Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/72 D. iş sayılı dosya ile tespit yaptırılıp alınan bilirkişi raporunda yapılan imalâtın projeye aykırı ve işçilik kalitesinin tekniğine uygun olmadığı, malzemenin vasıfsız olup, sağlam ve özgün parçaların söküldükten sonra korumasız bir şekilde tutulduğunu, Belediye tarafından yapı tatil zaptının düzenlendiğini, müvekkili hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlattığını, sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesi, şirketin Rok Mühendisliğine ödediği bedel ile yapılan tespit ve Noter masraflarının ve uğranılan manevi zararın toplama 32.035,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 18.04.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle 24.995,00 TL olan iş bedelini 26.600,00 TL’ye artırmıştır. Davacı, iş bedelinin kısmen iadesini istemişse de, ıslah dilekçesi ile ödenen bedelin iadesi ve davalı adına Rok mühendisliğe ödenen bedel yanında 5.000,00 TL manevi tazminat, tespit ve noter masrafları olmak üzere toplam 58.635,00 TL istemiştir....
Ancak; 1-El atmadan arta kalan kısmın geometrik durumu ve alanı gözetilerek bu bölüme % 5 oranında değer kaybı verilmesi gerektiği düşünülmeden, daha fazla oranda değer kaybı verilmek suretiyle yüksek bedel tespiti, 2-Davalı idare harçtan muaf olduğundan davacılardan alınan harçların iadesi yerine davası kabul edilen davacılardan tahsiline karar verilmesi, 3-2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde değişiklik yapan ve 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasanın 21.maddesi ile "kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davalarında mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespit davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir. ... açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır." hükmünün getirilmiş olduğu gözetildiğinde, harç ve vekalet ücretinin maktu olarak hüküm altına alınması gerektiğinin düşünülmemesi, Doğru görülmemiştir....
Maddesi sayılı bedel iadesi talebinden üreticide müteselsilen sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre üretici firmanın sorumlu olacağı, ayrıca hükmolunan manevi tazminat yönünden davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edecek bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla, manevi tazminat hükmedilmesi isabetli görülmemiş olup, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden manevi tazminatın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması yoluna gidilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile (manevi tazminat yönünden) ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak toplanan delillere göre yeniden yargılama yapılmasına da gerek görülmediğinden yeniden esas hakkında HMK'nın 353/1- b-2 maddesi uyarınca aşağıdaki karar verilmiştir. HÜKÜM : Yukarıda belirtilen nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE(manevi tazminat yönünden); Dörtyol 2....
Sayılı dava dosyasında, davalının cevap dilekçesi ile; davacının araç iadesi veya bedel iadesi noktasındaki taleplerinin taraflarınca kabul edildiğine dair ihtarnameyi davacıya gönderdiklerini belirttiği, incelenen dosya kapsamına göre, her ne kadar davalının gönderdiği 30.05.2007 tarihli ihtarnamenin davacıya tebliğ edilmediği anlaşılmış ise de; cevap dilekçesine davacının muttali olmasıyla birlikte, araç iadesinin kabulü veya bedel iadesi noktasındaki davalının kabul iradesinin davacıya ulaştığı anlaşılmaktadır....
Borçlar Kanununun 355. maddesinde ise, istisna akdi bir tarafın iş sahibi, diğer tarafın yüklenici konumunda olduğu ve bedel karşılığında bir şeyin imalinin yapılmasının sağlandığı sözleşme olarak tanımlanmıştır. Somut olayda davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 2012 yılında aile konutunun iç tavanlarının yapılması konusunda anlaştıklarını, Kasım ayı içinde anlaşma sağlanan hizmetin gerçekleştiğini, hizmetin kabul edilerek davalı tarafa hizmet bedelinin eksiksiz şekilde ödendiğini, yapılan işin gizli ayıplı olması sebebiyle 03/10/2013 tarihinde salonun asma tavanlarının çöktüğünü çökme sonucu dilekçede belirtilen eşyaların zarar gördüğünü kullanılamaz hale geldiğini, davalı taraf ile görüşülerek bedel iadesi ve zararın giderilmesi hususunda şifaen anlaşma sağlandığını, davalının sürekli oyalama yolu ile bedel iadesi ve zararın tazminine ilişkin anlaşmaya uymadığını, yapılan işin ayıplı olması sebebiyle 18.000,00.-TL iş ve hizmet bedelinin 1.000,00....
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, Yargıtay ilamında yazılı gerekçelere göre; davalı idare vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme istekleri HUMK'nun 440. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından yerinde görülmemekle birlikte; Davalı idarenin harçtan muafiyetine karar verildiği halde, harcın yatırana iadesi yerine yargılama giderlerine dahil edilmesi doğru olmadığı gibi, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici .... maddesinde değişiklik yapan ve ....06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasanın ....maddesi ile "kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davalarında mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespit davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir. ... açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır." hükmünün getirilmiş olduğu gözetildiğinde, vekalet ücretinin maktu olarak hüküm altına alınması gerektiğinden; Davalı idare vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile, Dairemizin 07.03.2012...
bedel üzerinden tahsiline, tahsil taleplerinin kabul edilmemesi halinde faturalardaki bedel olan 23.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) Taraflar arasındaki ayıplı ürün bedelinin iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, davalı şirketin ...’da bulunan mağazasından 29.03.2006 tarihinde Toshiba marka dizüstü bilgisayar satın aldığını, kısa süre sonra bilgisayarın arızalandığını bu nedenle davalının ...’da bulunan mağazasına 04.08.2006 tarihinde teslim ettiğini, malın 30 işgünü tamir süresi içerisinde iade edilmediğini ileri sürerek ürün bedeli olarak ödediği 1.789,37 YTL ile bilgilerin kurtarılması için ödediği 52.000 YTL nın iadesine ve davalı firmanın cezalandırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı tamir süresinin aşılmadığını,bedel iadesi şartlarının oluşmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın zorunlu arabuluculuğa başvurmadığını, davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, dava konusu cep telefonunun ayıplı bir ürün olmadığını, cihaz üzerinde yetkisiz müdahalede bulunulduğunun tespit edildiğini, bir cihazın kendi kendine zarar görmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, cihaza yetkili olmayan kişilerce müdahale edildiğini, cihazın garanti kapsamı dışında kaldığını, ürün ayıplı olmadığından davacı tarafın bedel iadesi isteme hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava; satın alınan telefonun gizli ayıplı olması sebebine dayalı olarak açılan bedel iadesi, aksi takdirde ayıpsız misli ile değiştirilmesi istemine ilişkindir....
nin 2018/2695 Esas 2019/1593 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiş olup; hüküm, bu kez davacı vekilince temyiz edilmiştir. 1-Davacı, eldeki dava ile satın aldığı aracın ayıplı olması nedeni ile misliyle değişim ya da bedel iadesi ile birlikte maddi ve manevi tazminat talep etmiştir....