Anlaşmalı boşanma kararı bu değişiklikleri taraflar kabul ederse verilebilir. (Ömer Uğur GENÇCAN, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, Bilimsel Açıklama-İçtihatlar-İlgili Mevzuat, : I. Cilt (TMK. m. 1-351), Ankara 2004 , Kısaltma: GENÇCAN-TMK, s. 858) Diğer yandan; Aile mahkemesi (=yoksa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemesi) hâkimi boşanma düzenlemesini uygun bulmadığını duruşmada açıklamamış ve uygun gördüğü değişiklikleri eşlerin bilgisine sunmamış bulunmasına göre boşanma düzenlemesini “uygun görmüş” sayılır. (Turgut AKINTÜRK, Aile Hukuku, İstanbul-2002, s. 263) O halde mahkemece yapılacak iş boşanma düzenlemesini eda hükmü içerecek şekilde hüküm fıkrasına almaktan ibarettir. Boşanma düzenlemesinin 2/c, e ve f bentlerine “aykırı olarak” ve bu bentleri “yok sayarak” hüküm kurulması isabetli değildir. Bu sebeplerle değerli çoğunluğun görüşüne katılmıyorum....
KARŞI OY YAZISI Davalı-davacı erkek 9.9.2013 tarihinde anlaşmalı boşanma davası açmış, davacı-davalı eşinin evi bir başka erkek için terk ettiğini öğrenmesi üzerine, açtığı anlaşmalı boşanma davasından, 7.10.2013 tarihinde, yeni bir boşanma davası açmak amacıyla feragat etmiştir. Davalı-davacı erkeğin, yeni bir dava açmak amacıyla anlaşmalı boşanma davasını sonlandırdığı konusunda hiçbir uyuşmazlık yoktur. Değerli çoğunlukla aramızdaki uyuşmazlık, davalı-davacı erkeğin yeni bir dava açmak amacıyla davasından feragati, davalı-davacı erkeğin önceki olayları affetmiş veya en azından hoşgörü ile karşılamış sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır. Davalı-davacı erkek açıkca, anlaşmalı boşanma davasından yeni bir boşanma davası açmak amacıyla feragat ettiğini beyan etmiştir....
Aile Mahkemesinin 2005/156 esas sayılı dosyasında birleştirildiği ve yapılan yargılama sonucunda verilen 21.07.2009 tarihli karar ile taraflar eşit kusurlu kabul edilerek her iki tarafın boşanma davalarının kabulü ile Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanmalarına karar verildiği, kararın davacı kadın tarafından "kocanın kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, gerekçe, tazminatlar ve nafakalar yönünden" temyiz edildiği, kadının boşanma davasında verilen boşanma hükmünün ise taraflarca temyiz edilmeyerek 27.10.2009 tarihinde kesinleştiği; böylece bu tarih itibariyle taraflar arasındaki evlilik birliğinin "boşanma" ile sona erdiği, davacı kadının zina (TMK md 161) hukuki sebebine dayalı eldeki bu boşanma davasının 25.11.2009 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır....
O halde; davalı-karşı davacı erkek de dava açmakta haklı olup, davasının kabulüne karar vermek gerekirken, reddi doğru görülmemiş ise de; davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmiş, boşanma hükmü temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir. Bu durumda, davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasındaki boşanma talebinin konusu kalmamıştır. O halde, bu husus gözetilerek davalı-karşı davacı erkeğin boşanma talebi hakkında, "konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm tesisi ile yargılama gideri ve vekalet ücreti konularında, davada haklılık durumuna göre (HMK m. 331/1) karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir....
Bölge adliye mahkemesince taraflarca boşanma hükmü istinaf başvurusuna konu edilmediğinden evlilik boşanma ile son bulduğu, kadın mirasçılarının kusur yönünden davaya devam edebilecekleri, belirlenen kusurlar ile miktarların uygun olduğu gerekçesi ile esastan ret kararı vermiştir. Karar bu kez davacı kadın mirasçısı tarafından, boşanma hükmünün gerekçesi, tazminatlar ve nafakaların miktarları yönünden temyiz edilmiştir. İlk derece mahkemesince boşanma hükmü ve gerekçesine yönelik verilen hüküm davacı kadın tarafından istinaf edilmeyerek kesinleşmiştir. Dolayısıyla taraflar arasındaki evlilik bağı boşanma ile son bulmuştur....
