Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilik sonrası gerçekleşen ayrılığa ve haksız fiile dayalı manevi tazminat, altın ve eşyaların aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece eşya ve ziynet alacağı isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ile düğün yaparak birlikte yaşamaya başladığını, davalının kendisine resmi nikah yapacağını söylediğini, bu sırada bir çocuklarının olduğunu, resmi nikah konusunu açtığında davacının kötü muamelede bulunduğunu, hakaret ve tehdit ettiğini, baskılara dayanamayarak babasının evine döndüğünü, davalının bu hareketleri sonucunda üzüldüğünü, gurur ve şerefinin incindiğini, bu durumun kişilik haklarına ağır saldırı oluşturduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur....

    davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce, anlaşmanın bozulması nedeniyle anlaşmalı boşanma hükmünün geçersiz hale geldiği, davanın "çekişmeli boşanma"(TMK m.166/1-2) davası olarak görülmesinin gerektiğinden bahisle hükmün bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilirken, davalı-karşı davacı erkeğin evliliğin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak karşılık boşanma davası açtığı, ayrıca ilk dava temyiz aşamasında iken, davalı-karşı davacı erkeğin zina hukuki sebebine dayalı olarak açtığı boşanma dava dosyasının da eldeki dava dosyası ile birleştirildiği anlaşılmaktadır....

      Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi'nin 2017/282 Esas, 2017/302 Karar sayılı kararı ile erkeğin tam kusurlu olması nedeniyle kararın tamamının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verildiği ve bu kararın Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nin 06.03.2019 tarih ve 2017/3751 Esas, 2019/2185 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, fiili ayrılığa dayalı iş bu davanın açıldığı tarih itibariyle üç yıllık sürenin dolduğu, tarafların, ret kararının kesinleşmesinden itibaren hiç bir şekilde bir araya gelmedikleri, evlilik birliğinin yeniden kurulamadığı, birliğinin temelinden sarsıldığı, erkeğin fiili ayrılık sebebine dayalı karşı davasının kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebileceği, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat isteyebileceği...

        Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi'nin 2017/282 Esas, 2017/302 Karar sayılı kararı ile erkeğin tam kusurlu olması nedeniyle kararın tamamının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verildiği ve bu kararın Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nin 06.03.2019 tarih ve 2017/3751 Esas, 2019/2185 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, fiili ayrılığa dayalı iş bu davanın açıldığı tarih itibariyle üç yıllık sürenin dolduğu, tarafların, ret kararının kesinleşmesinden itibaren hiç bir şekilde bir araya gelmedikleri, evlilik birliğinin yeniden kurulamadığı, birliğinin temelinden sarsıldığı, erkeğin fiili ayrılık sebebine dayalı karşı davasının kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebileceği, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat isteyebileceği...

          Açılan nafaka davası sonucu verilen nafakaya ilişkin hükmün fiili ayrılık döneminde kesinleşmiş olmasının terke dayalı davaya etkisi yoktur. Nafaka hükmü lehine nafakaya hükmedilenin, dava tarihi itibariyle ayrı yaşamakta haklı olduğunu gösterir. Aksi düşünce, bir nafaka davası açan ve yararına nafakayhükmedilen eş hakkında artık terke dayalı boşanma davası açılamaz sonucunu doğurur. Kanunun amacının bu olmadığı açıktır. (H.G.K ‘nun 18.11.1998 gün ve 824/2-820 sayılı, 2.H.D’nin 27.09.2005 tarihli 11274-12936 sayılı kararı).Toplanan delillerle de taraflar arasındaki ayrılığın altı aydan fazla sürdüğü anlaşılmaktadır. Bu halde ihtar kanuni şekillere uygundur. Terke dayalı davanın reddedilebilmesi için terkte haklılığın değil, eve dönmemekte haklılığın kanıtlanması gerekmektedir....

            Çok uzun süreli eylemli ayrılıkların evlilik birliğinin sarsılması nedeni sayılmasının, terke dayalı özel boşanma sebebine (TMK m. 164) ilişkin düzenlemeyi işlevsiz veya etkisiz duruma getireceğinden de söz edilemez. Çünkü, terk hukuki sebebiyle boşanma davası açılması için, eşlerden birinin samimi olarak ortak yaşamı yeniden kurmak isteğiyle diğerini ortak konuta çağırması, çağrılan eşin ise haklı bir sebep olmamasına karşın ortak konuta dönmemesi gerekmektedir. Oysa, uzun süreli eylemli ayrılıklarda, her iki eşin de ortak yaşamı sürdürmek gibi bir isteği/iradesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, uzun süreli eylemli ayrılıkları evlilik birliğinin sarsılması nedeni (TMK m. 166/1) saymak, terk hukuki sebebiyle açılan boşanma (TMK m. 164) davalarını etkilemez ve bu çözüm yolu terk hukuki sebebine dayalı boşanma davalarının seçeneği (alternatifi) gibi yorumlanamaz....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı eylemli ayrılık nedeni ile boşanma davası olup, anılan madde gereğince boşanma nedenlerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilmesi gerekir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden: davacı erkek tarafından... 1....

                DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dosyadaki yazılar , kararın dayandığı deliller, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kanuni gerektirici nedenler dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; Asıl dava fiili ayrılık (TMK 166/son), karşı dava ise evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına (TMK 166/1) dayalı olarak açılmıştır. Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası, taraflardan davacı-davalı erkek tarafından, Türk Medeni Kanununun 166/1- 2. maddesinde düzenlenen evlilik birliği nin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış, dava davalı-davacı kadına atfı kabil bir kusurun gerçeklemediği gerekçesiyle reddedilmiş, taraflarca kanun yoluna başvurulmayarak 30.04.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava yasada öngörülen üç yıllık süreden sonra 27.05.2015 tarihinde açılmıştır. Tarafların boşan ma davasının reddinin kesinleşmesinden itibaren üç yılık sürede bir araya gelme dikleri anlaşılmaktadır....

                Dosyanın incelenmesinde; İlk derece mahkemesince “Tarafların karşılıklı iddialarını ispat edemedikleri, bu sebeple kusursuz oldukları, her ne kadar davalı kadının ortak konutu terk ettiği sabit ise de terk hukuki nedenine dayalı davanın bulunmadığı, fiili ayrılığın ise boşanma nedeni sayılamayacağı” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, ilk derece mahkemesince davalı kadına kusur yüklenmediği halde mahkeme kararı yanlış yorumlanmak suretiyle ortak konutu terk etme vakıasının kadına kusur olarak yüklenmesi doğru olmamıştır. Fiili ayrılık tek başına boşanma sebebi olmadığı gibi ortada terk hukuki sebebine dayalı açılmış bir dava da bulunmamaktadır. Bölge adliye mahkemesince kadına kusur olarak yüklenen “Eve dönmek için eşine ağabeyi ile görüşmeme şartını öne sürmesi” de davalı kadın tarafından barışma girişimi sırasında söylenmiş olup bu vakıanın da kadına kusur olarak yüklenmesi hatalı olmuştur....

                  "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından, her iki davaya yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı-karşı davalı erkek dava dilekçesinde suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebi (TMK m. 163), olmadığı takdirde fiili ayrılık (TMK m. l66/son) hukuki sebebine dayalı olarak boşanmaya karar verilmesini talep ederek, terditli dava açmıştır. Mahkemece, tarafların fiili ayrılık hukuki sebebi ile boşanmalarına karar verilmiş, davacı- karşı davalı erkeğin dava dilekçesinde yer alan suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı davası hakkında hükümde bir açıklama yapılmamıştır....

                    UYAP Entegrasyonu