Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, taraflar arasında daha önce görülen ve erkeğin davasına dayanak teşkil eden boşanma davası, davalı kadının kusurunun ispatlanamadığı, davacı erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle reddedilip kesinleştiği, bu tarihten sonra tarafların bir araya gelmedikleri, fiili ayrılık döneminde gerek davalı kadına gerekse davacı erkeğe kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığının ispatlanamadığı, sonuç olarak Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesine dayanak teşkil eden ve retle sonuçlanan ilk davayı açarak fiili ayrılığa sebep olan ve birlikte yaşamaktan kaçınan davacı erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Davacı erkeğin gerçekleşen bu kusurlu eylemi kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğinden somut olayda davalı kadının koşulları oluşmayan manevî tazminat (TMK m. 174/2.) talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....

    Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacı-karşı davalı kadının tüm, davalı-karşı davacı erkeğin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olmasının yanında, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması da gerekir (TMK m. 174/2). Somut olayda, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde yer alan fiili ayrılığa dayalı olarak boşanmalarına karar verilmiştir. Gerek mahkemece reddine karar verilen önceki davada gerekse fiili ayrılık süresi içinde, davalı- karşı davacının davacı-karşı davalının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir kusuru ispatlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi şartlarının kadın lehine gerçekleşmediğinin kabulü gerekir....

      Her ne kadar mahkemece erkeğin kusurlu davranışlarının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği gerekçesiyle manevî tazminata hükmedilmiş ise de; mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen fiili ayrılığa sebep olma eyleminin kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığı değrlendirilmekle, koşulları oluşmadığı halde davalı kadın yararına manevi tazminata (TMK md. 174/2) hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple mahkeme kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20.12.2021 (Pzt.)...

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece tarafların eşit kusurlu olduğu kanaatine varılarak, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmiş ise de; tüm dosya kapsamından; davacı erkeğin reddedilen ilk boşanma davasını açarak boşanma sebebi yaratıp, fiili ayrılığa neden olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir....

          Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası, taraflardan davacı erkek tarafından şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak açılmış ve dava; ispat edilemediğinden reddedilmiş, karar 28/02/2015 tarihinde kesinleşmiştir. Dinlenen tanık beyanları, davalı kadın tarafından açılan nafaka davasına ilişkin dosya kapsamı, Abide Hasan Nuri Öncüer Huzurevi Müdürlüğünce gönderilen yazı cevabına göre tarafların bu süre içerisinde bir araya gelmedikleri anlaşılmakla, mahkemenin açılan davanın niteliği gereği tarafların TMK'nun 166/son maddesi gereğince boşanmalarına karar vermiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir....

          İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı/davalı erkek vekili istinaf isteminde ;karşı davanın kabulünün yerinde olmadığını, kendi davalarında verilen boşanma kararına karşı istinaf istemlerinin bulunmadığını, kadın lehine tazminat ve nafaka kararlarının yerinde olmadığını, mahkemenin kusur belirlemesinin doğru olmadığını özetle belirterek kararı istinaf incelemesine getirmiştir. Davalı/davacı kadın istinaf dilekçesinde;boşanma kararına karşı istinaf isteminin bulunmadığını ancak hükmün lehine takdir edilen nafakalar ve tazminatlar yönünden yerinde olmadığını belirterek kararı istinaf incelemesine getirmiştir. GEREKÇE: Ana dava TMK 166/son maddesine dayalı fiili ayrılığa dayalı boşanma davası, karşı dava ise evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma davasıdır. Ana davada TMK 166/son maddesine dayalı verilen boşanma kararına karşı tarafların istinaf istemi bulunmadığından kesinleşen bu kısım istinaf incelemesi dışında tutulmuştur....

          Fiili ayrılığa esas alınan boşanma davası kadın tarafından açılmış ve kadının "eşini sevdiğini belirterek" davadan feragat etmesi üzerine reddedilmiştir. Davalı, açtığı boşanma davasından feragat etmekle, evlilik birliğini devam ettirme yönünde bir irade göstermiş ve adım atmıştır. Geçen üç yıllık sürede ortak hayatın yeniden kurulmasından kaçınanın ve Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinden yararlananın koca olduğu toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Koca bu sebeple kusurludur. Davalı da, feragat edilen davadan önceki olaylardan dolayı kusurludur. bu sebeple kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmelidir. Bu bakımdan, sayın çoğunluğun kadının ağır kusurlu olduğunu kabul eden görüşüne iştirak etmiyor, hükmün yoksulluk nafakası yönünden bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum....

            Davacı davalı erkeğin ve davalı davacı kadının davası, TMK'nun 166/son maddesine dayalı boşanma davasıdır. Eldeki davada tarafların kusur durumları belirlenirken, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen boşanma davalarında belirlenen kusur durumları yanında fiili ayrılık süresinde gerçekleşen kusurlu davranışların da dikkate alınması gerekir. Davacı davalı erkek tarafından açılan ve fiili ayrılığa esas alınan boşanma davasının reddedilmiş olması, o dava tarihine kadar yaşanan olaylarda davalıya atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı konusunda kesin hüküm oluşturur. Sözü edilen davadan sonra taraflar bir araya gelmediklerine ve davalının fiili ayrılık döneminde bir kusuru iddia ve ispat edilmediğine göre, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadına kusur yüklenemez....

            davası açılmadan önce meydana gelen olaylar olduğu bu nedenle kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, gerçekleşen bu durum karşısında reddedilen ilk davayı açmakla fiili ayrılığa sebebiyet veren ve boşanma nedeni yaratan davacı-karşı davalı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü ile tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmamış kadın yararına maddi tazminat takdiri gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından, kusur belirlemesi, çocuk lehine takdir edilen nafakanın miktarı, reddedilen nafaka ve tazminat talepleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle gerekçede yer alan açıklamalara göre, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi uyarınca boşanmalarına karar verildiğinin anlaşılmasına, hüküm fıkrasında bu madde yerine aynı Yasanın 166/1. maddesinin gösterilmesinin maddi yanılgı sonucu olup, bu hususun mahalinde düzeltilmesinin mümkün bulunmasına göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Reddedilen boşanma davasından sonra birlikte yaşamaktan kaçınan ve fiili ayrılığa sebebiyet veren davacı...

                UYAP Entegrasyonu