Aynı şekilde 176/3. maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır". Davacı bu dava ile; yoksulluk nafakasının takdir edildiği tarihten sonra davalı kadının sosyal ve ekonomik durumunda iyileşmeler olduğu buna karşılık kendi durumunda nafakanın kaldırılmasını gerektirecek değişiklikler olduğunu iddia ederek nafakanın kaldırılması talep edilmiş, mahkeme ise davalının boşanma davası sırasında da emekli maaşı aldığı halen de aynı maaşı almaya devam ettiği, sosyal ve ekonomik durumunda herhangi bir değişikliğin gerçekleştiğinin ispat edilemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir....
Ekonomik ve sosyal durum araştırma yazılarına göre, davacının ev hanımı olduğu, 264.00.TL yetim aylığı aldığı; nafaka yükümlüsü davalının ise, emekli olduğu, 2.300.00.TL emekli aylığı aldığı, makine kalıp şirketine % 17 paydaş olduğu, 3 evi olduğu anlaşılmaktadır. Boşanma davası sırasında yapılan araştırmada ise; davacının ev hanımı olduğu, davalının makine imalatçısı ve şirket ortağı olduğu, iki aracının ve iki evinin bulunduğu belirtilmiştir. Davacı tarafından, boşanmadan sonra tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında olağanüstü bir değişiklik olduğu iddia ve ispat edilmemiştir. Mahkemece; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın....’in yayınladığı ... oranında artırılması suretiyle nafaka takdiri sırasında kurulan dengenin yeniden sağlanması gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu yüksek oranda nafaka takdiri doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir....
(AİLE) MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı dilekçesinde; davalı ile ........... Asliye ... (Aile) Mahkemesinin 2012/156-174 E.K.sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, müşterek çocuk ............'ın velayetinin kendisine verildiğini ancak nafakaya hükmedilmediğini, boşanmadan sonra şartların değiştiğini, çocuğun ihtiyaçlarının arttığını belirterek müşterek çocuk lehine aylık 300 TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı; ekonomik gücü olmadığından nafaka talebine ilişkin davanın reddini savunmuştur....
Dava dilekçesinde, boşanmadan sonra yapılan araştırmalarda davacının çocuğun kendisinden olmadığını anladığı, davalının da durumu bildiği, ancak çocuk için nafaka aldığından dava konusu yapmadığı, bu nedenle davayı açtığı bildirilmiş, 01.03.2016 günlü dilekçe ile de 05.06.2013 tarihinde oğlu olmadığının öğrenildiği açıklanmıştır. Bu tarih esas alındığında 02.01.2014 tarihinde açılan soybağının reddi davasının sürede olduğu, aksi kanıt bulunmadığından davanın 1 yıllık sürede açıldığının kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın hak düşürücü süreden reddi doğru görülmemiştir....
Aile Mahkemesince, davacı tarafından davalı lehine açılan boşanma davasından sonra psikolojik baskı ve tehdit neticesinde davacının manevi olarak zarar görmesi nedeniyle manevi tazminat talebinden ibaret olup, davanın niteliği itibari ile manevi tazminat boşanma davasından sonra davalının davacı hakkında evlilik öncesinde bakire olmadığı yönünde ithamlarda bulunması, etrafa yayması ve tehdit etmesi eşi hakkında hakaretlerde bulunması nedeniyle açılan manevi tazminat talepli dava olduğu, davalı ile davacı arasında TMK ve Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine göre aile mahkemesinin görev alanına girmediği, boşanmadan sonra gerçekleşen olaylar nedeniyle manevi tazminat talebi yönünden davanın asliye hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. ... 3....
Yoksulluk nafakasının boşanmadan sonra talep edilemeyeceğine ilişkin yasada bir hüküm bulunmamaktadır. Boşanma davası sonrasında yoksulluk nafakası isteme hakkını kaybetmemiş davacı (nafaka alacaklısı) TMK'nın 178. maddesi hükmü gereğince boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıl içerisinde açacağı dava ile yoksulluk nafakası isteyebilir. Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesinde; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşulluyla geçimi için diğer tarafın mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği hükme bağlanmıştır....
G E R E K Ç E Uyuşmazlık, boşanmadan önce aldatma nedeniyle aldatmanın boşanmadan sonra öğrenildiği iddiasıyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat isteminden kaynaklanmaktadır....
Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlaki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası, hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır. 18. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dosyada mevcut ekonomik ve sosyal durum araştırma tutanağına göre kadının emekli öğretmen olduğu, dolayısıyla sürekli ve düzenli maaşının bulunduğu, eşinin adına kayıtlı evde kira vermeden oturduğu, buna karşılık erkeğin eczacı olduğu ve adına kayıtlı fazla sayıda taşınmazının bulunduğu anlaşılmaktadır. Tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında kadının erkeğe göre daha zayıf durumda olduğu tartışmasızdır....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı dilekçesinde; davalı ile Çeşme Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2010/69-63 E.K.sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, müşterek çocukları Tuğçe'nin velayetinin kendisine verildiğini, nafakaya hükmedilmediğini, boşanmadan sonra şartların değiştiğini, çocuğun ihtiyaçlarının arttığını belirterek, müşterek çocuk lehine aylık 600 TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı dilekçesinde; boşanma davasındaki anlaşma protokolü gereği davacının nafaka isteyemeyeceğini, davacının nafaka talebinden protokol gereği ileriye dönük olarak vazgeçtiğini, asgari ücretle çalıştığını, talebin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur....
TMK.nun 331.maddesinde “Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” hükmü getirilmiştir.Taraflar arasındaki nafaka ve nafaka ile ilgili yükümlülükler anlaşmalı boşanma sonucu anlaşma ile belirlense dahi sonraki zamanlarda nafaka borçlusunun sosyal ve ekonomik durumunda öncekine nispeten önemli ölçüde, elinde olmayan nedenlerle ve iradesi dışında herhangi bir değişiklik olması, bu değişiklik neticesinde nafaka borçlusu yönünden mevcut nafaka ve nafaka ile ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmesi çekilmez bir hal alması durumunda, hakkaniyetin gerektirdiği ölçülerde, mevcut nafaka ve nafaka ile ilgili yükümlülükler şartlara göre uyarlanabilir veya bir miktar indirim yapılabilir.Somut olayda ise; davalı annenin sosyal ve ekonomik durumu ile gelir ve malvarlığının tam olarak tespiti yapılmadan, davacı babanın ise boşanma sırasında ve şimdiki gelir ve malvarlığı da tam olarak araştırılıp tespit edilip varsa sosyal ve ekonomik durumunda...