Davacı, bu davanın kesinleşmesinden itibaren üç yılık eylemli ayrılığın gerçekleştiğini belirterek; Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı bu boşanma davasını açmıştır. Davacı kocanın cevaba cevap dilekçesinde ileri sürdüğü gibi; davalı kadın 29.11.2002 tarihinde Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2002/1690 esas, 2003/18 karar sayılı boşanma davasından 06.01.2003 tarihinde feragat etmiş; davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kadının açtığı boşanma davasından sonra tarafların bir daha biraraya gelmedikleri iki tarafın da kabulündedir. Davacı koca Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayanan boşanma davasında, kendi açtığı retle sonuçlanan boşanma davasına dayanmakla birlikte; boşanma nedeni yaratmış kabul edilemez. Zira, kadın kendi açtığı boşanma davasından feragat ederek; kocanın kusurlarını affetmiş konumuna düşmüş; bunun sonucu olarak artık kocayı kusurlu ve boşanma nedeni yaratmış olarak görmenin olanağı kalmamıştır....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-davalı kadın evlilik birliğinin sarsılması sebebine (TMK m. 166/1) dayanarak boşanma davası açmış, davalı-davacı erkek ise terk sebebine (TMK m. 164) dayanarak birleşen boşanma davası açmıştır. Mahkemece davacı-davalı kadının tam kusurlu olduğu belirtilerek, davalı-davacı erkeğin birleşen boşanma davasının kabulüne, erkek lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, davacı-davalı kadının boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir....
Mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davası, boşanma davası açısından bekletici sorun oluşturur. Mutlak butlan davasının sonucu beklenmeksizin, kadının açtığı boşanma davasının esasının incelenmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş, mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davasının sonucu beklenildikten ve boşanma davasının konusunun kalıp kalmadığının da mutlak butlan davasının sonucuna bağlı olduğu gözetildikten sonra, kadının boşanma davası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermekten ibarettir. Bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
Bu maddeye dayanan boşanma davalarında, boşanma kararı için kusur araştırmasına lüzum yoksa da boşanmanın sonuçları düzenlenirken, daha önce açılıp reddedilen davada ve üç yıllık süre içerisinde ve ortak hayatın yeniden kurulamamasında tarafların gerçekleşen kusuru araştırılır. Ortada boşanmayı gerektirecek hiçbir neden bulunmadığı halde boşanma davası açıp bu davası reddedilen ve yasanın 166/4. maddesindeki boşanma sebebini yaratan tarafın kusurlu olduğu tartışmasızdır. Davacı daha önce boşanma davası açmış, davalı da karşılık boşanma davası açmış, her iki dava da reddedilmiştir. Böyle olunca davalı da boşanma sebebi yaratmış olmasından dolayı kusurludur. Ne var ki, kendi açtığı reddedilen davaya dayanan ve yaratılan boşanma nedeninden yararlanarak boşanma hükmünü elde eden davalı değil davacıdır....
III) davasının duruşmasında eşler arasında yapılan “boşanma düzenlemesi” konusunda hiçbir çekişme çıkmadan “Davanın kabulüne, Tarafların anlaşmalı boşanmalarına” karar verildiği ve kararın bu şekilde tefhim edildiği konusunda değerli çoğunluk ile aramızda “görüş birliği” vardır. Çekişme nedir?; Aile mahkemesi (=yoksa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemesi) hâkiminin anlaşmalı boşanma davalarında taraflarca sunulan “boşanma düzenlemesini” uygun bulması şarttır. Hakim tarafların ve çocukların yararlarını dikkate alarak bu düzenlemede gerekli gördüğü “değişiklikleri” yapabilir. Mahkeme kendini tarafların yerine koyarak kişisel ilişki konusunda değişikliği “kendiliğinden” gerçekleştiremez. (Ömer Uğur GENÇCAN, Boşanma Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma-2, s. 373) ÖZDEMİR’in ifadesine göre hakim kendi önerisini eşlere dayatamaz....