu bu sebeple davanın şimdi de usul hükümleri gereği reddi gerektiğini, davacıların ödeme emrine itiraz etmediklerini ve mirasın reddine ilişin bir karar sunmadıklarını, itiraz etselerdi takibin durmuş olacağını, itiraz etmedikleri için mirası da kabul etmiş sayılacaklarını, şimdi mirasın borca batık olduğunun ileri sürülmesinin TMK'nun 2. maddesine aykırı olduğunu, köyde yaşayan davacı murisin ticari kredi çektiğini, bunu oğlu için çekmiş olabileceğini, bu sebeple kredi tarihinden itibaren murisin tüm malvarlığı ve devir alıp verdiği işlemleri ile başka banka hesaplarının incelenmesi gerektiğini belirterek davanın reddi ile davacılar aleyhine tazminata karar verilmesini talep etmiştir....

      İtiraz dilekçesi ile ileri sürülmeyen husus istinaf başvurusunda değerlendirilemez. İtiraz dilekçesinde tebligat usulsüzlüğü ileri sürülmediği takdirde mahkemece bu husus re'sen değerlendirilemez. Somut olayda, İcra Mahkemesince borca itirazın süresinde yapılmadığından bahisle itirazın reddine karar verildiği, borçlunun itiraz dilekçesinde ileri sürmediği tebligat usulsüzlüğünü ileri sürerek istinaf yoluna başvurduğu, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabul edilerek işin esasının incelenmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiği, ilk derece mahkesince bu kez itirazın esastan incelenerek reddedildiği, borçlunun istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır....

        Ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu ...borca itiraz etmemiş, davalı Borçlu ... nun ise borca itiraz etmesi nedeniyle, davacı alacaklı sadece itiraz eden borçlu ... hakkında itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesini talep etmiştir. Kira sözleşmesinde birden fazla kiracı olması halinde tahliye istemi bölünemeyeceğinden ve kiracılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğundan tahliyeye yönelik takibin ve takip neticesinde tahliye isteminin her iki kiracıya birlikte yöneltilmesi gerekmektedir. Takibe konu kira sözleşmesinde, kiracılar .... ve ... olup her ikisi hakkında icra takibi yapılmış ise de, sadece kiracı ... hakkında tahliye talep edilmiş, Borca itiraz etmeyen diğer kiracı Cannur Solum'un tahliyesi talep edilmemiştir. Bu durumda tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır....

          Hakim duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder" hükmü yer almaktadır.Somut olayda, borçlu vekili İİK.nun 168/5. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğini taşıyan nedenlere dayalı olarak da icra mahkemesine başvurduğuna göre, bu konudaki itirazın incelenmesi aynı Kanunun 169/a maddesi gereğince duruşmalı olarak yapılmalıdır....

            Davalı borçlu 14.11.2014 tarihli itiraz dilekçesi ile, alacaklıya herhangi bir borcu olmadığını, kiralarını banka şubesine yatırdığını bildirerek borca ve ferilerine itiraz etmiştir. Yani davalı borçlu takibe karşı itirazında, davacı alacaklı ile aralarındaki kira ilişkisine ve borç miktarına karşı çıkmamış, alacaklı görünen şahsa herhangi bir borcu olmadığını ileri sürerek takibe ve borca itiraz etmiştir. İ.İ.K.'nun 269/2. maddesi hükmüne göre borçlu itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi ve kira ilişkisini kabul etmiş sayılır. İİK.'nun 63. maddesine göre de davalı borçlu itiraz sebeplerini değiştiremez genişletemez. Davalı borçlu az önce değinildiği gibi itirazında kiracılık ilişkisini inkar etmeyip, borca itirazda bulunduğundan kira ilişkisinin ve borç miktarının kesinleştiğinin kabulü zorunludur....

              İcra Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, davacı aleyhine davalı tarafından başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, takibin dayandığı senedin altındaki imzaya ve borca itiraz ile takibin iptali istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın imzaya ve borca itiraz davası olduğu, İİK'nin 168/4-5 maddesi gereğince kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde imzaya ve borca itirazın 5 günlük süre içinde icra mahkemesine yapılmasının zorunlu olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir....

                İİK'nun 169/a-1. maddesinde; "İcra hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder" hükmü yer almaktadır. Öte yandan, tahrifat iddiasının incelenmesi, HMK'nun 266. maddesi gereğince, çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiğinden, hakim tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın tahrifatın olduğu ya da olmadığı sonucuna varılamaz. Somut olayda, borçlu vekilinin icra mahkemesine başvurusu, İİK.nun 168/5. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, itirazın incelenmesi aynı kanunun 169/a maddesi gereğince duruşmalı olarak yapılmalıdır....

                  Borçlunun başvurusu, borca itiraz niteliğinde olup, borca itiraz hakkında uygulanması gereken İİK'nun 169/a-6. maddesinde; "Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötüniyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi halinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir" hükmü yer almaktadır. Somut olayda; mahkemece borca itirazın reddedildiği, ancak icra takibinin muvakkaten durdurulması yönünde karar verilmediği halde, borçlu aleyhine inkar tazminatına hükmedildiği görülmektedir....

                    UYAP Entegrasyonu